Sabah gözlerimi açtım ve birkaç dakika sadece tavana baktım. Damla'nın bizi tehdit edişinin üstünden 3 gün geçmişti ve hala bir olay olmamıştı. Bu sessizlik beni gerçekten korkutuyor. Muhtemelen uygulayabileceği işkence planları hazırlıyordur. Benimde buna karşılık bir şeyler bulmam lazım. Off ne diyorum ben ya. Damla'ya zamanında çok çektirdiğimi biliyorum. Ama hepsini hak ettiğini düşüyorum. Böyle bir şey kabul edilemez bile. Aklıma geldikçe kafayı yiyecek gibi oluyorum. Damla'dan ya da yapacaklarından korkmuyorum. Ben, kendi yapacaklarımdan korkuyorum. Bu hastalığım beni gerçekten zor duruma düşürüyor. Evet ilaç kullanıyorum ama sinirlendiğim zaman hiçbir faydası yok. Her neyse bunları şuan düşünmek istemiyorum. Yavaşça yatağımda doğruldum. Ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp aşağı indim. Evde kimse yoktu. İlay'ın ailesi yurt dışından gelince eve gitmek zorunda kaldı. Asya da şehir dışında. Şuan nedeni bilmiyorum ama kendimi çok yalnız hissediyorum. Baranla bile konuşmuyoruz konuşmayalı 1 hafta oldu ve hala mesaj atmadı. Tabii bende atmadım.Atamadım. O günkü konuşmamızdan sonra ne yazılırdı ki. Kafam çok karışık bir yandan Baran bir yandan Damla hangisiyle uğraşacağımı şaşırdım. Ama Baran konusunda daha çok karışık. Mesaj atmak istiyorum. Tüm gururumu bir kenara bırakıp sadece mesaj atmak istiyorum. Beni Baran'a bu kadar iten şey ne bilmiyorum ama şuan Baran'ın yanımda olmasını istiyorum. Allah'ım ne olur bu sevgi olmasın ne olur! Masanın üstündeki telefonumu aldım ve Baran'a mesaj atmaya karar verdim. Bunu yapabilirim! Bunu yapabilirim!
Gönderilen Baran:
Günaydın.
Mesajı yazdım ve 5 dakika boyunca telefona baktım. Uzun bir bakışmadan sonra gönder tuşuna bastım. Vee mesaj iletildi. Dudaklarımı kemirirken, birden mesaj geldi.
Gönderen Baran:
Günaydın.
Günaydın yazmış. Yani başka ne yazabilirdi ki!
Gönderilen Baran:
Ne yapıyorsun?
Konuşmayı uzatmak istiyorum akşama kadar böyle konuşabilirim ama bu konuşmanın sonu çoktan belli oldu.
Gönderen Baran:
Oturuyorum sen ne yapıyorsun?
Off ne kadar sıkıcı bir konuşma bu ya.
Gönderilen Baran:
Bende oturuyorum.
Ve konuşma burada bitmiştir. 5 dakika boyunca cevap gelmedi.
Gönderen Baran:
Neden bana mesaj attın?
Uu güzel soru. Neden mesaj attım? Neden attım acaba? Bunun cevabını bende kesin olarak bilmiyorum. Seninle konuşmaya ihtiyacım vardı dersem olmaz. Ondan hoşlandığımı falan düşünür. Başka bir şey bulmam lazım.
Gönderilen Baran:
Sadece can sıkıntısı. Ama istemiyorsan bir daha atmam merak etme. Zaten ben niye mesaj attıysam.
Gayette mantıklı bir mesaj oldu bence. Zaten bunun dışında atacağım mesajlar duygusal olurdu.
Gönderen Baran:
Peki. Ayrıca mesaj atmanı istememe gibi bir lüksüm yok. Her zaman mesaj atmıyorsun sonuçta. Senden gelecek her türlü mesaja açığım.
Ama neden ya? Ben bu cümleden 40 tane anlam çıkartırım. Beni böyle umutlandırma ne olur! Şimdi ne demek istedi bu. Sana değer verdiğim için senden gelen her mesaja açığım mı demek istedi? Yoksa telefonum açık mesajlarına cevap veririm gibi bir şey mi söyledi? Sonuncu düşüncem biraz mantıksız. Bence ilk düşüncem daha mantıklı. Eğer öyle bir düşüncesi varsa ne yapacağım ben ya. Niye mesaj attım ki ben ya şimdi aklım daha çok karıştı. Bu mesaja ne cevap versem bilmiyorum. En iyisi hiç bir cevap vermemek. Telefonumu masanın üstüne koydum ve koltuğa yayılıp televizyon izlemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra telefonum çaldı. Baran arıyor. Beni arıyor. İnanamıyorum. Derin bir nefes aldıktan sonra telefonu açtım.
- Alo. dedim. Sesimdeki ifadesizliği korumaya çalışıyordum.
- Neden son mesajıma cevap vermedin?
- Verebilecek bir cevap bulamadım.
- Neden kaçıyorsun benden? Böyle bir soru beklemiyordum.
- Senden kaçtığım falan yok.
- Kaçıyorsun. Sana ne zaman değer verdiğimi söylesem kaçıyorsun benden. Neden? Seni sevme ihtimalim seni korkutuyor mu? Seni sevme ihtimali derken? Kalbimin atışının hızlandığını fark ettim. İnanmıyorum. İnanamıyorum. Beni gerçekten seviyor olabilir miydi? Çıldırmak üzereyim. Kalbim yerinden çıkacak gibi.
- Orada mısın? Cevap versene Hazal ne bekliyorsun? İçimde oluşan heyecandan cevap vermeyi unuttum.
- Buradayım.
- Sorduğum soruma yanıt istiyorum.
- Ne sorusu?
- Hazal! Benle dalga mı geçiyorsun? Lütfen soruma cevap ver. Benim seni sevme ihtimalim den korkuyor musun? Derin bir nefes alıp cevap verdim.
- Korkmuyorum! Gerçekten korkmuyordum. Benim korktuğum tek şey benim Baran'ı sevme ihtimalim. Ya ben Baran'ı seversem. İşte o zaman ortada korkulacak bir şey var demektir. Ben Baran'ı sevemem, sevmemem lazım. Çünkü Baran'ın beni üzeceğini biliyorum. Güvenemiyorum. Beni üzmesin den korkuyorum. Kırılmaktan korkuyorum. Güvenmekten korkuyorum. Sevmekten korkuyorum. Üzülmekten yoruldum. Yoruldum.
Umarım beğenmişsinizdir. Okul nedeniyle vakit bulamadığım için geç yayınladım. Hepinizden özür dilerim.
YOU ARE READING
Problemli
Teen FictionHazal'ın hayatı gayet normaldi. Babası ölene kadar... Babası öldükten sonra onu ele geçiren hastalık kendisine ve çevresine zarar verir. Güvendiği erkek arkadaşının aslında güvenmemesi gerektiğini öğrenince ondan ayrılır. Yaşadığı tüm bu hüzünlü v...