Bölüm 24

32 5 0
                                    

          Odama geri dönerken krşıma Christopher çıktı.

-Ah, Christopher sana bir şey soracaktım, dedim.

-Elbette leydim. Bir sorun mu vardı? diye sordu.

-Şeyy ben prenslerin hiç birini odasında bulamadım da...acaba sen nereye gittiklerini biliyor musun?

-Yanlış bilmiyorsam prensler parti salonunda, dedi.

-Parti salonu mu? Orada ne işleri var ki?

-Prens Alexander için bir parti düzenlenmiş olabilir, dedi.

-Bir parti düzenlenmiş olsaydı bundan benim de haberim olurdu. Her neyse ben seni tutmayayım, dedim ve parti odasının yolunu tuttum. Odaya yaklaştıkça içeriden müzik sesi geliyordu. Hızlı bir şekilde kapıyı açtım. Müzik sesi kesildi ve herkes bana bakıyordu. Nedense burada olmamam gerekiyormuş gibi hissettim. İçerisi prenslerle ve muhafızlarla doluydu. 1 tane bile kız yoktu. Herkes bana meraklı gözlerle bakınca:

-Ahh şey, sanırım yolumu şaşırdım, dedim gülümseyerek. Kapıyı hızlıca kapattım ve büyük bir utanç içinde odama geri döndüm. Vücut ısımın gittikçe yükseldiğini hissediyordum. Aynada kendime bakmak için eğildim. Terlemiştim ve yanaklarım domates gibi kızarmıştı. 

-Bunların hepsi Leonardo'nun suçu! Bugün buluşmayacağımızı bana söylemeliydi. Iııııııııııııııııııııııı... kafayı yiyeceğim! O kadar erkek bana baktı...ah Leonardo ah! Ben sana yarın sorarım bunun hesabını. Dur bir dakika, ne diyorum ben? Leonardo'yu suçlamam çok yanlış. Christopher bana zaten parti olasılığını söylemişti...kendimi yatağın üstüne attım ve kafamı yastıkların arasına gömdüm. Daha sonra birden başımı kaldırdım:

-Dur bir dakika, madem bir parti düzenlendi, bundan neden benim haberim yok? Ayrıca ne partisiydi ki ben bile davet edilmemiştim? Aaaaaaaa anneeeeeeeeeee...herkese rezil oldummmmmmm, üstelik üzerimde geceliğimle prensler beni gördüüüüüüüü, çok utanıyorummmmmmmmmmmmm...diye zırladım. Bütün gece sinirimden uyumamıştım.

&Sabah olmuştu. Kahvaltıya 5 dakika geç kalmıştım. Elimde topuklularla-maratona katılmış gibi-hızlı bir şekilde koşuyordum. Yer kaygan olduğundan ayağım kayıp yine yere düşmüştüm. Kolum çok ağrıyordu. Allah'tan etrafta hiç muhafız yoktu. En azından 2.defa rezil olmayacaktım. Şu anda sevindiğim tek şey buydu. Ayağa kalkmaya çalıştım ama kolum çok ağrıyordu. Gözlerim dolmuştu. Kolumu kontrol ediyordum. Daha hareket bile ettirmemişken acısına dayanamıyordum. Ve kahramanım Christopher tam karşımda belirdi. Beni yerde görünce hemen yanıma koştu.

-Majesteleri, iyi misiniz?

-Christopher sanırım kolumun üstüne düştüm. Çok ağrıyor, dedim.

-Kolunuza bakmama izin verin, dedi. Daha koluma dokunduğu sırada çığlık atmak üzereydim. Kendimi zor tutuyordum.

-Majesteleri sizi revire götürsek iyi olur, dedi.

-Christopher, kolum kırılmamıştır değil mi?

-Endişelenmeyin majesteleri, kolunuzu büyük ihtimalle incitmişsinizdir, dedi. Revire girip sedyenin üstüne oturdum. 

-Majesteleri ne oldu? diye sordu doktor Percy.

-Doktor Percy, sanırım kolumu incittim, dedim. Doktor koluma dokundu. Christopher'a dönerek:

-Gidip kral ve kraliçeye durumumdan bahseder misin? Kahvaltıya geç kaldığım için endişelenmesinler, dedim.

-Emredersiniz majesteleri, dedi ve gitti...

SIR GÜNLÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin