4.BÖLÜM- YATAKLAR

266 134 27
                                    

Gerçekten anlayamadığım bir şey vardı ki o da hastane ve otel yatak ve yastıklarının nasıl bu kadar rahat ve yumuşak olduklarıydı...

Bunu anlayamayan bir tek ben degilim her halde. Lise yıllarımda stajdayken de hasta olarak hastaneye yattığımda da hep merak etmişliğim vardı zaten.

Ben bu düşüncelerle uykumdan biraz sıyrılmış ama gözlerimi henüz açmadığım için başıma geleceklerden daha habersizdim... Başıma ne mi gelmişti? Tabi ki Ilgaz'ın şakalarına maruz kaldım.

Üzerimde hissettiğim ağırlık sanki Ilgaz'a ait değil de tonlarca ağırlığa sahip bir hayvana aitmiş gibi geldi birden. Tam ağzımı açtım söylenmeye başladım ki ikinci şokla neye uğradığımı şaşırdım.

"Ilgaz kaç kilosun hayvan mısın kı....' evet beni susturan buz gibi suyun yüzüm ve ağızımın içine dökülmüş olmasıydı! Bu kadarı da fazlaydı artık. Bir insan iki ayrı şokla uyandırılmaz ki...

Gözlerimi açtım ve bu sefer yerimde yüz üstü dönerek öncelikle yüzümde bulunan sulardan kurtulmaya çalıştım. Sonrasında Ilgaz'a sesimin çıktığı kadar bağırmaya başladım.

"Ilgaz manyak mısın sen? Düzgünce uyandıramıyor musun? Hadi diyelim eşek şakası yapmak istedin niye iki tane yapıyosun bir tanesi nerene yetmiyor?" diye sıralamaya devam ediyordum ki çok sevgili migrenim bana günaydın demeye gelmiş. Hoş geldin üçüncü şok!

Birden başıma saplanan ağrıyla birlikte yüzümü sertçe yastığa bastırdım. Ilgaz olanlardan habersiz;

"Tamam ya sakin ol sadece şakaydı. Günaydıın" deyip olayları masumlaştırmaya çalışıyordu.

"Ilgaz ne günaydını ya şakana başlıycaktım çok güzel ama migrenim sayesinde kurtuldun"deyip acıyla inledim.

Bu migren gerçekten berbat bir şeydi. Ansızın geliyordu ve gerçekten çok şiddetli oluyordu.
Bazen gözümü açarken başlıyordu, bazen en güzel anlarımı bozmaya yeminliymiş gibi güzel anlarda...

Ilgaz da biliyordu migrenimin ileri derecede olduğunu ve çok şiddetli olduğunu. Bunun için bana cevap vermek yerine aşağıyı arayıp kahvaltıyı buraya gönderip gönderemeyeceklerini sordu.

Aradan 15 dk geçtikten sonra kahvaltımız geldi ve yemeye başladık.

Ağrı aynı şiddetinde devam ediyordu bu yüzden yediğim hiç bir şeyden zevk alamamıştım. Kahvaltımı yapıp tekrar uyumaya karar verdim. Kısık sesli müziğimi açıp rahatlamaya çalıştım. Müzik gerçekten bana çok iyi geliyordu. Bir süre sonra uyuya kalmışım.

.....

Ilgaz bu sefer sabahki gibi yapmayıp insan gibi uyandırdı. Artık insan içine çıkmamız gerekiyordu. Hazırlandık ve aşağıya indik. Bu pansiyona benzeyen şirin yerin sahibi ve eşiyle tanıştık.

Erhan abi gerçekten samimi ve şakacı bir abiydi. Eşi Suna abla da çok şeker, cana yakın biriydi. Erhan abiye göre biraz daha ciddi duruyordu. Ama bakışlarındaki sıcaklık gerçekten çok hoş ve samimiydi.

Erhan abi, Suna ablaya bakarken bir farklı bakıyordu. Yani bu bakış bize veya etrafındakilere olan bakışı gibi değildi. Sanki insanların 'aşkla bakmak' deyimindeki bakışını somut hale getirmişlerde Erhan abiye vermişler gibiydi. Gerçekten birbirlerine çok yakışıyorlardı...

Burası Erhan abi'nin babasınınmış. Erhan abi evlenince kendini işlerden emekli etmiş ve burayı Erhan abiye bırakmış.

"Erhan abi burda en çok düzenleme, dekorasyon ve ışıklandırma hoşuma gitti." dedim

"Aynen Ilgın'a katılıyorum. Güzel ve huzur veren bir görüntü oluşturulmuş." diye Ilgaz tamamladı cümlemi.

"İçinin bütün düzenlemesi benim hatunun maharetli elleri sayesinde. Dokunduğu yeri güzelleştirip huzur katar." Erhan abi'nin sözleri o kadar güzeldi ki.

Karısını hayranlıkla övdü bize. Biz lafa dalmış bir güzel kaynaşmıstık. Suna abla bize evlenme teklifini Erhan abi de tanışmalarını anlattı. Tam 27 yıldır evlilermiş. Buna rağmen ikisi de ince detaylara kadar hatırlıyorlardı her şeyi ve anlatırken yüzlerinde tebessüm oluşuyordu.

Onları dinlerken fazlasıyla imrenmiştim doğrusu. Çok güzel bir aşka sahiplerdi. Bir süre daha sohbet ettik.

"Madem buraları bilmiyorsunuz, tanıdığınız kimse yok burda o halde sizde isterseniz Erhan abiniz tek başına burayı idare edebilecekse yarın sizinle ev aramaya gelebilirim." Suna abla bize reddedemeyeceğimiz kadar güzel bir teklifte bulunmuştu.

"Kızlar da isterlerse eğer ben buraya bakarım sorun değil" diye Erhan abi Suna ablaya onay verince ve tabi ki bizde bu şehri bilmediğimizden hemen atladık. Ilgazla aynı anda

"Çok güzel olur"

"Bize uyar" gibi yorumlar yaptıktan sonra yarın kahvaltıdan sonra ev bakmaya gitmek üzere sözleştik. Ve odamıza çıktık.

Suna abla da Erhan abi de çok iyi insanlardı. Onları çok sevdim. Görünen o ki Ilgaz da sevmişti onları.

Annelerimizle telefonlaşıp haber verdikten sonra telefonları kapattık ve biraz sohbet ettikten sonra Ilgaz uykuya daldı. Bende kulaklık ve müzik eşliğinde uykumu çağırmaya başladım. Uykum gelince kitabı, kulaklığı ve telefonu şifonyerin üzerine bırakıp ışığı kapattıp ardından gözlerimi kapattım ve rüyalar alemine giriş yaptım.

.....

Arkadaşlar her bölümde söylüyorum ama ben de fikirlerinizi merak ediyorum. Bu yüzden oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)

Multimedya: Ilgın

HAYALLERİN ÖTESİNDE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin