Kararsızlık kuyusunun dibindeyim ve çevremde beni kurtaracak kimse yok. Kararsızlığım sebebi Baran. Kafamı o kadar çok karıştırıyor ki ne yapacağımı bilmiyorum. Yolumu şaşırdım. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Baranla konuşalı 2 gün olmuştu ve ben bunu kimseye anlatmadım. Anlatamadım. Kendim çözmek istedim. Bir kez olsun kendim çözmek istedim. Tek başıma. Ama yapamadım kaç gündür içim içimi yiyor ve ben hiç bir şey yapamıyorum. İlay'ı ya da Asyayı arayamıyorum. Onları kendi sorunlarımla fazla sıktığımı düşünüyorum evet onlar benim en yakın arkadaşlarım ama onlarında sorunları olabilir benim sorunlarımdan onların sorunlarına vakit kalmıyor olabilir. İşte tam da böyle olumsuz düşünceler beynimi katlediyor. Ama bu sorunları da kendim çözemiyorum ki. En iyisi İlay'ı aramak. Telefonumu masanın üstünden alıp İlay'ı aradım.
- Aloo.
- Güzelim.
- Ne yapıyorsun?
- Oturuyorum öyle de sen hayırdır aramazdın beni ne oldu da aradın?
- Ya öyle deme şu sıralar pek müsait değildim ondan yani yoksa bilirsin ararım.
- Tabi canım kesin arardın. Yüzündeki o tatlı tebessümü hissettim ama söylediği sözler zoruma gitti sanırım. Düşündüklerimin doğru çıktığını görür gibiyim. Şakayla söylediğini biliyorum ama bu düşüncelerimden sonra bu sözler ağırıma gidiyor.
- Hazal?
- Efendim.
- İyi misin sen?
- Değilim. İyi falan değilim İlay sana ihtiyacım var. Sadece sana ihtiyacım olduğu için aradığımı düşünme bak hem ben seni özledim ama lütfen sadece ihtiyacım olduğu için aramıyorum seni.
- Güzelim sen ne diyorsun ya? İki dakikaya oradayım bekle beni. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Sonunda tüm hafta boyunca beynimi kemiren duygularımı birine söyleyebilecektim. Bu mükemmel bir his gerçekten. Dertlerini anlatacağın bir arkadaşının olması çok güzel bir his. Yaklaşık 5 dakika sonra İlay geldi. Kapıyı açar açmaz sımsıkı sarıldım.
- Yavaş yavaş! Görende kırk yıldır görüşmüyoruz sanır.
- Kızım bu bir hafta bana kırk yıl gibi geldi zaten.
- Yalancı.
- Gerçekten!
- Her neyse sen dökül bakalım derdin ne? Şimdi nereden başlasam ki.
- Konu Baran.
- Gene mi şu çocuk!
- Bu sefer konu baya karışık.
- Dökül bakalım.
- Olay şu sanırım ben bu çocuktan hoşlanıyorum.
- Hazal sen ne dediğinin farkındasın demi?
- Evet farkındayım.
- İyi düşündün mü yani emin misin? Bu çocuğun sana neler yaptığını biliyorsun.
- Biliyorum ama yaptığı hatanın farkında üstelik dün bana açıkça söylemese de beni sevdiğini belli etti. Bak İlay ben çok düşündüm ve sonunda bu karara vardım. İnan bana bu bir hafta içinde o kadar çok düşündüm ki her düşündüğümde bu sonuca varıyorum. Başka bir yol bulamadım hep aynı yola çıktım. Onu sevmeyi ben istemedim ki. Kalbime söz geçiremiyorum artık dayanacak gücüm kalmadı. Sonunda kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Gerçekten dayanamıyordum bu savaşı kendi başıma kazanmaya çalışmaktan yoruldum artık. Yanımda birinin desteğine ihtiyacım var. Yoksa bunun sonu gerçekten kötü olabilir.
YOU ARE READING
Problemli
Novela JuvenilHazal'ın hayatı gayet normaldi. Babası ölene kadar... Babası öldükten sonra onu ele geçiren hastalık kendisine ve çevresine zarar verir. Güvendiği erkek arkadaşının aslında güvenmemesi gerektiğini öğrenince ondan ayrılır. Yaşadığı tüm bu hüzünlü v...