EL/8.BÖLÜM

1.3K 80 2
                                    

KATİL 8.BÖLÜM

ADEN KARA

Olaysız geçen İstanbul turumuzdan sonra tam iki hafta geçmişti. Erkek Lisesi tam hızla devam ediyordu. Aşk durumum ise koca bir sıfırdı.

O çocukların hepsinin de birer birer sevgilileri gelmişti kafeye ve ben hepsine ağzım açık bakmıştım. Kısacası aşk hikâyem o çocukla başlamıyordu.

"Karadeniz'de gemilerin mi battı çocuğum?" Nermin öğretmenin dediğine tüm sınıf gülerken ben ise kafamı sıraya yatırıp hocayı umursamazlıktan gelmiştim.

Sıkıcı ders rutinini atlatıp odama atmıştım kendimi, şu okulların bitmesi için elimden geleni yapabilirdim.

Katili bulmak için hiçbir girişimde bulunmamıştım, geceleri kafamda dolaşan düşünce çok mantıklıydı aslında.

Ya katil bu okulda değilse? Bu ihtimal daha fazlaydı diğerine göre. Eylem'i ıssız bir sokakta yalnız başına bırakmıştık, belki sokak serserileri öldürdüyse benim koca gözlümü.

Böyle kötü şeyleri düşünme...

Sırt çantamı çalışma masasına koyup üstümü değiştirmeden yatağa uzandım.

Melis Balcı

Bir kaşımı kaldırmış, müdürle konuşan Poyraz'a bakıyordum. Müdür arkasını dönüp bana baktı ve yanına çağırdı. Harika, kesin söyledi. Tamam, o benim sırrımı söylediyse bende onun iğrenç sırrını söylerdim.

"Oğlum, ne işi var sende çakının?" müdüre gözlerimi büyütüp baktım. Alttan alttan sırıtan Poyraz'a ne yapacağımı çok iyi biliyordum ben.

"Bende ne işi arasın çakının? Şu masumluğa bir bakın!" müdür yanımızdan ayrılınca Poyraz'a bir adım attım. Tam dibindeydim.

"Sen bittin odaya kız atan çocuk!" gamzelerini belli eden bir gülüş atıp yanımdan ayrıldı.

Ayla Demirel

"Senden her ne kadar nefret etmek istesem de... Beceremiyorum." Hikâyenin son kısmını okuyup telefonumu kapattım. İnternetten kitap okumayı daha çok seviyordum.

Odamın kapısı tıklatılınca Melis'e lanet ederek kalktım yataktan, bu kız niye hiçbir zaman yanında anahtar taşımıyor!

Kapıyı açıp içeriye çektim Melis'i, odada sadece ikimiz kaldığımız için rahat rahat sargı bezsiz dolaşabiliyordum.

"Bu Poyraz beni sinir ediyor!" kendini yatağa fırlatıp sinirle çığlık attı.

Erken saatlerde müdürün sesi odamda yankılandı. Daha doğrusu okulda yankılandı.

"Sevgili öğrenciler ve öğretmenler, Antalya'da kamp gezisine ne dersiniz? Sizlerin eğlenmesi ve stres atması bizim için çok önemli. Kayıtlarınızı yarın veya bugün yapabilirsiniz."

Aden Kara

Çakıl taşlarının üstünde ne kadar dikkatli yürünürse o kadar dikkatli yürüyordum. Eğer düşersem sıra iskambil kâğıtları gibi sırayla devrilecekti. Bunu istemezdim, çünkü arkamda ki kişi iri yapılı bir çocuktu. Önümde ki Çağan aniden durunca ona yapıştım. Hangi İnsan yürürken aniden durur ki?

Arkasını dönüp sinsice bana baktı.

"Ahmet, bana çarpmaktan vazgeç artık." Ellerimi yumruk yapıp omzuna vurdum. Omzundan başka bir yerine vuramıyordum zaten.

"Sen durdun lan aniden!" başımızda duran görevli öğretmen sesimi duymuş olacak ki yanımıza gelip Çağan'a kızdı.

"Ahmet yürü oğlum." Arkamda ki iri yarılı çocuk bağırınca Çağan'ı yürümesi için itip yürümesini sağladım. Yoksa heykel gibi yerinde dururdu.

Kampları hiç sevmezdim, kızların zoruyla gelmiştim zaten.

Erdal Hoca, bizi durdurup onu dinlememizi istedi. Açıkçası pek nazik dille dile getirmemişti isteğini ama neyse...

"Evet, arkadaşlar, herkes çadırını kursun. Umarım iki kişiliktir. Çünkü herkes oda arkadaşıyla aynı çadırda kalacak. Ayrıca buraya kız lisesi de geliyor. Sorun çıksın istemiyorum." Çağan ile aynı odada kalıyorum ama oda büyüktü, birbirimizin yüzünü görmüyorduk. Çadırda ise küçücük alanda dip dibe, Çağan'ın bakışları beni bulunca omuz silkip Poyraz'ın yanında şakalaşan Melis'in yanına gittim. Birbirilerini çekmiş iki mıknatıs gibilerdi. İkisi de komikti.

Onların yanına gitmekten vazgeçip yönümü çadırımı kurmak için bulduğum boş olana değiştirdim.

"Çağan!" Çağla'nın sinir bozucu sesinin duyunca dağları yıkan oflamamı çekip ona gözükmemek için görünmez olmak istedim.

Beni tanıyabilirdi, ya da Barut her şeyi biricik nişanlısı Çağla'ya anlatmış olabilirdi.

"Ahmet ben çadır getirmeyi unuttum. Sen kursana." Çağla, Çağan'ı nereden diye tanıyor diye sordunuz. Barut ile Çağan ne tesadüf ki arkadaş çıktılar. Böylelikle Çağan ile Çağla, Barut sayesinde tanışmış oluyorlar.

"Kendi işini kendin yap!" diye çıkışıp çadırı kurmak yerine çimene oturdum.

"Çağan, selam?" Çağla yine yılışıklığını gösterdi.

"İyi sen?" Çağla ile bir sohbete girdiklerini görünce göz devirip çadırımı talimatı okuya okuya kurmaya başladım.

Çadırımı zor bela kurup içine girdim. Allahtan azıcık büyük almıştım. Yoksa iki kişi küçük çadırın içinde havasızlıktan ölürdü.

Çağan çadırın fermuarını açıp yanıma geldi. Çok yakındık!

"Senin kız olduğunu biliyorum."

KATİL (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin