Konuyu hiç uzatmadan iyi okumalar.
Yazım yanlışlarım içinde özür dilerim 🙏🏻
İki dudağımın arasında çıkan kelimeye ben bile inanamadım. Bir anlık boşluğuma gelen bir hattayla yiğit karanın peşinde sürükleniyorum. Boğazımı içinde gezinen tadın hissi zihinme bulanmış kan reva gibi. Beni yıkan benliğimdeki gerçekler değil, kalbimde ki korku. Bir kurşun yarası bedenimde açılsaydı bile bu denli beni altüst edeceğini sanmıyorum.
Kara gözlerine ev sahipliği yapan ateşin kıvırcımları mavi halerimi dermek ister gibi bakıyordu. O baktı, ben korktum. O baktı, zihnimde ki kötü anılar hücum etti. O baktı, içimdeki umud ışığı söndü.
Bilmediğim bir sona mı gidiyordum? Yoksa tanıdık olan gerçeğe mi ilerliyordum? Onları bilmem ama Bildiğim tek bir şey var. Kolay kolay intikamında vazgeçmez. Bakışlarında bunu burda bittmediğini küstah bir şekilde gözlerimin önüne sunuyor. Bir zamanlar kara gözlere hayran olan ben, şimdi o gözleri görmemek için savaş içindeyim.
Korkyu, acıyı, nefreti, kini, düşmanlığı. Tek bir bakışı tüm gerçekleri aval aval açıklıyor. Bir insan tek bir bakışıyla onca duyguyu nasıl yansıtır. Konu yiğit karan olunca bakışıyla adam öldürmek onun için sıradan bir aktivite. İnsanların korkularını biliyor ve bunu kullanmaktan çekinmiyor. Şimdi yüzüme bakan keyifli pırıltıların yer edindiğini gözleri gibi.
Koyu siyah gözlerinde alaycılık var. İkimizin karşıya oturduğu koltuktan iki bacağını açmış rahat haraketle koltuğa ve benim açıma oturmuştu. Parmakları piyano tuşlarına basar gibi bir ritmikle deri koltukta yankı yapıyor. Uzun iri vücudunun yanında benim bedenim kuş gibi kalıyor. Herşeyin farkında olduğu gibi bunun da farkında. Duruşuyla 'Patron' benim havası atıyor.
Arabanın içinde sanki kocaman duavlara çevrili, her çeşit eşyayının olduğu bir oda varmış gibi gözlerimi etrafta dolaştırmaya devam ettim. Özelikle onunla göz göze gelmemek için farklı çaba sarf ediyorum. Biliyorum ki gözlerine bakarsam o karanlığa yenililirim. İsteyeceği şeyi ona vermiyecektim. Göz ucuyla bakmam bile tüm kanımı vücudum da boşalmış gibi çekildi. Sergilediğim bu hareket onu hoşuna gitmişti. Kıvrılan dudakları söylediklerimi destekler kanıtaydı. İki elinde destek alarak öne eğildi. Böyle bir atak ondan beklemediğim için korkuyla sıçradım. Kıvrılan dudakları artık otuz iki dişini gösteriyordu.
Hala ona bakmasam da gözlerinin tam bende olduğunu biliyordum.
" Kaçırma şu güzel gözlerini güzelim." Kendi dediği şeye kendisi güldü. Ruh hastası gibi davrandığını farkında mıydı? " Ama böyle de olmuyor ben senin kocanım. Kaçırma gözlerini." Bakışlarım bir kere bire ona değmedi. Az önce gülen dudakları tek çizgi halinde bölündü. Yüzünde şimdi keyiften daha çok belirgin olan kızgınlık vardı. Ne yani ona bakmadığım için mi kızdı?
Bir saniyeliğine baktığım gibi telaşa geri çektim. Bu tutumum onu kışkırtıcı bir yüze bölünmesine vesile oldu.
"Adal! Yüzüme bak!" Merhametsizlikten uzak sesi tüylerimi diken etti. Fakat bildiğimi okumaya devam ettim.
Bakmadım!
Çenesinde seğiren damarla çığlık atmamak için dudaklarımı mühürledim. Çenesinde çıkan kaslar kulak altında başlayıp giydiği tişörtün içinde kayboldu. Deri koltukta sağ elli yavaş bir biçimde yumruk oldu. Elli yumruk yapması demek tehlikeli bir kason habercisi demek. Yumrukların hedefi olmak bile bütün bedenimi dikenle doladı. İçime çektiğim nefesime daha sıkı tutundum. Bana dokunmazsında öyle çok korkuyorum ki bedenim beklenmedik bir an da bayıla bilir. Aslında şuan bayılmaya razıyım. Bayilsam bana zarar verecek değil ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN KIZI
Чиклит"Benim suçum ne?" diyerek elime gelen son vazoyuda kırdım. Yiğit gözlerini kısdı düşünceli bir şekilde "Benim kardeşimin suçuda yoktu! " deyip ürkütücü sesi yetmediği gibi bide üzerime bir adım yürüdü "Senin o piç abin kardeşimi bu, " deyip odanın...
