9.BÖLÜM-NANE LİMON

202 108 8
                                    

Normalde bir süre daha yazmayacaktım ama bir okuyucum mesaj attı ve yb beklediğini söyledi ve iyi dileklerde bulundu. Tekrar teşekkür ederim :)
....
Üzülerek sizi bekletmemek adına bölüm yayınlayacağım arkadaşlar iyi okumalar. Tekrardan hepimizin başı sağolsun :(

....

"Ellerimi çekecem şimdi. Gözleri açmak yok tamam mı?"

Kafamı salladım.

"Tamam çekiyorum."

Ellerini çekti 5-10 saniye sonra dudağımda bir baskı hissettim ve dudaklarımı araladım. Aynı zamanda ellerim bardağı kavradı. Burnuma muhteşem bir koku geliyordu. Rahatlatıcı bir koku...

Bu koku benim en sevdiğim içeceğin kokusuydu.

Ne yani bana nane-limon mu yapmıştı? O yapmamıştır. Hem nerden bilsin ki benim nane-limon sevdiğimi?

Düşüncelerime ara vererek bir yudum aldım. Gözlerim hala kapalıydı. Aldığım yudumun tadı ağızımda yayılırken yüzümde engel olamadığım bir gülümseme oluştu. Küçük bir yudum daha aldım. Sonra gözlerimi yavaşça araladım. Ferhat gözlerimin içine bakıyordu. Ilgaz ise ön koltukta oturduğundan arkasına doğru dönmüş bize bakıyordu.

"Ee? Nasıl olmuş?" Ferhat merakla bana bakarken Ilgaz benden önce konuştu;

"Nasıl olacak senin yaptığın bir şey güzel olmayacağına göre..."

"Ilgaz. Şey. Aslında... Çok güzel olmuş."
Ferhat sözlerime gülümserken Ilgaz şaşkındı.

"Nasıl ya?"

"Al bi bak tadına" diyerek bardağımı Ilgaz'a uzattım. Ilgaz bir yudum alınca;

"Güzel olmuş aferin." dedi. Ben başımı sağa sola sallarken; Ilgaz bardağımdan hala nane-limonumu içmeye devam ediyordu. Bunu fark ettiğimde hızla elinden bardağımı çektim.

Ben nane-limonumu içerken Ferhat;

"Tek içme onu acıkmışsındır" dedi ve elindeki sıkmayı bana uzattı.

"Sıkma mı aldın bana? Hem de peynirli?"

"Evet. Hadi. Yemezsen ikiside soğuyacak " bir cevap vermeden içten diye umut ettiğim bir şekilde gülümsedim. Sonra nane-limonumu ve sıkmamı bir güzel mideme indirdim. Sıkma ve nane-limon bittiğinde çok uykum vardı.

Öne doğru eğilip Ilgaz'a baktım. Çoktan uyumuştu. Kafamı soluma çevirdiğimde Ferhatla gözgöze geldik.

"Afiyet olsun."

"Sağol eline sağlık."

"Ilgın"

"Hım?"

"Cam kenarına ben geçeyim mi?"

"Olmaz uykum var kafamı yaslayıp uyuyacağım."

"Benimde uykum var. Sana yaslanamam omzun ağrır. Ben cama yaslanayım sen kafanı bana yasla." Bir of çekip ayağa kalktım.

....

Gözlerimi açtığımda; Ferhat beni kolunun altına almış, göğüsüne yaslamış, kollarını üzerimde birleştirmişti. Ben de Ferhat'a sarılmış şekilde uyuyakalmışız. Kendime geldiğimde kollarının arasından çıkmaya çalıştım. Çalıştım çünkü kollarını birbirine kenetlediği Ferhat'ın kolunun altından çıkmak hiç kolay değil.

Kapana kuyruğunu sıkıştırmış gibi çırpınarak çıkamayacağımı fark edince Ferhat'a seslenmek geldi aklıma.

"Ferhat" cevap yok.

"Ferhat" yine cevap yok.

"Ferhat diyorum ya!"

"Hımm?"

"Çek kollarını üzerimden."

"Niye ya ben çok rahatım" uykulu uykulu söylediği sözler bende gülme isteği uyandırsa da gülmedim.

"Ben rahat değilim. Sırtım tutuldu."

"Off" deyip kollarını birbirinden ayırdı ve bende bu sayede duruşumu değiştirdim.

"Ferhat"

"Hım?"

"Daha kaç saat var?"

"Az kaldı yarım saate otogarda oluruz heralde."

"Tamam"

Kafasını tekrar cama yasladı ve uyumaya hazırlıklarına başladı. Aradan 5 dk geçmişti ki;

"Nane-limon sevdiğimi nerden biliyorsun?" Tek gözünü açarak bana baktı ve;

"Annem söylemişti bir ara."

"Suna abla nane-limon sevdiğimi bilmiyor."

"Olsun. Biliyorum işte."

"Ilgaz mı söyledi?"

"Hayır. Ilgın'a nane-limon alayım dedi. Böyle yerlerin güzel yapamadığını bildiğimden malzemeleri çalışandan istedim ve ben yaptım." yönümü tamamiyle döndürmüş, onu dinliyordum. O da yönünü bana döndürmüştü ve konuşuyorduk. Uykusunu kaçırmıştım sanırım.

"Peki sen nerden öğrendin nane-limon yapmayı?"

"Öğrenciysen ve hastalandığında sana bakacak kimsen yoksa, ve bu hastalık final dönemine denk geldiyse iyileşmekten başka bir seçenek olmayınca öğreniyorsun." dedi sırıtarak.

İlk tanıştığımız gün olduğu gibi huysuz değildi. Sanırım yabancılık biraz da olsa azalmıştı.

Biz sohbete dalmışken bir de baktık ki otogara girmişiz ve otobüs perona girmeye hazırlanıyor. Ilgaz uyuyordu. Şimdi asıl sorun onu uyandırmaktı.

"Ilgaz" cevap yok.

"Ilgaz uyan geldik." yine cevap yok.

"Ilgaz! Otobüs kaza yaptı şoför ağır yaralı uyan hemen!" Ferhat şaşkınlıkla gözlerime bakarken Ilgaz korkuyla uyandı. Biz onun yüz ifadesine gülerken o sinirli sinirli bize bakıyordu. Ilgaz'ın yanındaki üstün ciyaklama yeteneğine sahip varlık da sözlerime uyanmış ve sinirle bize bakıyordu. Yine ciyaklamaya başladı...

"Manyak mısın kızım sen? Böyle insan mı uyandırılır?" biri bu kadına ciyaklamaması gerektiğini söylemeli.

"Birincisi o üslubunu düzelt. İkincisi biz aramızda böyle şakalar yaparız bazen. Ama sen olaya uzaksın tabi. Kusura bakma arkadaşımın yanında senin gibi bir varlığın olduğunu unutmuşum." dedim. Ardından da;

"Gözlerini nişanlımın üzerinden hemen çek!" Ferhat ve Ilgaz bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Ferhat verdiğim ani tepkinin şaşkınlığını, Ilgaz ise yeni uyanmışlığın verdiği şaşkınlığını yaşıyordu. Kadının ise gözleri sinsilikle parlıyordu. Bir adım attı bize doğru. Sonra Ferhat'a bakmaya başladı.

Sonra ise...

HAYALLERİN ÖTESİNDE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin