Başlıyoruz

2.3K 118 83
                                    

Bilgisayar klavyesinden gelen sesler odayı doldururken sıcak kahvesinden onu uyandırmaya yetecek kadar büyük bir yudum aldı. Sıcak sıvı genzini yakıp geçerken önündeki belgeyi okumayı sürdürdü.

"Nasıl gidiyor hyung?"

İçeri giren koca gözlü oğlana döndü ve gülümsedi. "Ah, Kyungsoo-ah! Birkaç gün sonra teslimat gerçekleşecek."dedi tekrar ekrana dönerek. Aracılarla anlaşılmış, para da neredeyse hazırlanmıştı.

Kyungsoo yüzündeki ciddi ifadeyi değiştirmeden başını salladı. "Pekala, Baekhyun-hyung sorarsa alışverişe gidiyorum."

"Peki gerçekte nereye gidiyorsun?" Zeki birisiydi ve bir lafta gizlenmeye çalışılan bir şey olursa anında fark ederdi. O kendisini dünyadan gizlerken kimse ondan bir şey saklayamazdı.

"Suho-hyung..." dedi Kyungsoo yüzünde hafif bir sızlanma ibaresi belirirken. "Sadece... alışverişe."

Junmyeon yüzünü astı ve dudak büktü. "Soo... İnanmadım."

Kyungsoo iç çekti, gerçekten boşuna uğraşıyordu. "Öldürmem lazım."

Junmyeon dudağını ısırdı ve ayağa kalktı. Ne yaparsa yapsın korumaya karar verdiği ekibin en küçüğünün saçlarını karıştırdı. "Yardım ister misin?"

Kyungsoo'nun yüz ifadesi pek değişmemişti şimdiye dek ama o an yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. "Baekhyun-hyunga alışverişe gittiğimi söylesen yeter." Yavaşça ufak odanın köşesindeki dolaba doğru yürüdü.

Kare şeklindeki odanın ortasında Junmyeon'un masası vardı. Genelde orada oturur, sanal olan bütün işlerle ilgilenirdi. Kapının sağ tarafında kalan duvarda ise boydan boya bir dolap bulunuyordu. Parmak iziyle açılan dolap Kyungsoo'ya aitti. Onun ilgi alanı, onun sevdiği şeyler, onu hayata bağlayan nesneler oradaydı işte.

Kyungsoo dolabı açtı. Dolap boydan boyaydı. İçerisinde, duvara asılmış boy boy model model silahlar bulunuyordu. Kyungsoo kollarını göğsünde birleştirdi ve sonunda siyah bir Colt indirdi duvardan. Silahın asılı olduğu yerin altındaki minik çekmeceden de kurşunları çıkardı.

"Çok geç kalmam hyung."

Junmyeon başını salladı. Başka insanların hayatı onun için önemli değildi, çetesini koruyacaktı. Dark Nights onun her şeyiydi.








-----------------------


"Sehun! Artık şu oyunu bırakamaz mıyız?" Sehun keyifle başını iki yana salladı. "Sence de eğlenceli değil mi hyung?" dedi birkaç tuşa daha basarak. Zevk alan ve sızlanan kişileri düşününce oyunu kimin kazandığını anlamak zor değildi.

Telefonu çalınca büyük olan ayağa kalktı. Bahane bulduğu için yüzünde güller açıyordu.

"Efendim?"

Aldığı cevabı sessizce dinledi ve sonunda oyunu durdurup onun dönmesini bekleyen oğlana döndü. "Sehun, bu gece araba yarışı var."

Sehun kollarını kaldırıp bir mutluluk çığlığı attı. "Sonunda Miranda'yı sürebileceğim!"

Oğlan gözlerini devirdi. "Arabalarına kız isimleri vermekten vazgeçmezsen insanlar seni sapık zannedecek."

UnforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin