Bölüm 12

51 3 3
                                    

Başıma giren ağrıyla uyandım. Gözlerimi henüz açamasamda uyandım. Yavaş yavaş ağlamaktan şişmiş gözlerimi araladım. Gözlerim yanıyodu. Ağlamaktandı herhalde. Kendime gelmeye çalışırken duvardaki saate baktım. Saat tam 00.00. İlay'ın uçaktan inmesine 2 saat var. Başım acayip ağrıyordu. Yavaşça koltukta doğruldum ve ayağa kalktım. İlaçlarımı hemen içsem iyi olur. Yoksa bayılıp kalcam burda. Dolaptaki bir sürü ilaçların arasından sonunda benim ilaçlarımı buldum. Bu ne kadar ilaç ya. Tamam hastalığımı biraz olsun geçiriyor olabilir ama bu seferde midemi berbat etcek bunlar. Aman neyse en fazla ölürüm. Hem bu acılardanda sonsuza dek kurtulmuş olurum fena mı yani? İlaçlarımı 10 dakika arayla içtim. Bu sırada da saat 01.20 olmuştu. Hemen odama çıktım üstümü giyindim. O kadar özenmedim ama yüzüme özensem iyi olur. Baran'nın bana attığı tokatın izi çıkmıştı. Hala deli gibi acıyan yanağıma fondöteni sürdüm. Fondöteni sürünce yanağım daha çok yanmaya başladı. Bana bunları yaşatmasının cezası Baran Bey için epey ağır olcak. Yüzümdeki izi biraz olsun kapattıktan sonra aşağı indim. Üstüme bir ceket geçirip evden çıktım. 5 dakika taksiyi bekledikten sonra taksiye binip havaalanına gittim. 01.45'de ordaydım. Saat 02.00'de uçaktan indi ama 1 saatte anca yanıma gelebildi. Bavul işlemleri falan uzun sürdü. İlay'ı gördüğüm an bu gün yaşadığım her şeyin gerçek ilacı olmuş gibi iyi geldi bana. İlay benim çocukluk hatta bebeklik arkadaşım. Annesi ve annem çok iyi arkadaşlar. Yani İlay benim tam olarak 18 senelik arkadaşım. Daha doğrusu arkadaşım değil. Kardeşim. Hatta bazen kendi öz kardeşimden bile çok severim kendisini. Onun hiç kardeşi yok. Babasıda yok. Beni asıl anlayan tek kişidir İlay. Tüm gün yüzüm düşüktü ama onu görünce hafifte olsa gülümsedim.

- Seni o kadar özledim ki anlatamam. sıkıca sarıldı bana. Çok özlemişim ya. İçimden ağlamak geldi bir an. Alıştım zaten bu sıralar ağlamaya.

- Bende özledim. Hemde çok özledim. sesim hala boğuk ve kısık çıkıyodu. Gün boyunca ağlarsam sesim kısılır tabi. Sarılmayı bıraktı ve iki eliyle omuzlarımı tuttu.

- Bana bak bi sen. Ne bu halin senin?

- Ne varmış halimde? birşeyleri anlamasın diye gülümsemeye çalıştım. Eninde sonunda anlatacaktım ama kız daha yeni geldi. Gelir gelmez moralini bozmuyum şimdi.

- Sen hiç aynaya bakmadın mı güzelim? Solmuşsun resmen. Noldu? Kötü bişi olduda bana mı söylemiyorsun yoksa?

- Niye söylemiyim sana canım? Anlatacağım ama şimdi değil. Daha yeni geldin. İlk önce bi hasret giderelim.Sonra konuşuruz.

- Kızım saçmalama. Ne hasreti? Bundan sonra hep buradayım zaten. Yarın konuşuruz. Ama ilk önce bana bir otel bulcaz.

- Sen beni hiç mi tanımadın ya? Seni otel köşelerinde mi süründürcem. Bizim evde kalacaksın.

- Seviyorum lan seni.

- Tamam yılışma hemen. Altı üstü bizde kalcan.

- Eee annen falan napıyo.

- Annem İzmir'de değil canım. Amerika'da.

- Şaka yapıyorsun?

- Valla gayet ciddiyim iş için gitti 2-3 ay yok buralarda.

- Vayy işi baya ilerletti o zaman.

- Aynen öyle valla. Neyse hadi bir taksi tutalımda eve gidelim.

Bulduğumuz ilk taksiye bindik. Yol boyu pek konuşmadık. Yüzüm hala yanıyodu. Hemde feci derecede. Kıvranmamak için kendimi zor tutuyorum. İlay anlarsa Baran'ı kesin öldürür. Sonunda eve geldik. Neyse ki İlay bir şey fark etmedi. Ceketimin cebimden anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. Evin içine girdiğimde evde bildiğin kan kokusu vardı. Gözüm hemen girişte olan mutfağa kaydı. Yerdeki kanları silmeyi unutmuştum. Allah beni kahretsin.

ProblemliWhere stories live. Discover now