Ve yüzü dahil her yer dolu dolu kan oldu.
Gözlerini yavaşça açtığında karşısında acıdan kıvranan üvey babasını görmeyi beklemiyordu, biraz daha dikkatli baktığında arksandaki bedeni fark etti. Kim olduğunu göremiyordu üvey babası açısını tamamen kapatmıştı.
"Benim olana dokunmaya nasıl cüret edersin? Dokunmaya kıyamadığım tenine acımadan vurmana ne demeli?" Bıçağı sapladığı sırtında çevirdiğini duyar gibiydim ama bu umrumda değildi önemli olan onun sesini duymuş olmamdı.
Üvey babamın bağırışları kulağımda iğrenç ama bir o kadarda hoş olan melodik bir parça gibiydi.
"Bir de öldürmeye kalkışmana ne demeli?" Bıçağı çıkartıp aynı yere tekrar saplamıştı. Bağırışlar daha da güçlenmişti. Ağzından akan kanlar yüzünden konuşmak istesede konuşamıyordu.
Daha fazla ayakta kalamayan beden sırtındaki bıçakla yere yıpılıp can çekişiyordu, bundan sonra yaşayabiliceğini sanmıyorum. Hoş, yaşamasınıda istemiyordum zaten. "Bebeğim?" Bir kaç saat bile olsa hasret kaldığım ses ile ağlamamı tutamadım.
"Canın çok acıyor mu güzelim? Geç kaldığım için özür dilerim gerçekten çok özür dilerim.." kafamı zar zor sallayıp canım acısada zoraki bir gülümsemeyle cevap verdim. "Hayır sevgilim özür dileme asıl ben teşekkür ederim beni unutmayıp buraya kadar geldiğin için." İplerimi hızlıca söküp beni kucaklamıştı.
"Saçmalama bebeğim seni nasıl unuturum? Sana daha yeni kavuşmuşken hemde..?" Hızla beni dışarı çıkardığında elinde silahlarla kapıda nöbet tutan kişileri gördüm telaşla tişörtüne yapıştım. "Korkma bebeğim onlar bizim tarafta." Tişörtündeki elimi gevşetip başımı omzuna yasladım bütün vücudum iliklerime kadar ağrıyordu. Bizi arabasının önüne getirdiğinde beni kucağından indirmeden direksiyon koltuğuna geçti. Sesimi çıkartmadım sıcak teni bana ilaç gibi geliyordu.
"Biraz daha dayan güzelim uyuma seni hastaneye götürene kadar dayan konuş benimle." Gözlerim zor dayanıyordu, uykusuzluktan değil yorgunluktan. Ne konuşmam gerektiğini düşünürken daha çok kapanıyordu gözlerim bende aklıma ne geliyorsa anlatmaya başladım.
"Biliyor musun ben içerdeyken eski ailemle olan bütün anılarımı hatırladım. Ölümle burun burunayken onlarla olan bütün hoş, güzel anılarımı her şeyi hatırladım. Mesela babam ve annem bana her gün şarkı söylerlerdi uyumadan önce birlikte benim için bestelemişlerdi. Babam gitar çalar annemle birlikte söylerlerdi. Sonra şarkı biterdi babam her iki bebeğinide koynuna alır benim küçücük yatağımda uyurduk. Asla şikayet etmezdik çünkü o uykular bizim için hep en güzeli olurdu sabahı neşe dolu gülücüklerle dolu olurdu mesela.."
Kısık çıkan sesimle birlikte anlatmaya devam ediyordum önce boğazıma oturan küçük yumruyu yutarak geri göndermeye çalıştım sonra göz damlalarımın sevgilimin tişörtünü ıslatmasına izin vererek devam ettim.
"Sonra bizim en mutlu olduğumuz anı hatırladım. Hani hatırlar mısın daha önce hiç luna parka gitmedim demiştim. Aslında gitmişim ama onuda unutmuşum çok üzücü değil mi? Babamla birlikte çarpışan arabalara bindiğimiz anı unutmuşum, annemle atlı karıncaya bindiğimizi, sonra bardaklara binip midemiz bulanana kadar döndüğümüzü ve benim ilk dönme dolaba binişimi, o gün babam bize bir pamuk şeker almıştı güzel annemle beraber paylaşmıştık o pamuk şekeri. Ben bi tarafını yemiştim o diğer tarafını babamda bizim fotoğrafımızı çekip gülerdi."
Yüzüme düşen damlalarla ağlayan tek kişi olmadığını fark ettim. Yine de bozuntuya vermeden beni dinleyip arabayı kullanmaya devam ediyordu.
"Sonra sahile gittiğimiz gün vardı o gün babam beni denize öyle bir fırlatmıştı ki suda takla atmıştım sonra çıkamadığımı gördüğünde beni bacağımdan tutup çekmişti." Ağlamama rağmen ağzımadan küçük bir kıkırtı çıkmıştı. "Bana piyano aldığı günüde hatırlıyorum en çokta aklımda kalan kısım oydu bilmiş bir şekilde rasgele tuşlara basışım anneminse sanki bugünü bekliyormuşcasına yanıma oturup sabırla bana öğretişi. Her şey aklımda ama Jungkook onca şeyi hatırlamama rağmen tek bir şeyi hatırlayamıyorum."
Duraksayıp hatırlamaya çalıştım belkide hatırlardım neyin nasıl olduğunu son kez hatırlardım. "Neyi bebeğim?" Hüzünlü sesine tebessüm ettim.
"Jungkook ben onların nasıl öldüğünü hatırlamıyorum ya da öldüğünü ne kadar zorlarsam zorliyim asla çıkmıyor. Ney oldu ne döndü bilmiyorum ama bir gün annemle babamın kollarında uyuklarken diğer gün Hoseok hyungumla birlikte dayak yiyorum. Bu iki ânın arası yok."
Jungkook anladığına dair bir kaç mırıltı çıkarttı daha sonra düşüncelerine gömülmüş gibi bir ifade takındı. Sonrasında arabayı hızla durdup ikimizide arabadan dışarı attı. Koca binanın ışıkları gözlerimi alırken hastaneye geldiğimizi bakmadan anlamıştım.
"Acil doktor lazım!!" Gür sesi hastane koridorunda yankılanırken benim tek düşüne bildiğim onun beni ne kadar sevdiğiydi.
Beni hızla getirilen sedyeye bıraktığında elimi bırakmadan yanımda koşuyordu. Beni odaya aldıklarında o ise dışarda kalmıştı sonrasında ise narkozun etkisiyle kendimden geçmiştim..
Taehyung
Hastane odasının hemen önünde dizlimiş bir kısmımız ağlayan Jungkook'u sakinleştirmeye çalışıyor diğer kısmımızda odadan çıkıcak doktoru bekliyorduk. Hoseok ağladı ağlicak şekilde oturmuş elleri dizinde başını elleri arasına almış bekliyordu.
Odadan çıkan doktorla hepimiz ayağa dikilmiş doktoru dinliyorduk. Jungkook ayağa fırlamış doktorun kollarına yapışmıştı. "Doktor bey o iyimi?" Doktor cevap vermezken hepten kafayı yemiş gibi davranmaya başladı. "Söylesenize sevgilim iyi mi?!"
Bağırmaya başladığında doktor hızla başını eğmişti. Korku hepimizin vücuduna hücum etmiş Hoseok dayanamayıp yere çöktüğünde bende kendimi tutamamış bütün göz yaşlarımı salmıştı.
Odanın kapısı bir kez daha açılmış üstü örtülü bir beden çıkartılmıştı yüzüne kadar kapalıydı her yeri Jungkook kendini Hoseok gibi yere bırakmış öylece ağlayarak giden sedyeyi izliyordu. Dayanamayıp sedyenin arkasından koşup çarşafı kaldırdım hayatımı güzelleştiren kişinin son bir kez yüzünü görebilmek içi-
Bu kim amına koyim?
Doktorlar çarşafı hızla kapatıp bana kızıp geri gitmişlerdi bense içim de ki mutluluk hissiyle bir umut diyerekten tekrar doktora koştum. "Doktor bey siz kimin vefat ettiğinden bahsetmiştiniz?" Heyecanım yüzünden nefes nefeseydim göz yaşlarım hala akıyor küçük kelebeğimin yaşama ihtimalinin yüksekliği ile mutluluktan daha çok ağlıyordum.
"Sizler Jung Jiyoung'un yakınları değil misiniz?" Jungkook duyduğu isimle çöktüğü yerden hızla kalkmıştı. "Hayır b-biz Park Jimin'in yakınlarıyız." Doktorun kaşları hızla havalanmıştı. "Ohh çok özür dilerim efendim karışıklık için sizide korkuttum. Park Jimin gayet iyi efendim şuanda dinleniyor hasta uyandığında onu görebilirsiniz."
Bu sefer mutluluktan ağlamaya başlamıştık. Jungkook başımı tuttuğu gibi alına bir öpücük bırakmışt. "Hay senin kafanı seveyim sen olmasan Jimin öldü sanıcaz amına koyim. Seni doğuran ananın ellerini öpim ben."
Gülmemi tutamadığımda diğerleride gülmeye başlamıştı cidden çok korkmuş olmalıydı yanaklarımı tutarken elleri titriyordu. Ki, bizim de ondan farkımız yoktu.
Acı başlamasına rağmen tatlıya bağlanması hepimize bir 'ohh' çektirmişti. Şimdiyse odada uyuyan meleğin uyanmasını bekliyorduk sabırla.
°•°☆°•°☆°•°☆°•°☆°•°☆°•°☆°•°☆°•°
Çok korkuttum mu sizi ayol NDLDMDLDÖŞRÖFLD
Çok uzun zamandır bölüm atmıyordum bu bölümü attığım iyi oldu bi rahatladım
Gerçi çok okuyan yoktu hızlıca finali verip diğer ficimde ilerlemeyi düşünüyorum
Neysem bu bölümden sonra muhtemeln smut atıcam sonrada bazı olayları netleştirio final vericem
şimdiden iyi okumalar size.
![](https://img.wattpad.com/cover/362515639-288-k478470.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Aydınlığı - Jikook
RomanceÜvey ailesinden şiddet ve tacize maruz kalan Jimin çareyi evden kaçmakta bulur fakat gidicek yeri olmadığı için bara gider ve ilk kez mafya Jeon Jungkook ile karşılaşır