Americano

697 68 10
                                    

"Nereye gidiyoruz hyung?"

"Alışverişe..."

"Yarından sonra ben seni götürürdüm."

"Bugünkü benden olacak."

Yixing yavaşça başını salladı. Junmyeon, evin altındaki garaja indi ve çok sayıda araba arasından köşede kalıp tozlanmaya başlamış olanın kilidini açtı. Bu araba onundu ama çok sık dışarı çıkmadığı için kullanması pek gerekmiyordu.

Yixing, arabanın şoför koltuğun oturan Junmyeon'u izledi ve gülümsedi. Normalde başkasının kullandığı arabaya binmezdi. Hiçbirinin şoförlük yeteneğine güvenmezdi ama Junmyeon'a hayatı da dahil olmak üzere her şeyini emanet edebilirdi. Aynaları kendisine göre ayarlayan oğlanın, ona duyduğu güveni boşa çıkarmamak için her şeyi yapabileceğini biliyordu.

"Hadi, gelmiyor musun?"

Bu soruyu duyunca gerçek dünyaya döndü ve hızlı adımlarla araba kapısının yanına geldi. Sürücü koltuğunun yanındaki yere yerleşip emniyet kemerini taktı.

"Yarınki yarış için güzel bir ceket alalım sana."diyen Junmyeon arabayı çalıştırdı ve kusursuz hareketlerle garajdan çıktı. Yixing, isterse bu oğlanın her yarışı kazanabileceğini biliyordu. Aslında isterse her şeyde mükemmel olabileceğine emindi.


-------------------------------------------------------------------------------


Chanyeol gergindi. Saçma sapan bu kafe hangisinin fikriydi? Orada tek başına oturmuş beklerken bir aptal gibi göründüğüne emindi.

Lacivert yırtık kotu, düz beyaz tişörtü, siyah deri ceketi ve grimsi beyaz saçlarıyla buraya ait görünmüyordu. Ayağını periyodik bir şekilde yere vururken buluşacağı oğlanın neredeyse yarım saat önce oraya gelmiş olması gerektiğini düşündü. Bilmediği şeyse bahsi geçen oğlanın zaten bir saat önce orada olduğuydu.

Baekhyun, sabırsızlıkla parmaklarını masaya vuran uzun boylu oğlanı izlerken içinde beliren öfkeyi susturamıyordu. Oraya koşup oğlanın kafasını koparmak, midesini deşmek, böbreklerini satmak falan istiyordu. Yapabilirdi de... Canice ya da insanlık dışı eylemlerden kaçınıyor sayılmazdı. Derin bir nefes aldı ve yavaşça oturduğu yerden kalktı. Oğlana doğru giderken içinden kafeden çıkıp koşarak uzaklaşmak geliyordu. Masaya yaklaşık iki metre kaldığında uzun olan onu fark etti ve gözlerindeki sabırsızlık yerini tedirginliğe bıraktı. Baekhyun tuttuğunu fark bile etmediği nefesini bıraktı ve oğlanın tam karşısına oturdu.

"Cüzdanım."dedi tek düze bir sesle. Hesap soracağı gün bugün değildi, uzun oğlanı ağlatacağı, doğduğuna pişman edeceği, yalvartacağı gün, ne yazık ki, bugün değildi.

Chanyeol boğazını temizledi gürültülü bir şekilde. "Baekhyun..."diye söze başlamıştı ki kısa oğlan tekrar sözünü kesti. "Cüzdanım."

Chanyeol ceketinin cebinden kare nesneyi çıkardı. Kenarları hafif yıpranmış siyah deri bir cüzdandı bu. "Bunu istiyorsan..." en başından beri tedirgin ve tereddütlü olan sesi artık daha net ve kararlıydı. "...beni dinlemek zorundasın."

Baekhyun bunun olacağını biliyordu. Burada oturmak zorunda kalacağını, yapmaktan en çok korktuğu şeyi yapıp oğlanla konuşmak zorunda kalacağını biliyordu; ama o cüzdanı almak zorundaydı.

"Öyleyse çabuk ol." Oğlanın gözlerine öfkeyle bakmıştı.

Chanyeol, teklifi kabul edildiği için biraz rahatlamıştı. "Pekala..."

UnforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin