Kursun kapısından hızlıca girdim. Sinirliyim, hem de çok sinirliyim. Bana tüm bunları yaşattığı için sinirliyim. Bu yüzümdeki izin geçmeyeceğini bildiğim için sinirliyim. Ve... tüm bunlara rağmen hala ondan hoşlandığım için kendime sinirliyim. Nefret ediyorum. Herkesten, her şeyden. Nefret ediyorum! Duygularımla oynadığı için Baran'dan nefret ediyorum! Yumruk yaptığım elimin titremesini önlemiştim. İlacımı içsem iyi olacak. Yoksa hiç de iyi şeyler olmayacak. Hızlı adımlarla kafeye girip su aldım ve ilacımı içtim. Bir kaç dakika sonra kendime geldim. Asya'yı gördüm. O da beni görünce hemen koşarak yanıma geldi.
- Kızım çok merak ettim seni.
- Bir şeyim yok iyiyim ben.
- Baran'la ne konuştunuz?
- Üzgün olduğunu falan söyledi. Bunların hiçbirini yapmak istememiş falan. Aynı şeyler yani.
- Senden uzak dursun da gerisi önemli değil. Daha hiçbirşeyden haberi yok Asya'nın. Ona Baran'ı affettiğimi söyleyemem. Zaten tam olarak affetmedim. Kesin bir şey olmadan ne Asya'ya , ne de İlay'a bir şey söylemeceğim. Ağır adımlarla sıraya doğru ilerledim. Baran çoktan sıraya geçmişti. Başını öne eğmiş, kaşlarını çatmış bir şekilde öylece duruyordu. Sinirli olduğu her halinden belliydi. Asıl sinirli olması gereken bendim. O neden sinirli anlamıyorum. Hocamızın çaldığı düdükle yerlerimize geçtik. Eşleştirmeler yapıldıktan sonra herkes çalışmaya başladı. Bir saatlik bir çalışmadan sonra mola verdik. Antreman sırasında Baran hiç bana bakmadı. Çalışmaya o kadar odaklanmıştı ki etrafındaki hiç bir şeyi önemsemiyodu. Bu çok sinir bozucu. Mola sırasında kafeye gittik. Kahvelerimizi alıp, her zamanki yerimize oturduk. Biz oturdukdan beş dakika sonra Baran da kafeye geldi. Bir ara göz göze geldik ama hemen kafasını çevirdi. Anlamıyorum, ben sinirliyim tamam da sen niye sinirlisin? Hemen karşı masamıza oturdu. Bakışlarımı ifadesizleştirip Baran'a baktım. Gözlerimi hiç kırpmadan baktım. Ama o hala inatla bana bakmıyordu.
- Hazal nereye bakıyosun? Asya'nın sorusuna hiç cevap vermedim. Bir süre sadece bana baktı.
- Kızım manyak mısın neden Baran'a bakıyorsun? Gene cevap vermedim. Şuan cevap vermek istemiyorum. Baran'ın hala bana bakmaması sinirimi bozuyor. En sonunda baktı. Evet baktı. İçimde istemsizce bir mutluluk oldu. Niye oldu ki? Bana yaptıkları aklıma gelince gözlerimdeki ifadesizliğin yerini öfke aldı. "Ne var" dercesine kafasını salladı. Tek kaşımı kaldırıp geri indirdim. Gözlerini devirdi ve az önce aldığı kahvesinden bir yudum daha aldı. En sonunda pes edip ayağa kalktım ve kafeden çıktım. Kafenin kapısını hızlı bir şekilde kapattım. Fazla hızlı kapatmış olmalıyım ki çevredeki herkes bana bakıyordu. Bok vardı sanki. Hiç mi kapıyı hızlı çarpan birini görmediniz? Çevredeki herkese deli gibi bakırmak istesemde öfkemi içime gömdüm.
- Asya ben eve gidiyorum. İlay evde yalnız. Sende gel istersen.
- Şu sinirini yatıştırırsan gelirim.
- Tamam. Gel hadi. Taksiye binip eve gittik. İlay çoktan uyanmış kahvaltısını bile yapmıştı.
- Baran'la neden kahvaltıya gittin? Kapıdan girer girmez sorguya başladık.
- Sen Baran'la kahvaltıya mı gittin? Asya şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
- Konuşmak istedi.
- Dün konuşacağınızı konuşmadınız mı zaten? Ne konuşması bu?
- Dün ben sızıp kalmışım. Bu yüzden pek konuşamadık. Bu sabahta aradı beni. Bende ne olacaksa olsun artık mantığıyla kahvaltıya çıktım ama bu gün gene kavga ettik. Neymiş efendim ben onu tam affetmemişim falan-

YOU ARE READING
Problemli
Teen FictionHazal'ın hayatı gayet normaldi. Babası ölene kadar... Babası öldükten sonra onu ele geçiren hastalık kendisine ve çevresine zarar verir. Güvendiği erkek arkadaşının aslında güvenmemesi gerektiğini öğrenince ondan ayrılır. Yaşadığı tüm bu hüzünlü v...