Bölüm 11

54 3 2
                                        

Şu an içinde bulunduğum durum acayip utanç verici. Gözleri kapalı bana doğru yaklaşan Baran'a son kez baktım. Ne yapmaya çalıştığını anladım ama buna izin veremem. Belki Emir'e ilk öpücüğümü erken vermiş olabilirdim ama Baran... onula aramız daha yeni düzelmeye başladı. Herşey için çok erken. Elimde tuttuğum yara bandını hemen Baran'nın kafasındaki yaraya yapıştırdım. Gözlerini sıkıca yumdu ve açtı. Kızardığımı hissedebiliyodum. Hemen revirden çıktım ve arkamı bile dönmeden Asya'nın yanına doğru gittim.

- Baranla nereye gittiniz?

- Revire gittik ya başı kötüydüde biraz. Elimle alnımı ovuşturdum.

- Ayy yazık çocuğada ya yedi yumruğu valla.

- Benim yüzümden oldu.

- Kendini suçlama. Hepsi Emir'in suçu biliyosun.

- Biliyorum. İşte bana en çok koyanda bu zaten. Telefonumun çalmasıyla irkildim. Arayanı görünce gülümsedim.

- Sen beni ararmıydın?

- Ben seni her zaman arıyodum zaten hayırsız. Hiç aramıyon. Ya düşün kardeşin bile beni aradı sen aramadın.

- Furkan seni mi aradı? Gülmeye başladım.

- He valla bende şaşırdım. Neyse sen naptın nasılsın çok özledim seni.

- Ya bende seni özledim.

- Bak sana iyi bi haberim var. Yarın dönüyorum Fransadan.

- Şükürler olsun sonunda be. Hemen geldiğinde beni ara görüşürüz. Çok özledim İlay ya.

- Bende özledim kızım ya. Elin yabancı ülkesinde neler çektim bilemezsin. Gelince anlatırım.

- Sen gel asıl benim sana anlatacaklarım var.

- Ne anlatcan lan?

- Ben sana demeyi unuttum. Kursa yazıldım ben.

- Ne kursu lan?

- Golf kursu.

- Golf kursu mu? En sevdiğim. Bensiz mi katıldın.

- Kızım napıyım. Sen yoksun burda sıkıldım bende kursa yazıldım.

- Neyse neyse iyi yapmışsın.

- Sen bi gel buraya sende yazılırsın. Süper olur valla.

- Süper olur valla. Bi geliyim güzelim varya o İzmir'i alt üst etcem.

- Et lan valla.

- Tamam neyse şimdi ben kapatıyom 2 saat sonra uçağa bincem haberin olsun. Arayacağın falan tutar. Kapalı olur telefonum.

- Tamam inince haber ver ha.

- Tamam veririm. Ha bide ben tek döncem beni alırsın demi havaalanından.

- Alırım tabi kızım. Dert ettiğin şeye bak.

- Tamam bitanem hadi görüşürüz.

- Görüşürüz canım. Kafamı çevirince Asyayı görmeyi planlıyodum ama bi anda karşıma Baran çıktı. Yerimden sıçradım resmen.

- Konuşmamız lazım.

- Niye?

- Soru sorma? Kolumdan sıkıca tuttu ve çekiştirmeye başladı. Kolumu o kadar sıkmıştı ki bileğim kopacak zannettim.

- Kolumu bırakır mısın? Hiç birşey söylemedi. Sanki ben kolumu bırak dememişim gibi devam etti. Hatta daha fazla sıktı.

- Canım acıyo. Baran bırak şu kolumu. Ben hiç bir şey dememişim gibi davranması sinirimi bozuyo.

- Bırak! Kolumun daha çok acıyacağını bile bile kolumu hızlıca çektim.

- Ne istiyosun sen benden ya?

- Beni anlamanı gerizekalı. Sadece bi kere olsun beni anlamanı istiyorum.

- Senin neyini anlıyım ben ya.

- Bana bi iyi bi kötü davranıp durma mesela. Sinirimi bozuyosun.

- Nasıl davranacağımı sana mı sorcam?

- Eğer bu davranışların beni etkiliyosa evet bana sorcan!

- Bana bağırma!

- Sanane!

- Sana bana bağırma dedim.

- Bağırırım! Bağırmayı bırakmaya karar verdim ve bir adım daha Baran'a yaklaştım.

- Şimdi senden neden nefret ettiğimi anladım. Sen her kızı elde edeceğini sanan pisliğin tekisin. Adinin tekisin. İnsanlar seni neden seviyo bilmiyorum ama onlarda bu şerefsiz tarafı bilseler emin ol seni sevmezlerdi. Sözümü bitirmemle yediğim tokat bir oldu. Daha önce hiç böyle bi tokat yememiştim. Eli o kadar ağırdı ki. Attığı tokat beni sarsmıştı. Gözlerimi kapattım ve dişlerimi sıktım. O nefret ve kin dolu gözlerimi açtım ve o pisliğin gözleriyle buluşturdum. Ve hiç bi şey söylemeden hızlı adımlarla o salağın yanından uzaklaştım. Gözümden yaşlar tek tek akıyordu. Elimin tersiyle yaşları sildim ama fayda etmiyordu. Gözümdeki yaşları bi türlü durduramıyordum. Tamam acımıştı ama acıdığı için ağlamıyordum. Resmen sinirden ağlıyordum. Yanağımın sol tarafının yandığını hissedebiliyordum. Hemen eve doğru yürümeye başladım. Şu haldeyken kursa gitmem imkansızdı. Telefonum hiç susmadı. Asya sürekli beni arıyordu. En sonunda açtım.

- Efendim? sesimin titremesini ve o boğukluğu silemedim.

- Noldu?

- Şu an anlatcak durumda değilim sonra konuşalım mı? hıçkırıkların arasında zor konuşuyordum. Asya'nın cevabını beklemeden telefonu kapattım. Sonunda eve gelebilmiştim. Kapıyı açtım. İçeri girince daha çok ağlamaya başladım ve masanın üstünde duran bardaktan su içmek istedim ama elim titrediği için bardağı tutamıyordum bile. O sinirle bardağı yere fırlattım. Sinirle kıstığım gözlerimle bardağın kırılışını izledim. Kırılan bardağı toplamak için yere oturdum. Küçük cam parçalarını toplamak istedim ama her seferinde elime battı. Elimin kanamasına aldırmadan cam parçalarını toplamaya devam ettim. Ve hepsini bi elime topladım. O kadar sinirliydim ki şu an kendime zarar vermek istiyordum. Nedenini bilmiyorum ama böyle olaylar yaşadığımda hep bu duygu gelir içime. Elimde duran küçük cam parçalarını avucumun içinde sıkıştırdım ve o hiç durmayan kanım akmaya başladı. Ağlamaktan şişmiş gözlerimle elime baktım. Her tarafı kesik kesik olmuştu. Kesikleri inceledim. Çoğu gerçekten derindi.  Aldırmadım. Yavaş yavaş ayağa kalmaya çalıştım. O rahat koltuğuma doğru ilerledim. Koltuğa uzandım ve karanlığın beni içine çekmesine izin verdim.

Umarım beğenmişsinizdir. Bu bölüm biraz kısa oldu. Bu yüzden hepenizden özür dilerim ama diğer bölümlerde daha çok yazmaya özen göstercem hepinizi seviyorum :* :D :D

ProblemliWhere stories live. Discover now