Evet yeni bir bölüm geldi ama bu baya kısa oldu bu bölümden sonra sınırsız oy istiyorum ve yorum.
Çok uzatmadan iyi okumalar 😊
Yiğit'in kara gözlerinde ne var bilmiyorum ama ona bakarken geçmişimi görüyorum. Hayatı bana sorguluyor. Bir bir kapatığım kapılarımı korkusuzca açıyor ama bunu yaparken gizlediğim maskemi yüzümde sıyrılmasına neden oluyor.
Sanki gözlerinin arkasında gizli bir perde var fakat kimsenin oraya gitmesini istemiyor eğer giderse biliyor ki perdenin ardından ki oyunu göreceğimi çok iyi biliyor.
Biliyorum bir daha bu Kara gözlere karşılaşmayacağıma eminim. Çünkü o kendi kendine beni ondan kaçmama zorladı. O ne yaptıysa öfkesinden yaptı.
Oramanın içinde dört bir yanım ağaçlara çeviri olan bu cennete kaçıyorum. Ben beni mahkum eden kaderde kaçıyorum. Ben beni bu yazgiya mecbur bırakan kişiden kaçıyorum. Ben beni sevdiğimden ayıran iblisde kaçıyorum.
Güneşin batığını gösteren ışıklar bellkide benim başlangıcım olur. Arkama bıraktığım hayata bir kere olsun pişmanlık duymadım. Çünkü biliyorum eğer pişman olursam yakalanmam kesin sonum olur .
Ayağımın ardı ardına durmadan koştuğu için derman kalmamıştı fakat ne dinlemeye vaktim var nede nefesimi düzene koymaya.
Yiğit zeki birdir kesin beni bulamayınca bir terslik olduğunu anlamıştır.
Siktir.
Beni bulmak için dört bir yanı kendi çemberinde donatığını düşünmemle bedenime giren tarifsiz korkuyla acıyan ayağımı umursamadan koştum.
Giydiğim elbisenin uzunluğundan dolayı ayağım takılıp yere düştüm.
İki elimde destek alarak kalmaya gayret etim fakat bedenim artık o kadar güçsüz ki daha ayaklarımın üzerinde durmadan tekrardan yere yığıldım. İçimde öyle bir çığlık var ki susturamıyorum. Kalbim ağlıyor bana ağlıyor. Güçsüzlüğüme ağlıyor. Ağlamak istedim fakat ağlayacak gücü kendimde bulamadım.
Esen rüzgar saçımı okşadı bir anne şefkatiyle. Sağ bacağım kendiliğinden titrelken günlerce yutmak zorunda kaldığım çığlıklarımı boş ormana teslim etim. Ruhum belikde buraya ait değildir şuan bu hayatı yaşadığı için benim gibi bir bedende olduğu için lanet yağdırıyor.
Eğer başımda baba diyecek bir olsaydı bunlar yaşanmamış olurdu. Babama o kadar nefret ediyorum ki ama kendimde dahada nefret ediyorum onu hala düşündüğüm için kendime kızıyorum.
Her kesin unutmadığı bir anısı vardır. Herkes gibi benimde var fakat tek fark onlarki sevinç kelebekleriyle dolu bir tebessümken benimkisi kederli bir gün, sevinç dalgalarını uğramadığı kasvetli bir gündü.
Yedi yaşındaydım, sekiz yaşıma girmeme saatler kalmıştı. Evin ortasında çeşit çeşit pasta börekler bide tatlılar vardı. Öylesine mutkuydum ki bu anı bozulmaması için ellime siyah bir kalem alıp ellimi takvime uzatım fakat boyum kısa olduğundan dolayı yetişemedim.
Gözümü kısaca bir etraftan gezdirdim, görmek istediğim şeyi görmemle kırmızı ayakkabılarımla koşup bende büyük olan sandalyeyi kocağıma aldım. Yere sertçe bırakıp nefesimi düzene sokmadan sağ ayağımı sandalyeye dikkatlice bıraktım ardından diğer ayağımıda, avucumun içinde tuttuğum kalem yüzünde avuçlarım ter içinde kalmıştı ancak bu hiç benim umrumda olmadı. Minaçık ellimle uzun kalemi sıkıca tutup 20 Mart'tı yuvarlak içine aldım.
Hiç olmadığım kadar mutkuydum. Hızla sandalyeden inip hoplayarak merdivenlerde koşar adım indim.
Salonun ortasına geldiğimde etrafta kimseyi göremediğim için dudaklarım büküldü tam ağlayacağım zaman iki el tarafında gözlerim kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN KIZI
Chick-LitDikkat ! Cinselik olabilir. " benim suçum ne ?" diyerek elime gelen son vazoyuda kırdım. Yiğit gözlerini kısdı düşünceli bir şekilde " benim kardeşimin suçuda yoktu! " deyip ürkütücü sesi yetmediği gibi bide üzerime bir adım yürüdü " senin o pinç a...