Piknik.

1.2K 54 28
                                    

Uzun bir aradan sonra bu bölüm için destek olan,yorum ve oylarıyla yeni bölüm isteklerini dile getiren herkese çok teşekkürler. Sizleri ve desteğinizi seviyorum. Bu arada karakter isimleri istenmiş,buna maalesef karşılık veremiyorum çünkü karakterlerimiz gerçek hayattan ama olaylar tamamen kurgu. İsimler de değiştirilimiş durumda,onların fotoğraflarını da paylaşamayacağım için üzgünüm.


Sıkıntıyla parmaklarımı masaya vurmayı sürdürüyordum. Yaklaşık on beş dakikadır Berkle Baruzda oturuyorduk. Bir süre sonra parmaklarımı masadan ayırıp,önümde yarısı boşalmış olan çilekli milkshakeimin pembe pipetiyle oynamaya koyulmuştum. Korkulan olmamış,Barış'ı kafede bulamamıştık. En azından benim açımdan öyleydi. Berk'in hâlâ 'Barış'a kanıtlamak istediği' şeyler vardı. Bu yüzden bu duruma sevinmemişti. Berk kahvesinden bir yudum daha alıp,

"İstemediğim zaman burnumun dibinde biten çocuk,aradığımda yerin dibine giriyor."

Cevap verme girişimine girmedim. Zaten fazlasıyla öfkeliydi bana patlamasını istemiyordum. Aslında doğum günümü kafede kutlarken bir şeylerin yoluna girdiğini düşünmüştüm. Barış'la arkadaş olabileceğimize inanmıştım. Ama son yaptığını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Beni öpmek istemişti hem de Berki ne kadar sevdiğimi bildiği halde. Beni düşüncelerden kurtaran iki kızın sesi olmuştu.

"Merhaba Göksu,merhaba Berk naber?"
Bizim okulun on birinci sınıflarıydı. Önümüze iki broşür sürerek konuşmaya devam ettiler.
"Her ilkbahar yaptığımız gibi okul pikniği düzenledik. Bu hafta sonu ikinizi de bekliyoruz."

Açıkcası okulun düzenli olarak yaptığı bir piknik olduğunu yeni öğreniyordum. Yine de Berkle birlikle çimenlerin üzerine oturmuş,piknik yapmak çok güzel olurdu.

Berk sanki gelen kızlardan hiçbirini duymamış gibi kahvesinden bir yudum daha aldı.
"Berk çok eğlenceli olur gidelim mi?" Derken gözlerimin parladığına emindim.

"Hayır." Dedi. Buz gibi bir ses tonuyla hemde.
Kocaman bir hayır. Öyle söyleyince insanın ısrar edeside kalmıyordu. Yüzümü önüme eğdim,can sıkıntısıyla oflayıp puflamaya başladım.
Yine de beni umursamıyordu. Kafasından ne tilkiler geçiyordu kim bilir. Hayal dünyasında Barış'a çeşitli fanteziler uygulayan Berk'e baktım. Yüz hatları o kadar sinirli duruyordu ki ürkmüştüm.
"Berk ben gidiyorum." Diyebilmiştim.

Yine cevap vermedi ve oturduğu yerden kalkarak kasaya ilerledi. Aksi gibi Oğuzla da karşılaşmamıştık. Baruzdan çıkıp yürümeye başladığımızda aynı tonda sordu.
"Evde napıcaksın?" Neden sorduğuna bir anlam yükleyemesem de cevapladım.

"Hafta boyunca okul ödevlerim ve bir deneme sınavı var." Sesimi onun soğukluğunda çıkarmaya çalışıyordum ama olmamıştı.

"Öyleyse eve hızlı gitmen gerek. Yavaş yürüdüğümü biliyorsun burda ayrılalım." Deyip arkasını döndüğü gibi gitti.

Sarılmaya fırsatım olmamıştı bile. Başkaları bizi ne kadar sevgili zannetse de değildik. Gerçek ilişki böyle olmazdı ki hem. Bir ilişki de iki tarafta çabalardı. İki tarafta birbirini kırmamaya çalışırdı. En azından iki tarafta, severdi.

Bizim olmayan ilişkimiz tamamen tek taraflıydı. Hay götünü yediğim ya kızamıyorum bile diye diye eve gelmiştim.

Sırf cool yürüyüp yanımda uyuzluk yaptığı halde onunla eve geç kalmayı göze alırdım. Gelde bunu Berk'e anlat ona göre saçma geleceğine kalıbımı basabilirim.

Biyoloji kitabımdan ayrılmamı sağlayan telefonumun sesi oldu. Arayan Adaydı.

''Biyolojiyle boğuşuyorum, efendim?'' dikkati kolay dağılan biri değildim ve ders çalışırken bunun zorla yapılmasından hoşlanmıyordum. İnek Göksu,mö!

-15-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin