Multimedya: Mine
İyi okumalar.......
Ilgaz'ın geldiği düşüncesiyle kalkıp kapıyı açtım ve karşımda gördüğüm kişiyle gözlerim daha da açılması mümkünmüş gibi iyice açıldı.
....
"Mine?!" ben şaşkınlıkla kapıda dikilirken o bana kollarını sımsıkı sarmıştı bile.
"Doğru bildin kuzen. Ben geldiiim." Mine benim halamın kızı. Bir süredir telefonla iletişim haricinde görüşememiştik. Biz kuzenler arasında en deli dolu, en çatlak olanı Mineydi. Küçükken az azar işitmezdik ona uyduğumuz için. Ben hala geldiğine inanamıyordum bu yüzden de sarılmasına karşılık verememiştim.
"A-a. Ne o sevinmedin mi yoksa beni gördüğüne?" dedi yalancı bir kızgınlıkla. Bende ona kollarımı sararak karşılık verdim.
"Deli misin sen? Nasıl sevinmem ya, şaşırdım haberim yoktu böyle bir şeyden."
"Vah kuzuma. Kıyamam ya."
"Sus da geç içeriye. Mahallenin balkondan balkona dedikodu yapan teyzelerine benzedik iyice." dediğimde ikimizde gülmeye başladık.
İçeriye geçtiğimizde annem de elinde tepsiyle geliyordu. Tepsiye şöyle bir göz attığımda içinde havuçlu- cevizli kek ve buzlu el yapımı limonata gördüm. Bunların varlığından daha yeni haberim olmuştu doğrusu.
"Ooo. Selma sultan. Döktürmüşsün yine."
"Şşt. Hayırdır sen sultan falan? Anneme mi yürüyorsun? Bacaklarını kırarım ona göre."
"Sanane kızım. Yengem değil mi? İster yürürüm, ister koşarım sanane."
"Mine. Seni vururum."
"Senden korkan senin gibi olsun be gülüm."
"Çatlak ya." Biz böyleydik işte birbirimizle iletişimimiz biraz garipti. Sürekli atışır laf sokardık birbirimize ama severdik de.
...
Hep birlikte limonatalarımızı ve keklerimizi bir güzel yedik. Bol gülüşmeli sohbetten sonra Mineyle odama çekildik. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Bir şeyler anlatacağını biliyordum. Yani en azından tahmin ediyordum.
"Dökül bakalım."
"Ilgaz gelecek mi?"
Üçümüz birlikte büyümüştük. Birbirimizden ayrı geçmezdi günlerimiz. Kendimi bildiğimden beri onlar hep yanımdaydı. Sayelerinde hiç yalnızlık çekmemiştim. Liseye kadar hep aynı okullarda okumuş, ayrılmamıştık. Liseye geçtiğimizde halamlar eniştemin işi nedeniyle taşınmak zorunda kalmışlardı. Bir süre sürekli iletişim halinde kaldık. Sonradan ister istemez bağımız zayıfladı. Uzun zamandır da bir araya gelemiyorduk. Ilgaz görünce nasıl bir tepki verecek acaba.
Farkında olmadan daldığım düşüncelerimden Mine'nin dürtmesiyle ayrıldım.
"Heey. Kuzen daldın gittin. Ilgaz gelecek mi diyorum."
"Evet. Hatta şimdiye kadar gelmesi lazımdı. Dur bir arayayım." Başını onaylar şekilde salladı. Bende Ilgaz'ı aradım iki kere çaldıktan sonra kapandı ve kapının zili çaldı. Mine hemen ayaklandı. Annemin kapıya yöneldiğini görünce de maratondaymış gibi öne atıldı. Ben de o sırada telefonumdan olacakları videoya almak için hazırlanıyordum. Mine bana baktığında bir baş işareti yaptım ve kapıyı açıp köşeye çekildi. Ilgaz kapı açılınca söylenmeye başladı. Daha Mine'yi fark etmemişti.
"Ya bu otobüs muavinleri bana kafayı yedir... İnanmıyorum. Mine?!" Tam olarak şu olay gerçekleşti; Ilgaz söylenmeye devam ederken kafasını kaldırdı ve Mineyi görünce ağzından dökülen sözler 360˚ değişmişti.
Çığrındıktan sonra Mine'nin yüzüne dokunmaya başladı. Gerçek olup olmadığını kontrol ediyordu. Gerçek olduğunu anlayınca birbirlerine sarıldılar. Sonra atarlı güzelimiz bana söylenmeye başladı.
"Ya Ilgın nasıl arkadaşsın sen? İnsan arar söyler."
"Al işte kabak yine bana patladı." dediğimde Ilgaz bana imalı imalı bakmaya başladı. Tek kaşımı kaldırıp 'ne?' Anlamında ona baktığımda konuşmaya başladı.
"Körle yatan şaşı kalkar derler de siz otobüste en fazla kaç saat uyuya kaldınız ki onun gibi konuşmaya başladın?"
"Ne diyorsun Ilgaz?"
"Diyorum ki, sen iyice Ferhat'a benzedin. Bu gün o da aynı cümleyi kurdu. Şimdi de sen hadi hayırlısı..."
Aradan Mine lafa atıldı.
"Bir dakika bir dakika. Ferhat kim?" Dedi gözlerini kısıp bana bakarken.
"Yeni eniştemiz." dediğinde Ilgaz'ın karnına doğru kolumu geçirdim.
"Ne eniştesi ya?"
"Saçmalıyor yine. Ne eniştesi olacak. Yürüyün odama geçin, annem duyacak yanlış anlayacak şimdi uydurmayın olmayan şeyleri." dedim.
Odama geçtiğimizde Mine kendini mesut komiser rolüne almış, sandalyeme de tersten oturmuştu.
"Hemen anlatıyorsun." dedi.
"Anlatılacak bir şey yok. Ilgaz'ı bilmiyor musun her zamanki gibi işte. Asıl sen dökül bakalım." dedim.
"Size resmi enişte buldum." dediğinde elini havaya kaldırıp yüzüğünü gösterdi bize.
"Nasıl yani?" Bu sefer konuşan Ilgaz'dı. Arkasından da ben konuştum.
"Kızım bizim bir tane eniştemiz yok muydu zaten? Ne yeni eniştesi bu şimdi?"
"Ayy. Yeni dedim mi ben? Yoo demedim. Resmi enişte dedim." Mine bize şöyle bir baktı. Sonra bizim hiç bir şey anlamamış halimize göz devirip konuşmaya başladı.
"Kızlar ben sizi en son bıraktığımda bu kadar salak değildiniz siz ya." dediğinde ikimizden de kafasına birer vurma hak etmişti. Buna aldırmadan devam etti.
"Yaniii Volkan diyorum. Banaa. Evlenme. Teklifi. Etti." Her sözcükte özellikle dura dura ve bazılarında harfleri uzatarak konuşmuştu. Ilgazla aynı anda bağırdık.
"Yok artık!" Ardından ikimizde Mineye sarıldık.
"Gözün aydın kuzum. Çok sevindim."
"Hadi bakalım kaptın yakışıklı çocuğu yüzüğü de taktırmışsın."
"Daha durun siz bir kaç yıl sonra elimde sadece yüzüğüm değil evlilik cüzdanı da olacak."
"Aferin kızıma."
"Neyse siz şimdi beni bırakın da bu Ferhat konusu ne onu söyleyin siz bana."
Bu cümlelerin ardından Ilgaz bizim ilk karşılaşmazdan bu güne kadar olan her şeyi abarta abarta anlattı Mineye. En son da;
"Bu akşam da kuzeniyle dışarıya çıkacaklarmış bizi de çağırdı. Yani akşam oraya gideceğiz hep birlikte." diyerek dedikodusunu sonlandırdı.
"Aaa. Volkan da bugün arkadaşıyla buluşacaktı arkadaşının kuzeni falan da gelecekti hatta. Ne dersiniz bunlar arkadaş çıkarlar mı?"
"E yok artık." dedim kendimi tutamayarak.
"Yaa. Eğer öyle olursa çok sap hissederim kendimi ben ya." Ilgaz'ın düşündükleri bende kahkaha arttırmıştı. Gülmeyi bırakmama telefonumun zil sesi sebep oldu. Tabi ki kimin aradığına benden önce Ilgaz bakmış ardından da büyük bir imayla;
"Bay Uyuz." dedi. Telefonu elinden çekip açtım. Ben Ferhatla konuşmaya çalışırken kızlar gülüp duruyorlardı. En sonunda dayanamayıp odadan çıktım. Ferhatla konuştuktan sonra odama geri döndüm.
"Ağzınızı dalga geçecek veya imada bulunacak her hangi bir cümle için açarsanız fena olur ona göre. Uykusuzum. Uykum var. Ve uyuyacağım. Şimdi siz kendi aranızda dedikodulaşın ben uyandığımda özet geçersiniz."
"Saat kaçta nerede buluşacağız?"
"Sekiz buçukta Turgut Özal'ın girişindeki bir kafede. Yedide uyandırın beni." deyip yastığa gömdüm kafamı.
....
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLERİN ÖTESİNDE...
Teen FictionHayaller ne kadar gerçek olabilirdi ki? Ya da ne kadar umut ediyordum gerçekleşeceğini? Olmuştu işte. 6 yıldır gerçekleşsin diye dua ettiğim insanların 'olmaz' dediği hayalime ilk adımı atmıştım. Atmıştık...