14 YIL SONRA
Gözlerimi koridordan gelen bağırışlarla açtım. Artık alışmıştım ben bu şekilde uyanmaya sesler gelmeye devam ederken yatakatan kalkıp Güneşin odasına girdim. Ama öyle dalmışlardı ki benim geldiğimi farketmemişlerdi bile...
"Deniz defol odamdan bırak kolyemi"
"Yok yaa bırakmıyorum lan!"
"Bırak dedim sana!"
"Bak bana bu kolyeyi vermezsen babama dans kursuna gittiğini hemde Canla gittiğini anlatırım! "
"Pislik al lan al! Bıktım senden sırf şu sümsük Buse yüzünden benim takım kalmadı be"" Güneş, Deniz yeter artık susun!" deyip Yankının'da uyanmaması için odanın kapısını kapattım.
" Derdiniz ne?", deyip ellerimi belime koydum. Konuşmaya Deniz başlamıştı.
" Yaa sultanım, annem, herşeyim, Buseye hediye amaçlı ablamın kolyesini almak istedim ama izin vermiyor altı üstü bi kolye"
" Oğlum yakışıklım sana o kadar harçlık veriyoruz onunla alsana arkadaşına hediyeni"
"Ama anne yani azcık bişey veriyorsunuz Busede bakımlı bi kız hediye derdi bitmiyo napayım"
"Olum alma o zamam hediye falan seni hediye aldığın için seviyorsa bırak hiç sevmesin mavişim sana kız mı yok"
"Yaa anne ben burda fasulye miyim?"
"Tamam Güneşcim sıra sende anlat bakalım"
"Bıktım artık bu Denizin eşyalarımı alıp Buse denen gıcığa vermesinden"
"Tamam. Deniz artık Buseyi hediyelerle şımartmak yok biz burda Buse için çalışmıyoruz. Ayrıca ablanın dans etmesi konusunda da bi daha bişey söylemiyorsun baban duyarsa neler olacağını biliyorsun"
"Offf tamam yine ben suçluyum sizin Güneşiniz kanatsız melek"
"Tabi ki öyleyim"
Uyarıcı bi ses tonuyla "Güneş" deyip kolumu Denize sıkıca sarıldım. " Ben çocuklarımı ayıramam bi kere" deyip Güneşinde gelmesi için diğer kolumu uzattım.
Sarılma seansı bittikten sonra "Hadi bakalım mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya" deyip ikisininde elinden tutup tüm itirazlarını es geçerek onları mutfağa sürükledim.Kahvaltıyı hazırladıktan sonra hepimiz pijamalarımızla olduğumuz için odalarımıza çıktık.
Odaya girdiğimde Yankı daha yeni uyanıyordu.
" Günaydın canım "
" Günaydın hayatım hayırdır bizimkilerden ses çıkmıyor"
"Ben ikisinin de hararetini aldım. Hatta kahvaltı hazırlamama yardım bile ettiler"
Yankı gülüp banyoya girdi. Bende kıyafet odasına girip üzerime siyah dizlerimin hemen üstünde biten kalem eteğimi, beyaz kolsuz gömleğimi ve siyah stiletto'larımı giydim.
Saçlarıma hafif dalgalar yapıp hafif makyajdan sonra hazırdım. Artık bileklik takmıyordum çünkü bunun için yaşım oldukça ilerlemişti. Bu yüzden tüm bilekliklerimi Güneşe verdim.
Kıyafet odasından çıktığımda Yankı dudağıma ufak bi öpücük kondurup kıyafet odasına girdi. Bende "Seni aşağı da bekliyoruz" deyip aşağı indim.
Güneş ve Deniz masaya oturmuş didişiyordu. Her zaman ki gibi...
" Annecim biz okul çıkışında ekiple gösteri için çalışıcaz babamı idare eder misin?"
"Ah Güneş ah"
"Yaa annemmm gösteriye sadece 2 gün kaldı. Bu gösteri benim için çok önemli"
"Tamam tamam"
" Anne yaa bende arkadaşlarla buluşucaktım"
"Sende mi Denizz"
"Ooohh kızını idare et ama sıra bana gelince peh"
"Tamam ergen maviş tamam"
Deniz " Aşkım yaa" deyip yanağıma sulu bi öpücük kondurunca gülümseyip merdivenlerden inen Yankıya baktım. "Günaydın millet"
" Günaydın aşkım" Yankı özel olarak Güneşin yanağını öpünce bize nispet yaptığını anlayıp güldüm.Kahvaltı bittikten sonra Güneş ve Denizi uğurlayıp masayı toplamak için mutfağa girdim.
"Hayatım ben çıkıyoruuum"
Yankının sesini duyunca mutfaktan çıktım. "Güle güle canım" deyip Yankıyı yanaklarından öptükten sonra tekarar mutfağa girdim. Isim bitince kendime buzlu bi limonata hazırlayıp çardağa çıktım. Hava oldukça sıcak ve nemliydi. Çardağa oturup hayatımı düşünmeye başladım.
Güneş gerçekten bize uğur getirmiş hayatımızı aydınlatmıştı. O doğduktan sonra hayatımızda pekde kötü birsey olmamıştı.
Güneş 4 yaşındayken ben hamile kalmıştım. Benden 2 ay sonra Berfin hamile kalmıştı. Ilk benim maviş oğlum 2 ay sonra da Ömür doğmuştu. Aslında bu çok iyi olmuştu. Deniz ve Ömür kardes gibi büyümüşlerdi.
Babam, Elif hanımla evlenmiş mutlu bi hayat yaşıyordu. Emre ise adı Elçin olan çok sevdiğim bi kızla nişanlanmıştı.
Rabia ve Utkunun ise ikinci çocuğu yoldaydı. Ayşe teyze emekli olup memleketine dönmüştü. Tabi bu bizim için biraz zor olmuştu.
Tabi hayatımız hep toz pembe ilerlemedi. Deniz 7 yaşındayken lösemi olmuştu. Ama o zor günleri atlatmıştık. Mavişim kurulmuştu... O âna kadar hep ben ölürsem çocuklarım ne yapardı diye düşünmüştüm. Peki ya çocuklarım ölürse ben ne yapacaktım. Bunu ilk defa Denizin ağzında o maskeyle saçlarının döküldüğü an düşünmüştüm. Hatta Yankı, Denizin saçları tamamen dökülünce saçlarını kestirmişti. Sırf oğlumuz kendini yalnız hissetmesin diye...Ama herseyi arkamızda bırakıp önümüze bakmıştık. Şuan Güneşim 18, Denizim ise 15 yaşındaydı.
Kapının ziliyle gözümden akan bikaç yaşı hızla silip çardaktan çıktım. Berfin kapının önünde zile bakıyordu.
" Berfincim"
"Aa burda mıydın" Berfin yanıma gelip sarılınca hemen ona karşılık verdim.
"Nefes sen ağladın mı? Gözlerin kızarmış"
"Yoo"
"Sen beni mi kaldırmaya çalışıyorsun"
"Sen çardağa geç bende sana buzlu bi limonata hazırlayıp geliyorum" deyip eve girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Teen FictionNefes gibisin, içimde tuttuğum sürece benimsin, bırakırsam gideceksin, bırakmazsan öldüreceksin