İlk bölümü atmak için inanılmaz sabırsızlandım. Bu ara o kadar çok kitap yazdım ki tek başına kafamın içindeki dünyada kaybolmanın o eşsiz sürecinin tadını çıkardım. Kendimle öyle mutluydum ki sizin de en azından bir hikayede bu mutluluğu yaşamanızı istedim. Size bölümü yazarken benim eğlendiğim kadar eğlendiğinizi ve keyif alırken mutlu olduğunu yorumlarınızla görmek beni şevke getirecektir.
Yazarlara çok saygı duyuyorum, kafaları normal insanlardan çok çok farklı çalıyor ama okurlara da saygı duyuyorum bu yüzden arada yazar kafasını birlikte yaşamamız gerektiğini düşünüp bölüm arası yorumlarda buluşmayı iki tarafa verilen şans olarak görüyorum.
Şansınızı iyi kullanın lütfen biliyorsunuz şevkim düştüğünde ilhamım gidiyor ve yazamıyorum, beni zirvede ve aktif tutmak sizin yorumlarınızda ve kitaba olan heyecanınızda, lütfen bu serüveni bozmadan ilerlemeye devam edelim çünkü bu iki taraf içinde çok kıymetli bir yoldaşlık olıyor.
SİZİ ÇOK SEVİYORUM, KENDİNİZE CİCİ BAKIN VE BURAYA KALP KOYMAYI UNUTMAYIN <3
Luk servis için efendisine baktı. Damian karısından gözlerini almadan eliyle başlaması işaretini verdi. Jessica buz gibi duygudan yoksun gözlerle ona bakıyordu.
"Bakma bana öyle," dedi çatalına uzanırken Jessica. "Ben deli değilim, yüzsüz değilim, onursuz değilim, fahişe değilim ama insanım. Her ne kadar bunu görmezden gelsen de senin karınım." Damian sessizce ona bakmaya devam ederken tabağına konan başlangıç sunumunu inceledi. Bir parça tereyağında kızarmış ekmek üzerine erimiş peynir vardı. "Bazı şeyleri unutamıyor insan, ne konuştuğu büyük sözleri ne de boğazıma düğüm olan yutamadığı sitemleri, ne vedalaşmadan ayrıldığın insanları, şimdiki aklım olsaydı sözleri bir taş oluyor sinene ve düşündükçe ben bunu nasıl yaptım dediğin hatalar bir ateş olup kavuruyor içini." Başını kaldırıp kocasına baktı, ağzındaki lokmayı usulca yuttu. Bir put kadar sessizce onu dinliyordu. "Bu kadın deli mi, şimdi ne saçmalıyor diyorsun değil mi? Belki de asıl delilik söylemek istediklerini susmaktır, susup kendi hapishaneni örmektir ve bir gardiyan gibi boğazına dizdiğin yumruların başını sabırla beklemektir."
"Sen tanıdığım hiç kimseye benzemiyorsun?"
"Sen, benim tanıdığım tüm erkeklerin toplamısın... Ön yargılı, saygısız, düşüncesiz, kendi bakış açısı dışında kimsenin fikrini önemsemeyen, kendinden başkasını düşünmeyen, bencil, çıkarları söz konusu olduğunda aslan kesilen, parasına ve parasıyla aldığı her şeye insanın duygularından daha fazla değer veren, şerefi iki bacak arasına sığdıran ama kendi şerefini fahişelerin yatağında uyutan, ahlakı sözde arayan, haysiyeti düşüncelerine göre şekillendiren tüm o soylu soysuzların toplamısın..."
Damian, tokat yemiş gibi yutkundu. Dişleri sıklaşırken eli yumruk oldu. Kocasının sıklaşan parmaklarına bakan kadın başını iki yana sallayarak, "Senin gibi şerefsiz birine benim gibi ahlaksız bir fahişe yaraşırdı." diye söylendi.
Son sözleri kanına dokunan adam, "Yeter," diye hırladı.
"Doğrular çok can sıkıcı, haklısın." Yemeğine dönen kadın, yürek yemiş kadar cesur, bir seri katil kadar serinkanlıydı. Zerrece korku ve öfke duymuyor kadar duyguları dingindi. Damian bile onun bu garip halinden ürpermişti. Delinin delisini ilk defa görmekteydi.
Ağzını silerek sandalyesini geriye itti ve peçetesini masaya koydu. Eteğini düzelterek başını dikleştirdi. "Zamanla bir şeyler toparlanır mı bilmiyorum ama bu sabah içimdeki bir şeylerin bir daha bir araya gelmemecesine dağıldığına şahit oldun." Saygıyla reverans yaptı. "Afiyet olsun Lordum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİNİN AY IŞIĞI
Ficción histórica"O... O karanlıklar Lordu denilen adam hakkında anlatılanlar..." dedi genç kız bayılacak gibi duran bedenini dik tutmaya çalışarak. "Bir canavarla evlenmeme izin mi vereceksiniz efendim?" "Bunu yapmak durumundayım..." "Ben sizin kızınızım!" "O zaman...