²⁷ᴹ ᶠ

398 101 51
                                    

(Let me love, let me love you
Let me love, let me love you)

🌙

"Lan bu adamın içine melek mi kaçtı? Jungkook'u götürdüler yerine süper iyi Jungkook falan mı getirdiler? Ne oluyor Taehyung?" diye fısıldayarak bu soruyu sabahtan beri ona soran yaklaşık onuncu alfaya bakarken, Taehyung'un yüzünde bilmiş bir gülümseme vardı.

"Merak etmeyin çocuklar... içimden bir ses artık Jungkook'un çok daha merhametli bir insan olacağını söylüyor." derken bakışlarını ileride çoktan soğuma antrenmanlarına başlayana alfaya kaydırdı.

Saat öğlen 3'tü ve Jungkook antrenmanı çoktan bitirmişti. Alfaların hiçbiri dayak yememişti. Kimse Sağlık Çadırı'na gitmek zorunda kalmamıştı. Bu bir mucize olmalıydı. Ama değildi. Taehyung bu mucizeye neyin sebep olduğunu çok iyi biliyordu.

Sırıtarak arkadaşının yanına ilerlerken, elinden çözdüğü bandajları sallıyordu. "Hey, ayı bey! Bakıyorum keyfiniz yerinde?"

Jungkook, kendi bandajlarını çözmek için dikildiğinde 'ayı bey' lafıyla kaşlarını kaldırsa da, gözleri arkadaşınınkileri bulduğunda yüzünde oluşan gülümsemeyi saklayamadı. Yere gülerek bakarken konuştu. "Ne istiyorsun Taehyung?"

Diğer alfa şimdi kaşlarını kaldırmış, dudaklarını büzerek arkadaşına bakarken konuştu. "Ne mi istiyorum? Detayları tabii ki! 4 gündür yoktunuz varis alfa?"

Jungkook dudaklarını yaladı. "Evet?"

Taehyung ciddi kalmaya çalışsa da gülümseyerek elindeki bandajı çözen arkadaşının omzuna vurdu ve kahkaha attı. "Bakirliğin de gitti ha. Vay be! Benim minik Jungkook'um da büyüdü sonunda. Bir an sonsuza kadar bakir kalacaksın sanmıştım!"

Bu lafının üstüne tabii ki, kırmızı gözlü alfadan gelecek darbeyi beklediğinden, Jungkook ona vuramadan kaçtı hemen. Jungkook ise durduğu yerde, ondan uzaklaşmış adama bakıp kaşlarını kaldırırken gözlerinde deli bir bakış belirmişti şimdi. "Kimmiş minik Taehyung? Gel de göstereyim minik alfa neymiş ne değilmiş!"

"Yok yok efendim, ben mutluyum hayatımdan. Betam beni bekler ben kaçıyorum!" derken Taehyung çoktan dilini dışarı çıkartmış koşmaya başlamıştı bile. Arkasına bakıp değişik bakışlar atarkenki koşuşu bile komikti.

Jungkook belki eskiden olsa sinirlenirdi. Ama şu son günlerden sonra, Taehyung'un sinir bozucu davranışları bile eğlenceli gelmeye başlamıştı. Tanrım, gerçekten bu kadar mı fark ederdi? Kendisi bile mutluluğunu hiç saklayamadığının farkındaydı.

Dün ikisi de kızgınlığa girdikleri için kilitlendikleri evden zar zor çıkmışlardı. Omegasını kucağına alıp göle götürüp güzelce yıkamış, sonra da karnının doyduğundan emin olup bir güzel uyutmuştu. Jimin'in bugün işe gitmesine de izin vermemişti. Güzel gözlü omegasının son günlerden sonra biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı.

Her ne kadar yaşananları her hatırladığında Jungkook'un yüzünde arsız bir gülümseme belirse de, Jimin'in vücudu yorgun olmalıydı. Gölde onu yıkarken, kızarıklıklar ve ısırık izlerinden dolayı kendisine daha çok hakim olması gerektiğini düşünmüştü. Ama gerçekten, engel olamamıştı.

Hala omeganın onu kıskanıp, insanların önünde öpmesini hatırlayınca, kızgınlıklarından yeni çıkmamışlar gibi eve gidip üstüne atlayası geliyordu. Jimin, Jungkook'u o kadar sahiplenmişti ki, kıskanmıştı.

Omegayı yatağa götürür götürmez kızgınlığa girmesine hiç şaşırmamıştı. Ay tanrıçası biliyordu ki, omegayı düşünerek geçirdiği günlerin haddi hesabı yoktu. Çocukluk hayaliydi Jimin. Ama Jimin'in omegası da alfanın kızgınlığına cevap verince işte, günlerce yataktan çıkamamışlardı.

Serendipity | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin