İttifak

470 45 6
                                    

"İş birliği yapmak mı istiyorsun?" Chanyeol anlamadığını belirtmek için ikinci kez sorduğunda Baekhyun derin bir nefes aldı ve gözlerini devirdi. "Sen ne kadar aptal bir şeysin böyle?"

Oturduğu deri koltuktan kalktı ve hala ayakta duran Chanyeol'un yanına gitti. Bu kadar uzun olmak için ne yemiş ne içmişti bu adam?

"Bizim üssümüze gidelim, orada adamlarımızı tanıştırıp bir plan yaparız."

"Senin adamların buraya gelse?" Chanyeol aklına gelen fikri sorarken Baekhyun Daltonların en kısası gibi öfkeden kuduruyordu. Bu kadar aptal mıydı Chanyeol?

"Adamlarının yarısı yakalanmış durumda, yeterli koruman olmadığı gibi bu planın başında baban var. Muhtemelen üssünün krokisini de vermiştir düşmanlarına."

Chanyeol cevap vermedi, omuzları düşmüştü ama sonunda başını salladı. "Baekhyun, stratejik açıdan çok iyi değilim olsam bu çete çökmezdi zaten."

Baekhyun'un sert yüz ifadesi hafiften yumuşamıştı. "Gidelim öyleyse Chanyeol." diye mırıldandı ve kapıdan çıktı.

-

-

-

"Bizi niye çağır- Vaaov." Lu Han kaşlarını kaldırmış Chanyeol'e bakıyordu. "Baekhyun, üssümüzde can düşmanın duruyor."

Baekhyun'un o gün cinleri tepesinde olmamış olsaydı bile bunca sinir bozuculuk karşısında akıllı kalamazdı zaten. "Haberim olmadığını mı sanıyorsun Lu." 

Omzunda hissettiği parmakla arkasını döndü ve Chanyeol'un yüzüne sorarcasına baktı. "Baekhyun... benden hala nefret ediyor musun?" diye fısıldadı uzun olan. Lu Han'ın yüz ifadesi sempati doluydu şimdi. Chanyeol hiç de beklediği gibi biri değildi. Baekhyun'a süt dökmüş kedi gibi bakıyordu, bunun sebebi Baekhyun'un haklı olmasıydı muhtemelen ve Chanyeol çok yorgun görünüyordu nedense. 

Cevabı beklenirken Baekhyun panik olmuş gibi etrafa bakıyordu. Bu soruyu beklemiyordu, bir cevabı yoktu. "Senden nefret...etmiyorum sanırım ama hala affetmiş sayılmam!" dedi sonunda endişeyle. 

Chanyeol'un yüzünde beliren gülümsemeden rahatsız olmuş biçimde Junmyeon'a döndü. "Kyungsoo nerede?"

"Az sonra gelir, Chanyeol-shi'nin adamları yolu biliyorlar mı?" Junmyeon başını ekrandan kaldırmadan konuştuğunda Baekhyun da bakışlarını tekrar Chanyeol'e çevirdi.

"Onlara konum attım." diyerek onayladı Chanyeol ve yaklaşık on dakika sonra iki takım da tamamlanmıştı. Takımlara ek olarak Minseok ve Jongdae de aralarındaydı şimdi. 

Jongdae kalabalık insan topluluğuna baktı ve şaşkınlıkla sordu. "Sizler rakip iki çete değil misiniz? Birbirinizden nefret-"

"O konuları aştık amaaa." dedi Lu Han elindeki kahve bardağından bir yudum alarak. Sehun onu baygın bakışlarla izliyordu. Bu da Tao'nun gözünden kaçmamıştı elbette. Yine de öncelikli konuyu hallettikten sonra bunu düşünmeye karar verdi.

Baekhyun genzini temizledi ve konuşmaya başladı.

"Önemli bir sorunumuz var ve çözene kadar ittifak kurmamız lazım. Ardından burayı size bırakıp gideceğiz, endişelenmenize gerek yok. Temelli bir ortaklık olmayacak." Bu fikir bile iğrenç bir şey görmüşçesine yüzünü buruşturmasına yetmişti. 

"Gitmeseniz olmaz mı?" Sehun neden çenesini tutamadığını bilmiyordu ama tutamıyordu işte. Herkes ona dönünce dudaklarını birbirine bastırdı ve başını öne eğdi.

Baekhyun da onun Lu Han'a bakışlarını fark etmişti ve yine fark etmişti ki Lu Han da ona öyle bakıyordu. İç çekti ve ilk saldırmaları gereken çetenin ne olması gerektiğini sordu.

UnforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin