Bölüm 5

630 64 14
                                    


-Ada Selin Ademoğlu

Demir , duyduğu bu isimle tek bir adım daha atamazken, yavaşça bileğime sarılı olan parmaklarını gevşetti. Yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı , sanki acı çekiyordu. Bir kaç saniye onu inceledikten sonra hızla kendimi toparladım. Şuan onun ne hissettiği zerre kadar umrumda değildi. Ondan nefret ediyordum. Yumruğumu tam suratının ortasına geçirmek ve yüzünü bir daha görmek istemediğimi haykırmak istiyordum. 

Çünkü hiç kimse bana böyle davranamazdı. Hele bir Ermolai asla! Tüm öfkem beynime hücum ederken arkamı döndüm ve kapıdan hızla uzaklaşmaya başladım. Koşmak istiyordum sadece bu lanet olası evden uzağa, çok uzağa koşmak.. Arkamdan Alin ve Leo'nun adımı seslendiklerini duydum ama dönüp bakmadım.

Leo da koşarak bana yetiştiğinde avlunun kapısından çıkmak üzereydim. Beni durdurmak için kolumu yakaladığında "Dokunma bana" diye bağırdım. Hiç birşey söylemeden elini çekti. "Benden uzak durun" diye tekrar bağırdım başımı bahçeye doğru çevirerek. Evet hepsine diyordum hepsi , her bir Ermolai benden uzak dursun. Şuan istediğim tam olarak buydu.

Gözlerim Alin'in gözleriyle buluştuğunda incinmiş olduğunu gördüm ama umursamadım. Asıl incinen bendim çünkü..

Leo'nun yüzüne ikinci bir defa daha bakmadan , sertçe arkamı döndüm ve tekrar koşmaya başladım. Bacaklarım yanana ve o evden mümkün olabildiğince uzaklaşana kadar koştum. Nefesim her alışta ciğerlerimi yakıyordu, yorulmuştum. Etrafıma göz gezdirdim hiç araba yoktu. Zaten çantam da Ermolai'lerin evinde kalmıştı ve yanımda beş kuruş para yoktu.

Ellerimle ceplerimi kontrol ederken, telefonumun arka cebimde olduğunu farkettim. Oh çok şükür.. Diye geçirdim içimden , hemen bir taksi çağıracak ve evime gidecektim. En yakın taksi durağının numarasını bulduktan sonra numaraları tuşladım. Ve çağırdığım taksiyi beklemeye başladım.

***

Evimin önüne vardığımızda taksiciyi bir dakika bekleterek hızlı adımlarla merdivenleri tırmandım. Evden aldığım parayı şöföre teslim ederken ona teşekkürlerimi sundum ve taksi uzaklaşırken derin bir nefes verdim.

Çok yorucu bir gün olmuştu, aklım hala Demir pisliğinin bana neden böyle davranmış olabileceğine anlam vermeye çalışıyordu. Ama bedenim , aklımın ne yaptığını umursayamayacak kadar bitkindi.  

Eve girdiğimde , direk odama doğru ilerledim. Şuan tek istediğim uyumak ve yaşananları unutmaktı. Yatağımın üzerindeki yastıkları elimle yere atarken , bir yandan da telefonumu sessize aldım. Kimsenin uykumu bölmesini istemiyordum. Özellikle de Alin'in çünkü arayacağından adım kadar emindim.

Kıyafetlerimi bile çıkarmadan sırt üstü yatağa uzandım. Ayaklarımın yerle teması kesilir kesilmez, vücudumun yorgun olan kısımlarında tatlı bir ağrı baş gösterdi. Gözlerim istemsizce sağ bileğime kayarken, morarmış olduğunu gördüm , bazı yerlerinde de tırnak izleri vardı.

Tüm yaşananlar boyunca bir kez bile ağlamadığım için kendimi tebrik ettim. Çünkü normal bir zamanda bu kadar güçlü kalamazdım özellikle de sinirlendiğimde.. Bileğimdeki acıyı geçirmek için kendime yavaş yavaş masaj yaparken bu defa gözlerimden bir kaç damla yaşın süzülmesine izin verdim.
Ve kendimi uykunun derin, huzurlu kollarına bıraktım.

***

Nefes nefese uyandım. Uzun bir zamandan sonra yine aynı kabusu görmüştüm. Ama bu sefer daha fazla ayrıntı vardı. 3 yaşındaki halim küçük bir kan havuzunun ortasında oturmuş, şiddetle ağlıyordu ve karşımda annem başından vurulmuş bir şekilde yerde hareketsiz yatıyordu.

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin