Güzel bir gün

578 60 23
                                    

Chanyeol, kapıdaki insanları umursamadan büyük eve girdi. Uzun yıllardır görmüyordu babasını. Ondan ne kadar nefret ettiğini düşününce bile midesi bulanıyordu. En çok sevmen gereken insanı sevememek çok acı bir şeydi ama böyle olmasını Chanyeol istememişti ki...

"Seni lanet ihtiyar!" diye bağırdı koca salona girip. Arkasından koşturan birkaç koruma onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama durum umutsuz vakaydı.

Her ne kadar gerçek de olsa artık yerler ısıtmalı olduğu için uzun zamandır yakılmayan şöminenin yanındaki koltukta oturan yaşlı adam elindeki kitabı kenara koydu, yavaşça başını kaldırdı. Odaya öfkeli bir suratla giren genç oğlanı görünce az önceki yavaşlığıyla ayağa kalktı. Korumalara döndü ve başını hafifçe salladı, bu hareketin anlamı açıktı: 'Sıkıntı yok, kontrol bende.'

Chanyeol yaşlı adamın böyle düşünmesini istemiyordu ama korumalar çıkıp kapıyı kapatana kadar sesini çıkarmadı. 

Sonunda yalnız kaldıklarında öfkeli gözlerini, ihtiyar adamın gözlerine dikti. "Bunu senin yaptığını biliyorum."

"Ne yapmışım oğlum?" Adam altmış yaşındaydı. Uzun yıllar sigara içmenin verdiği hasar sesinden anlaşılabiliyordu.

"Bana oğlum deme!" Chanyeol kesinlikle öfkeden köpürüyordu. "Seni dinlemediğim için beni çökertmek istediğini zaten biliyorum ama..." Chanyeol, bir anlığına oraya geldiğine pişman olmuştu. Karşısındakinin istediğini yapmıştı işte. Kontrol gerçekten de onda mıydı?

"Black Pearls çöksün istemiyorum." Basit bir cümleydi ama Chanyeol'ün pişmanlığının silinip yerini tekrar öfke ve nefret dolmasını sağlamıştı kolaylıkla. 

"Senin mirasını istemiyorum."

"Bunu biliyorum, sadece sana yardım etmeye çalışıyorum."

"Etme! Bana yardım etme! Beni rahat bırak! Seni silmeye çalışıyorken sürekli tekrar ortaya çıkıyorsun!" Chanyeol gözlerinin dolduğunu hissediyordu, üzgün değildi, öfkeliydi. Öfkeden ağlayacaktı.

Babası derin bir nefes aldı. "Ölmeni istemiyorum."

Chanyeol, sağlıksız bir kahkaha attı. Bu bir deli kahkahasıydı, babasının bile kanı donmuştu. 

"Chanyeol, gerçekten iyiliğini istiyorum."

"Rakip çeteleri senin topladığını biliyorum, planı senin yaptığını biliyorum, depoların yerini senin söylediğini biliyorum. Xiumin hyungu kandırdığını, yardım etmek istediğin yalanına onu inandırdığını biliyorum. Beni sözünü dinlemem uğruna gözünü kırpmadan öldürecek kadar psikopat olduğunu biliyorum. Herkesi kandırabilirsin ama beni asla!"

Yaşlı adam kısa bir süreliğine tereddüt etti, ne demesi gerektiğini düşünüyordu. 

"Senden kurtulmaya geldim." dedi sonunda fısıltıyla Chanyeol ve belindeki kemere sıkıştırmış olduğu Glock 17'yi çıkardı. Tabanca çok büyük olmamakla birlikte hafifti de.

Babasının gözleri büyüdü. Yıllar boyunca emin olduğu tek şey Chanyeol'un ona zarar veremeyeceğiydi. "Sana dokunmayacaktım baba." Chanyeol tükürür gibi konuşmuştu. "Ama arkadaşlarımı riske atmana izin veremem."

Babası hafifçe geriye gitti korkuyla. Koltuğa çarpmıştı bu da koltuğun yanındaki vazonun düşüp kırılmasına neden olmuştu. Aniden çıkan kırılma sesiyle birlikte salonun kapısı hızla açıldı ve az önce Chanyeol'u takip eden korumalar içeri koşturdu.

Chanyeol silahı onlara çevirmişti ki birisi onu elinden vurdu ve tabancayı düşürmesine neden oldu. Chanyeol hafif bir iniltiyle kanayan elini tuttu. Babasının adamları gerçekten iyi eğitilmişti. 

UnforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin