Teslim olmak

467 36 15
                                    

Baekhyun'un uyanık kalmaya çalıştığı altıncı gündü.

Kabullenmiş olması gerekmez miydi?

Son evre teslimiyet değil miydi?

Baekhyun neden gitmesine izin vermiyordu?

Çete üyeleri, arkadaşları, Chanyeol'un arkadaşları... Hiçbiri onu oradan ayrılmaya ikna edemiyordu. Vazgeçip gittiklerinde Baekhyun bir evsiz gibi göründüğünün farkındaydı. 

Dün yaklaşık on dakika uyuyakalmıştı. Gördüğü rüya, kabuslarından farklıydı. Gördüğü rüya yaşadığı her şeyden farklıydı. Yani...Sarhoş olduğu o gece hariç. Tanrım... Baekhyun, hala gözlerini açmamış hasta bir adamla ilgili ıslak bir rüya mı görmüştü gerçekten de? Bilinç altının derdi neydi bilmiyordu. Ama o duygu... Kalbinin hızlandığını fark etti. Uzun zamandır hissetmediği duyguları hissediyordu. Heyecan, şehvet ve...aşk? Gözlerini kapattı. O anları tekrar yaşamak istercesine sıktı göz kapaklarını. Chanyeol uyanıyordu, her yerini kapatmayı başaramayan bir önlükle kapısında onu bekleyen Baekhyun'a yaklaşıyordu.

"Senin için..." diyordu yüzünde Baekhyun'un normalde nefret edeceği ama aslında şefkat ve anlayış dolu gülümsemesiyle. "Her şeyim senin için çünkü seni seviyorum."

Bu sözleri duyan Baekhyun'un ilk tepkisi Chanyeol'un dudaklarına yapışmak oluyordu. Onu kendisine katmak istiyor gibi öpüyordu, öpüyordu, öpüyordu. Rüyasında bile ağlıyordu Baekhyun. Onu öperken ağlıyordu. Chanyeol göz yaşlarını siliyordu, tabii ki de o olmak zorundaydı. Başka kim Baekhyun'a bu kadar sıcak davranabilir, başka kim sinir bozucu yalnız çocuğun yaralarını sarabilirdi ki?

İşler burada bitmiyordu, kahretsin, Chanyeol onu oracıkta onun yapıyordu. 

Baekhyun gözlerini açtı, yanakları kızarmıştı. Utanmıştı. Gördüğü rüyanın edepsizliğinden mi yoksa nefretini her fırsatta dile getirdiği oğlanın altında inlediğini hayal ettiğinden mi bilinmez ama utanmıştı işte. Başını öne eğdi. Chanyeol uyanırsa, uzun oğlanın istediği her şeyi yapacaktı. Onu mutlu edecekti. İsterse onu severdi de... Gerçi Baekhyun, onun yerinde olsa kendisini istemezdi. Başına sürekli bela açan ve ağzından kibar bir söz çıkarmayı beceremeyen çirkin bir insandı Baekhyun.

Dizlerini karnına çekmiş, başını da dizlerine yaslamış bir şekilde otururken küçük bir çocuğu andırıyordu. 

Sonra Chanyeol'un odasından sesler gelmeye başladı.

Sonra pek çok doktor ve hemşire odaya akın etti.

Sonra Baekhyun'un anlamadığı terimleri birbirlerine bağırırken kapıyı kapadılar.

Sonra Baekhyun panik oldu, donakaldı, gözlerini kırpmayı bile unutmuş gibiydi.

Sonra her yer karardı.

-

-

-

"O iyi mi? Beni kandırmıyorsunuz değil mi?"

"O iyi, yorgun düşmüş! Ama siz değilsiniz, odanıza dönmeniz gerekiyor."

Tatlı tatlı anlatmaya çalışan hemşirenin cümlesi tamamlanırken Baekhyun gözlerini açmıştı. Önünde hastane önlüğüyle dikilen bir Chanyeol görmek uyanmadığını düşündürtmüştü. Bunun bir önemi yoktu. Hızla doğruldu. Chanyeol ona endişeyle bakınca ağlayacak gibi hissetti.

"C-chanyeol...Sen misin gerçekten?"

Duyduğu ses zayıftı, titriyordu ve korku doluydu. Chanyeol bunu beklemiyordu. Baekhyun'un 'odamdan çık geri zekalı, mikroplarınla ortamımı da kirletiyorsun' demesini beklerdi ama bunu... Gözleri şaşkınlıkla açılırken yavaşça başını salladı. Baekhyun onu yatırdıkları yataktan hızla kalkıp kendisini Chanyeol'un kollarına attığında ikisi de bunun gerçek olduğuna inanamıyordu.

UnforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin