Aşırı yağan bir yağmurda pencerenin yanındaki koltuğa oturmuştum.Bir elimde kitap vardı ve kitap okuyordum.Arada bir masamın üstüne koyduğum sıcak çikolatamı yudumluyordum.Sonra birden kapı çaldı.Belki...Belki de o gelmişti.Belki benim masum olduğuma inandığı için gelmişti.Hemen kalkıp aşağı inip kapıyı açmaya gittim.Ve heyecanla açtım.Yine hevesim kursağımda kalmış bir şekilde yutkundum ve ardından konuştum.
"Sen mi geldin"
"Kimi bekliyordun?İstemiyorsan gidebilirim"
"Yok ben onu kastedmedim.Geçsene içeri"
"Şeyy...Aslında ben içeri geçmek için gelmedim.Sana bir şey söylemek istiyorum"
"Tabii buyur söyle" O akşamdan sonra bir daha hiç görmemiştim Çağrıyı.
"Eğer müsaitsen bu akşam olanlar hakkında..." dedi ve arkamdan annemin sesini duymamla irkilmem bir oldu.
"Kızım niye arkadaşını kapıda bekletiyorsun içeri alsana" dedi elinde tuttuğu market poşetlerini bana almamı işaret ederken.
"Çağırdım ama kapıdan söyleyecekmiş.Tam da sen geldin" dedim ve poşetleri annemin elinden aldım.
"İstersen içeri gel Çağrı.Beklemeyelim burada."
"Yok ben sadece...Neyse yaa önemli birşey değildi zaten""Ne diyecektin merak ettim.Söylesene"
"Yok önemli değildi neyse benim gitmem lazım.Sonra görüşürüz" deyip gidiyordu."Peki.Sen bilirsin.Sonra görüşürüz" deyip mutfağa annemin yanına gittim.Sonra bir sandalyeye oturup yeşil elma kemirmeye başladım.
"Ne diyormuş kızım Çağrı?""Bilmem.Söylemeden gitti."
"Allah Allah.Çağrı şu zamanlarda nedense bir garip davranıyor.Durgun gibi"
"Bilemem annecik ama tek bildiğim karnımın çok acıktığı" dedim ağzımda elma olmasına rağmen.
"Ah be Doğa.Bu yaşa geldin hâlâ öğrenemeyecek misin kızım.Ağzın doluyken konuşma"
"Napıyım anne herkes gibi benimde konuşmam lazım" dedim yutkunarak.
"Hadi Doğa.Hadi odana.Daha fazla dolanma buralarda.Sinirlerime iyi gelmiyorsun."
Odama çıkmak işime gelmişti.Mutfaktaki işlerden kaçmıştım.Kapıdan girip yatağıma atladım.Ve tavanı boş boş seyretmeye başladım.Bir süre sonra yanağımda hissettiğim sıcaklık gözlerimi kırpmama sebep oldu.Yine aynısı olmuştu.Masumken suçlu duruma düşmek canımı acıtıyordu.Olayın üstünden 2 hafta geçmişti ama hâlâ arayan soran olmamıştı.Ben aradığımda ise cevap veren yoktu.Kendimi savunamamak kadar zor olan bir his daha yaşamamıştım.Hemen gözyaşlarımı silip doğruldum.Telefonumu elime aldım ve saate baktım.Yarıyıl tatilinin bitecek olması ve yarının pazartesi olması sinirimi bozuyordu.
Sabah alarmın çalan o gıcık sesi bütün uyku zevkimi yarıda bıraktı.Bir an düşününce belkide okulların açılması benim için avantaj olabilirdi.Belkide kendimi affettirebilirdim.Bunları düşünürken jet hızıyla yataktan kalkıp formalarımı giydim.Kış günü olmasına rağmen hava biraz ılıktı.Anneme seslenip kırmızı ceketimin yerini sordum.
"Anneeeee""Efendim Doğacım"
"Benim ince olan kırmızı bir ceketim vardı ya?"
"Hâlâ daha var"
"Peki nerede?"
"Nereye koyduysan oradadır Doğa"
"Anneeeee!!"
"Tamam tamam.En alt çekmecende"
"Sağol canım annem"
"Önemli değil canım"
Ceketimi almadan önce saçlarımı düzleştirdim.Önünü hafif kıvırttım.Sonra göz detayı olarak siyah kalem çektim.Telefonum çaldı.Arayan Eda'ydı.
"Efendim Eda"