FİNAL PART 2

506 29 0
                                    

KİTAPLA ALAKASI OLMAYAN BİR BÖLÜM, HAYAL ÜRÜNÜ

"Aden hayatım çıksana odadan," aşağıdan bana seslenen Çağan'ı umursamayıp gebelik testini beklemeye devam ettim, kapı tıklatıldığı zaman testi cebime attıp kapıyı açtım, "Napıyorsun yarım saatir!?" Omuz silkip halsiz gözlerimi yıkamaya başladım, dünden beri kusuyordum. Başım ağrıyor, bitkin hissediyordum. "Hastaneye gidelim mi?" Yine cevap vermeyip banyodan çıkıp kendimi yatağa attım,
Peki ya hamileysem? Daha 23 yaşında olan bir kızın minnak bir bebeği, ben daha kendi ihtiyaçlarımı karşılayamazken onun küçücük bedenine ihtiyacı olan şeyleri nasıl karşılardım karşılandım ben,
Çağan yanıma gelip uzandı, elleriyle çenemi kendine çekip öptü, "Bir derdin mi var?" Emin olmadan sana söyleyemezdim sevgilim, şimdi mutlu olursun sonra.. ya hamile değilsem?
Midemin bulandığını hissedince koşarak banyoya ilerledim. İşimi bitirip yüzümü yıkadım, cebimde ki testi çıkartıp baktım, hayır! Ben hamileyim. Testi çöpe attıp tedirginlikle çıktım banyodan, söylemeliydim Çağan'a,
Telefonumu kurcalayan Çağan'ın yanına attım kendimi.
Dudağını öpüp "Derdim yok, ama küçük bir bebeğimiz var." Diyerek elini çekip karnımın üstüne koydum. Çağan'ın gözlerinde ki sevinci ve mutluluğu gördüm,
"Ben baba mı oluyorum!" Diyerek yatakta kucağına aldı beni, "Şimdi beni böyle kucağına alamazsın artık, ortamızda ki bebişimiz buna izin veremez." Dediğimde gülüp burnumu öptü. Bende onun yanağını.
"Kızımız olursa kıskanç bir baba olurum, erkek liselerine gitmesine izin vermem." Güldüm " O da sana sormaz bana sorar. Deneyimim var." Göz kırptım. Bizim tanışmamıza sebebiyet olan Eylem'di, Eylem'in ölmesiydi ya da..
"Oğlumuz olursa da seni nasıl tavladığımı anlatırım, o da başka kızları tavlar." Bu sefer o göz kırpmıştı, "Bir kere ilk baş bana sen açıldın canım!" Bizim tartışmalarımızı kapının on kere çalma sesi böldü. "Ulan, ben bu Can'ın zile basma yöntemine sokayım!" Diyerek beni altına alıp kalktı. Can ve Ayla nişanlı çiftimizdi, Melis ile Poyraz'ı da barıştırmıştık. Sonunda!
Merdivenleri koşarak inip kapının önünde gülerek duran Çağan'ın yanına gittim. "Açsana!" Diye kapıyı açmaya çalıştım, kapının önünden çekilip kapıyı açtı. Ayla sinirle ellerini kollarında birleştirmiş ofluyordu. Can ise zile bir kez daha basacakken bize kızgın ifadeyle bakıyordu. Ayla içeri girip salona ilerledi. "Salak ya! Neymiş o çocuk bana niye bakmış? Lan o çocuk benden küçüktür be!" Homurdandı, gülüp yanına ilerledim. "Senin hakkında birşeyler söyledi! Ayrıca nerden biliyorsun belki küçük gösteriyor?" Ayla kolunda ki çantayı başına attıp büyükçe ofladı. "Ne taşıyorsun bu kadar!" Zil bir kez daha çalınca Çağan ile göz göze gelip kapıya kadar koştuk.
Kapıyı açıp Melis'e sarıldım. Poyraz bizi ayırıp "O benim, ona sadece ben sarılabilirim."dil çıkartım, içeriye girdiler.
"Oğlum senden önce ben vardım! Kimsin sen lan?" Deyip omzuna vurdum Poyraz'ın. Sadece şakalaşıyorduk.

******

"Eylem giy kızım montunu!" montunu giydirmeye çalıştım,
"Anne deri ceketimi ver!" Minicik deri ceketini verip giymesini izledim, ona Eylem adını vermiştim, Eylem'i unutmamak için vermiştim bu adı. Onun hayalini çaldığım için.
"Anne!" Eylem kolumu tuttup itirmeye çalıştı. Gülümseyip alnını öptüm.
"Babam nerede? Beni okuluma o bırakacaktı." Çağan banyodan çıkıp pijamasıyla bize el salladı.
Eylem'im, beş yaşında küçük bir kız çocuğuydu. Ona bu adı babasının onayı ile vermiştim. Çağan'a, Eylem'i hatırlatır diye önce tereddüt etmiştim. Ama Çağan artık beni seviyordu. Eylem sadece anılarında kalmıştı Çağan'ın, "Servis aşağı da Eylem!" Kızıma adını pek sık söylemezdi, ona genellikle Prensesim diyordu.
"Öyle olsun baba!" Kızım göz devirip kapıdan çıktı. Yedi yaşındaydı ama sanki on sekiz yaşındaymış gibi davranırdı.

Büyümüş de küçülmüş..

*******

"Alo Aden hanım sizinle mi görüşüyorum?" Beni arayan kişi Eylem'in öğretmeniydi. Genellikle yaramazlık yaptığında arardı. "Evet buyrun?" Televizyonun sesini kısıp kadını dinlemeye başladım.
"Eylem, sürekli insanlarla kavga ediyor ve benim sözümü hiç dinlemiyor hanımefendi. Ve kendisi bugün anaokuluna gelmedi. Nedeni öğrenecektim de." Bugün servis ile okula gitmişti, nasıl okulda değil?!
"Hayır! Bugün kendisi servis ile okula gitti!" Başımdan aşağıya kaynar sular inmişti adeta, benim çocuğumun başına birşey gelirse o okulu da yıkarım, servis şoförünü de.
"Yanlışınız var, bugün servis hizmetimiz kapalıydı. Mesaj gelmedi mi?" Sohbeti durdurup mesaja baktım, kadının dediği gibi bugün servis yoktu ve ben bu mesaja görmemişim, sakin ol Aden, kızın aşağıda top oynuyordur?
Sesini kıstığım televizyonda bir haber çıktı. Sesini açıp aramayı kapattım, televizyona odaklandım.
"Hapishaneden çıkan katil Burak Özkul her yerde aranıyor! Gören varsa aşağı da ki numarayı arasın! 053********." Eylem'i o kaçırmış olabilir miydi? Çağan'ı aramak için aramayı açıp aradım.
"Çağan.. kızım kaybolmuş!"
"Ne!? Kapat geliyorum!" Ne istiyordu bizden? Derin bir nefes alıp salonun ortasında dolanmaya başladım. Benim kızım çok akıllıydı, anlamıştır.
Telefonum çaldığı zaman bilmediğim bir numaranın aradığını gördüm, kesin Burak'tı. Açıp küfür etmek için ağzımı araladım.
"Kızımı bırak, derdin neyse benimle!" Diye bağırdım. Sesim evin içinde yankılandı. Karşıda ki kişi kıs kıs güldü,
"Kızının adı ne?" Kızımın adının Eylem olduğunu gayet iyi biliyordu, sadece benim ağzımdan duymak istiyordu.
"Eylem." Diye cevap verdim.
"Eylem isimli kızları öldürmek adetim oldu bence." Sinirle ellerimi yumruk yapıp küfrettim.
"Kızıma birşey yaparsan seni öldürürüm." Karşıda ki Burak bir süre konuşmadı ve telefonu kapattı. O sırada kapı çaldı koşarak gidip açtım, ben ikinci defa Eylem'imi kaybedemezdim, bu çok ağır gelirdi. Evlat acısı...
Çağan'a sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım,
"O Burak piçini geberteceğim!" Diye tısladı. Sabah Eylem'i, Çağan bıraksaydı böyle birşey olur muydu? Hayır tabii ki de olmazdı. Çağan'ı suçlayamazdım.
Nereden bilebilirdi ki?
İçeriye geçti, kapıyı kapattıp arkasından ilerledim.
"Şimdi sizin hani onu kapandığınız depoya gitmiş olabilir mi?" Diye sordu,
"Böyle birşeyi yapmaz, o kadar mal değildir." Ellerimle başımı ovalayıp dolaşmaya başladım, eğer yerimde oturursam çıldırırdım, şimdi Çağan'ın telefonu çaldı, arayan Can'dı. Çağan durumu Can'a anlattıp telefonu kapattı, kızımın başına birşey gelirse.. böyle düşünmeyi kes artık! Eylem'in başına birşey gelmeyecek.
Ellimiz kolumuz bağlı burada oturuyorduk.
"Ben kızımı aramaya gideceğim! Burada oturunca hiçbir halt olmuyor." Üstüme montumu giydim,spor ayakkabılarımı giyip çıktım. Çağan arkamdan gelmemişti, belki de o da bunun mantıklı olduğunu düşünüyordur.
Güvenliğin yanına gidip
"Merhaba, burada 5 yaşında deri ceketli sarışın bir kız gördünüz mü?" Güvenlikçi Rahmi Amca, kafasını olumsuz anlamda sallayıp kaşlarını çattı. Aklına birşey gelmişti galiba.
"Kamera görüntülerine bakalım kızım." Tedirginlikle yanına gidip açtığı kamera görüntülerini izlemeye koyuldum. Kızım!
"Durdurur musun?" Rahmi amca dediğimi yapıp durdurdu. Servisin plakasını alıp teşekkür ederek çıktım. Şimdi bu plakayı polise vermem gerekiyordu.
En yakın minibüs durağına ilerledim. İki dakika sonra minibüs geldi. Tıkış tıkış binip parayı uzattım.
"En yakın polis merkezine." Sesim çok soğuk çıktığı için ve kafamda kapüşon vardı. Herkesin dikkatini çekmiştim.
"Hanımefendi, iyi misiniz?" Benden iki yaş küçük olan çocuğa gülümseyerek baktım, bu pek işe yaramadı. Gözlerim kızarıktı ve saçlarım topuzlu üzerimde ev pijamalarım vardı.
"Gelin oturun." Çocuğun kalktığı yere teşekkür edip oturdum. Telefonumu çıkartıp 3 cevapsız aramaya baktım.
Ayla, Melis, Çağan'dandı.
Çağan'ı arayıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Aşkım, ben minibüsteyim. Karakola gidiyorum." Deyip telefonu kapadım. Bu kalabalık ortamda konuşmak çok kolay değildi.
Şimdi de Ayla'yı aradım.
"Ayla, kızımı Burak kaçırdı. Şimdi karakola gidiyorum." Deyip cevap vermesine izin vermeden kapadım telefonu.
Yanımda telefon konuşmamı duyan insanlar bana bakıp aralarında fısıldaşmaya başladılar. Aralarından tek bir insaflı olanı
"Canım, seni çok iyi anlıyorum. Kızını bulacaksın inşallah. O pislik köpek de cezasını çekecek." Kadına samimice gülüp teşekkür ettim. İçimden konuşmak gelmiyordu.
Şimdi sıra Melis'i arayıp haber vermekteydi.
"Melis, kuzum. Beni merak etmeyin. Burak iti kızımı kaçırdı." Geleceğim yere varınca inip temiz havayı içime çektim.
Karakoldan adımımı atar atmaz telefonum çaldı.
"Sakın oraya girme, kızını bir daha göremezsin!" Büyük bir çığlık attım. Polis yanıma gelip telefonu elimden aldı. Olayı anlamıştı, haliyle buraya bu mükafat için gelen kaçıncı kişiydim.
"Alo?" Telefonu kapatmış olacak ki telefonu bana uzattı. İçeriye girip koltuğa oturdum.
Olayı anlattıp herşeyi göze aldım. Plakayı verdim.
"Bu araç şuan buraya çok yakın. Arka sokakta." Deyip ayaklandı. Polis aracına binip arka sokağa sürdü polis. Servis aracını görünce arabadan inmeye kalkıştım.
"Bence siz oturun, elinde silah varsa öldürmeye kalkışabilir."Deyip 4-5 tane polis indiler. Allahım sen kızımı koru..
Telefonla Çağan'ı arayıp haber bildirdim. Gelmek istedi ama kabul etmedim. Kızımı alıp eve gelecektim.
Servisin içinden elleri kanlı Burak çıktı. Kızım?
Arkasındanda kızım ama baygındı.
Arabadan inip Burak'ın yanına koştum. Kafası aşağıda ağlıyordu.
"Senden nefret ediyorum. Ne yaptın kızıma!?" Deyip şeyine tekme attım. Polisler müdahale etmediler. Vurdum da vurdum..
Kucağında kızım olan polis gelip bana teslim etti. Uyuyordu bebeğim.
"Birşeyi yok değil mi?" Deyip öptüm kızımı.
"Hayır yok ama başı kanlı,"
"Kendisi kaçmak istedi, ona birşey yapmadım. Yere düştü... o benim kızım!" yarı baygın olan kızımı koltuğa yatırıp Burak'ın yanına gittim, şizofren manyak.
"O benim ve Çağan'ın kızı! Senin değil." Diyerek tekme attım. Koşarak kızımı aldım arabanın içinden, ikimizin de ihtiyacı olan şey Çağan'dı. Ve o şuan bana arabanın sürücü koltuğunda oturmuş gururla bana bakıyordu. Arka koltuğa kızımı yerleştirip öne oturdum.
"Hastaneye sürsene." Deyip camı açtım,
"Niye ki?" Dedi benim açtığım camı kapatırken.
"Nesi mi var!? Kızım uyanmıyor ayrıca sen bana yardım etmeye bile gelmedin! Ne yaptın sen evde?!" Diye bağırdım. Bu yaşadığım şeyler kolay değildi ve bunlar beni çok yormuştu. O yüzden ağlamayı ve bağırmayı tercih etmiştim.
"Sen gelme dedin? Ayrıca bende evde oturdum akşam yemeği hazırladım ki süpriz de."
Hastaneye varınca arabadan inip kızımı aldım kucağıma, Çağan kulağıma yaklaşıp
"Seni ve kızımı çok seviyorum." Diye fısıldadı, gülüp onu öptüm. Şimdi tek ihtiyacım olan şey sevgiydi.

******

"Ayla şu elbiseni düzeltsene!" Diye bağırdım, buruşmuş elbisesini düzeltirken. Ayla göz devirip koltuğa çöktü.
"Kızım seni istemeye geliyorlar, hani azıcık özenli olsan?" Diye ofladım. Ayla oturduğu koltuktan kalkıp aynanın önüne geçti. Saçını düzeltip makyajını tazeledikten sonra "Kızım, Can beni seviyor mu ki?" Diye sordu.
Bu sefer ben göz devirip abartıyla "Seni sevmese istemeye gelmezdi." Dedim. Ayla kafasını sallayıp
"Zaten gelmiyor ki." Dedi, gözlerimi şaşkınlıkla aralayıp elimde ki ütüyü yere düşürdüm.
"Boşuna mı uğraştık biz? Git söyle teyzene de uğraşmasın kadıncağız."Diyerek ayağıma gelmekten son anda kurtardığım ütüyü yerden kaldırdım.
"Aslında dün beni arayıp yarına işi çıktığını ve önemli olduğunu gelemeyecegini söyledi. Ama bem teyzeme söyleyemedim çünkü teyzem Can'dan pek hoşlanmadı ve herhangi bir hatasında başıma kakacağını biliyorum." Diye özetledi olayı. Küçük Eylem'im bacağıma dolanıp ağlamaya başladı. O olaydan sonra bir ay bizimle ne konuşmuştu, ne de odasından çıkmıştı. Psikolojisinin bozulduğunu söylemişti doktor. Ve ona biraz zaman vermemiz gerektiğini.
"Anne, Can abinin telefonunu aldım." Deyip cebinden çıkardığı telefonu uzattı bana, benden önce Ayla alıp şifreyi girdi.
"Nasıl aldın Eylem!?" Diye kızdım ona, eğer Can Ayla'yı aldatıyorsa bu ortamda öğrenilmemeliydi. Sudem Teyze odadan içeriye girip koltuğa oturdu.
"Çok yoruldum valla, nerede bu çocuk?" Sıkıntıyla iç geçirip göz göze geldik Melis ile.
"Ne bakışıyorsunuz kızlar, gelmiyor mu bu hıyar?" Sudem teyzenin ağzından ilk defa hıyar kelimesini duyuyordum. O yüzden hayvanca gülmüştüm. Ayla ben ne dedim? bakışı attıp telefona gömdü kafasını.
"Teyzecim, aslında şey...Can bugün grip olmuş ve gelemeyecekmiş." Diye geveledi birşeyler Ayla, Sudem Teyze ayağa kalkıp
"Onca yemekleri kime hazırladım ben? Ara hastaysa hasta bana ne!" Deyip odadan çıktı. Bu kadına bu şehir yaramamıştı.
"Eyvah! Ne yapacağım ben?" Omuz silkip kızımı kucağıma alarak mutfağa ilerledim. Sudem teyze, börekleri fırından çıkartıp tabağa koyuyordu.
"Aden kızım, Can ile ayrıldılar mı?" Diye fısıldadı kulağıma. Hemen kafamı olumsuz anlamda sallayıp böreklerden birini Eylem'e yedirmeye başladım.
"Anne sıcak bu!" Deyip eliyle ağzına yelpaze yaptı. Gülüp böreği üfledim.
"Hayır ne münasebet Sudem Teyze. Can ateşli hastalık geçirmiş. Ve kalkamıyormuş." Deyip su koydum bardağa. İçip geri koydum tezgâhın üstüne.
"Peki, biz yeriz madem." Deyip kurduğu masaya oturduk hep beraber.

******

Eylem'i uyutup odasından çıktım, sessiz adımlarla yatak odasına ilerledim. Aklımdan geçen tilkiler bir ben bir de Allah bilirdi. Kapıyı açıp elimde ki su dolu bardağı Çağan'ın kafasına boşalttım. Tabii ki de siz fesat anladınız, ama sadece eğlenmekti amacım. Çağan yataktan fırlayıp üstünde ki ıslak tişörtü çıkardı. Ona bakmayı bırakıp yatağa atladım gülerek. Hayvan gibi böğürerek gülüyordum. Umarım Eylem uyanmazdı.
"Ne yapıyorsun?" Diye yanıma atladı Çağan, en son duyduğum bu ses olmuştu. Uyumuştum çünkü.

Mutlu sonlara inanmayan bir kızın mutlu sonu.

KATİL (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin