Sıcak Çatışma

431 36 21
                                    

Black Panthers için beklenilmeyen bir andı. Kim Joosung çalışma odasında oturmuş haftalık şeceresini çıkarırken dışarıdan gelen silah sesleriyle donakaldı. Odaya kapıyı tıklatmayı dahi unutacak endişeyle sağ kolu girdiğinde, içten içe ne olduğunu anlamıştı. Byun Baekhyun'un sözlerini tutmadığı hiçbir zaman görülmemişti.

-

-

-

Saldırıya geçmeleri Baekhyun'un emriyle olmuştu. Birinci takım Baekhyun, Chanyeol, Lu Han ve Tao'dan oluşuyordu. Emirlerindeki yüz elli kadar adam da Baekhyun'un güvendiklerindendi. Ön grup olarak ortaya kırk kadar adamı çıkmıştı ve işaretleriyle kendilerinin de dahil olduğu ikinci dalga gelecekti.

Chanyeol'un umduğu gibi gelişmemişti itirafından sonraki olaylar. Baekhyun hiçbir şey söylememişti ilanı aşkına. Gerçi ne bekliyordu ki? Senden nefret etmiyorum sözünü duyması bile mucize değil miydi? Yine de biliyordu, Baekhyun'un gitmesini engellerse onu kendisinin yapması da mümkün olurdu. 

"Gözlerin yüzüme mi yapıştı?" 

Soğuk sesle konuşan ekip liderleri konuşurken bakışlarını düşman üssün girişinden ayırmamıştı bile. Chanyeol bu lafla uzun zamandır Baekhyun'u izlediğini fark etmiş ve gözlerini kaçırmıştı. Sanki işe yararmış gibi...

"Son on saniye çocuklar, içeri giriyoruz." Telsize eğilip ikinci dalgaya emir veren Baekhyun, Chanyeol için elinden kaçan bütün fırsatlardı. Saatine bakan oğlanı omzundan tutup kendisine çevirdi ve Baekhyun tepki veremeden dudaklarına yapıştı. Çok kısa süren bu öpücükten sonra da alınlarını yasladı ve konuştu.

"Altı, beş, dört-"

Onun sözlerini kesen ise Baekhyun'un onun dudaklarını kendi dudaklarıyla kapatması olmuştu.

-

-

-

Lu Han saatinden saniyeleri sayıyordu, zaman dolar dolmaz saklandığı yerden çıktı ve hızlı adımlarla ilerledi. İş bölümüne göre kasa odası onundu. İstediği kadarını alıp istediği kadarını yakacaktı, tek gereken geride değerli hiçbir şey bırakmamasıydı. Cepleri cephane dolu bir şekilde ilerlerken çelik yeleğinin içine yerleştirdiği metal obje hızla atan kalbini hissettiriyordu.

Sehun, ona gitmeden önce ufak bir yüzük vermişti.

-

-

-

Silahını dolduran ve içinden onu duyan herkese dua eden Tao, Yifan'ın itirafını düşünüyordu. Bu konuda ne hissettiğini bilmemekle kalmıyor, Yifan'ın sözlerinde samimi olduğundan da emin olamıyordu. Her şey karman çormandı ve kırık camdan içeri girdiğinde bunları daha sonraya atması gerekiyordu.

Üssü temizlemek için emin adımlarla ilerlerken yerde gördüğü cesetlerin onu etkilememesi sorun değildi. Kimileri Chanyeol'un adamlarıydı, kimileri Baekhyun'un, kimileri de rakip çetenin. Yanlarından geçerken onların arasına katılıp katılmayacağını düşündü, silah sesleri cehennemi andırırken bütün bunlar bittiğinde kasırga sonrası yıkımda kendisi resmin hangi parçasında olurdu?

Üst kattan inen silahlı adamları fark edince yanından geçmekte olduğu odanın kapısına yaslandı. Üçe kadar saydı ve adamları yavaş yavaş indirmeye başladı. Rol yapma yeteneği kadar nişancılığı da gelişmişti. 

-

-

-

Baekhyun üssün üçüncü katında indirdiği masayı barikat olarak kullanırken ara ara kafasını çıkarıp ateş ediyordu. Yüzü ifadesizdi ama kafası olması istediğinin aksine çok doluydu. Chanyeol'u öpmüş ardından da koşarak adam öldürmeye başlamıştı, çünkü bu tam da Baekhyun'dan beklenecek davranıştı. Biten şarjörü sinirle çıkardı ve yerine yenisini taktı. Üç dakika sonra üçüncü dalga adamları da gelecekti ve işi bitirip üssü yakacaklardı. En azından planları buydu ama dışarıdan silah sesleri duyulmaya başladı. Bu da neydi?

UnforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin