GİRİŞ

1.9K 98 44
                                    



Hiç neşeli olmazdı mesela.. Hep yorgundu. Kendini kandırmak için, başına gelen tüm felaketleri inkar ederdi. Yönünü aydınlıkta arardı hep, ona güvenirdi. Ama gün ışığıyla can bulan soluk bedeni, gecenin karanlığıyla acıları doğururdu. Siyah örtü örtüldüğü an gökyüzüne, sadece nefes sesi kalınca etrafında, zaten sahipsiz olan ruhu kimsesizleşirdi.

Yaraları kabuk bağlamazdı hiç. Göz kapakları her gece o büyük acıyla sınanırdı. Uyuyabilmek için ağladığı geceler olurdu. Zihninin içinde dönüp dolaşan yarım yamalak görüntüler silinsin diye yalvardığı geceler... İçindeki cehennemi, göz yaşları söndürürdü.

Yıllardır gördüğü bir kabus vardı. Nereye gitse peşinden gelir, yaşadığı her ana tanıklık eder, güzel olan her şeyi mahvederdi.  Onunla büyümüş, onunla yaşamaya alışmıştı aslında. Uyandığı her sabah benliğinden çalınanlar, geceleri o kabusa eklenirdi.

Toydu belki. Savunmasızdı. Tekinsiz yollara sapsa da bir şekilde toparlardı. Sürekli arkasına bakardı ama... Yaşardı. Her gece yıkılsa da bütün sandığı duvarlar, hayatından nefret ede ede yaşardı.

***

Yastığını parmaklarıyla sıkıca kavradı genç kız, öyle ki parmak boğumları önce kızardı sonra bembeyaz oldu. Tüm kasları, okunu fırlatmaya hazır bir yay kadar gergindi. Çenesi kasıldı ve kafasını hızla sağa doğru çevirdi. Savrulan saçları, acılara peyda olan yüzünü örterken " anne " diye mırıldandı, can çekişir gibi.

Gözlerini açmak istedi ama bir güç gözkapaklarını aralamasına engel oldu. İçinde barındırdığı ağır yükler, omuzlarından göz kapaklarına uzanmıştı sanki. Güçsüz bedeni güce karşı koyamıyordu.

Yıllar süren bir savaşın enkazı, hala eziyordu onu. İkinci kez "anne" diye mırıldandı. Bu bir mırıltıdan çok, bir yakarıştı aslında. Sesi öncekine göre çok daha güçsüz, çok daha acı yüklüydü.

Bedeni, bu zaman diliminden sıyrılabilmek için var gücüyle saldırıyordu ruhuna.  İçinde olağanlaşmış çatışmalar yaşanıyordu. Şimdi kim, nasıl galip gelir bu kavgadan, ezbere biliyordu.
Acı bir süre daha sızlatır kalbinin kuruyan köşelerini sonra bilinçaltı beynindeki zarı yırtar, sarsılarak gerçekliğe dönerdi.

Ve nitekim öyle de oldu. Vücudunu saran, şiddetli bir titreme nöbetinin ardından, açtı iri kahve gözlerini.

Yeni doğan bebeğin ilk nefesi gibi derin bir hava çekti içine. Genzi yandı. Perdeden sızan, turuncu ışık huzmesine alışmak için bir kaç defa gözlerini kırpıştırdı. Ve terden sırılsıklam olup alnına yapışan saçlarını, eliyle geriye doğru taradı.

Yine aynı kabus.

Büyük, boş bir salonun ortasında küçük bir kız çocuğu... Yalnızdı. Minik bedeni hıçkırıklarıyla sarsılırken, kapalı gözlerinden süzülen yaşlar hızla akıyor ve bedenine bulaşmış olan, koyu kırmızı kana karışıyordu. Küçük kız bir kan havuzunun tam ortasındaydı. Oturduğu parke, duvarlar, odanın kapısı her yer bir bedenden akan litrelerce kana ev sahipliği yapıyordu. Gözleri kapalı olan küçük, titreyerek aralıyordu göz kapaklarını. Ve bakışları, yerde yatan cansız bedeni bulduğunda , hıçkırıkları daha da şiddetleniyordu..

Kabusun üzerinde bıraktığı ağırlık yüzünden, zorlukla doğruldu yataktan. Çok uzun yıllardır, belirli aralıklarla bu rüyayı görüyordu.

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin