Barış'ın ağzından :
Odaya vuran güneşten dolayı gözlerimi tam olarak açamamıştım. Saate bakmak istiyordum. Ama bakmaya da korkmuyor değildim. En iyisi lavaboya önce gideyim. Daha sonra şokumu yaşardım.
***
Elimi yıkadıktan sonra çıktım. Ve Şifonyerin üzerinde duran telefonuma baktım. Saat 8'di. Evet yanlış görmüyordum. Ve bu doğruydu. İçimden 'oha' dememle yetinmiştim. Lan ben kutup ayısımıydım da kış uykusuna yatmıştım böyle. Dün saat 2 gibi uyumuştum. Ve yeni şu anda kalkıyordum. Yaklaşık olarak bir gün uyumuşum resmen. Yuh. Bin Kere yuh. Ben şaşırıken eşim arkadan mırıldanmaya başlamıştı. Acaba ben kış uykusuna yatarken eşim dün tüm gün boyunca ne yapmıştı? Çok geçmeden eşim de uyanmıştı zaten.
- Ne zaman uyandın?
- 10 dakka olmuştur.
- Hmm. Tuvalete gideceğim de yardım eder Misin?
- Tabii tabii.
Ardından eşimin kolundan tutup tuvalete kadar gitmesine yardım ettim. Tuvaletin içine kadar girmeyecektim elbette. Bu zaman içerisinde Cenk Atahan aklıma gelmişti. Dün onun odasına gidecektim. Ve konuşacaktım. Duymayacaktı elbette ama yine de önemli olan onu görmekti. Eşim tuvaletten çıktıktan sonra yatağına geri oturdu.
- İyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun?
- İyiye doğru gidiyorum. Ama mükemmel de değilim.
- Dün ne yaptın?
- Nasıl yani?
- Ya ben dün tüm gün boyunca uyuyakalmışım senin için bir sorun oldu mu?
- Ha sen onu diyorsun. Valla bir an uyanmayacaksın diye öyle bi Korkmuştum ki. Valla uyudun mu tam uyuyormuşsun ben bunu gördüm.
- Ben de uyumayacağım diyordum. Ama uyudum. Açıkçası bu kadar uzun uyuyacağımı da düşünmüyordum yani.
- Sen heralde bir kaç gündür uykunu alamıyorsun.
- Heralde. İnşallah tekrar başıma gelmez de.
- Şimdi sen gece de uyuyamazsin.
- Valla uyursam şaşırırım.- Aynen.
- Ee senin için dün zor oldu mu?
- Pek bir sorun yaşamadım. Sen sorun yapma.
- Ya güvenemiyorum da yani şimdi...
- Kim? Bana mı güvenemiyorsun.
- Hayır hayır. Keşke uuumasaydim da...- Ee olumlu yönünden bak. Uykunu almış oldun.
- Ama...
- Akşama kadar bu konuyu mu konuşacağız?
- haklısın. Kapatalım en iyisi bu konuyu.
Çok geçmeden bi hemşire odaya girdi ve eşimin kahvaltısını bırakıp gitti. Yumurta, zeytin, bal ve bir de süt var dı. Saatime baktım. Ve bayağı zaman geçmişti. Saat 9'a geliyordu. Cenk'le bir an önce görüşmek istiyordum.
Özlem'in ağzından:
Uyanır uyanmaz yattığım yerden doğruldum ve gözlerimi ovuşturmaya başladım. Ardından Yerimden kalktım ve lavaboya gittim. Saate bakmayı unutmuştum. Ardından Telefonumu aradım ve en sonunda saate baktım. Saat 8:30 du. Hemen giyinmeye başladım. Ne kadar acele edersek o kadar iyidir. Üzerime siyah bir tişört altıma ise pembe bir şort gitmiştim. Ayağıma da beyaz Converselerimi giymiştim. Ve Hazırdım. Şimdi tek iş herkesi uyandırmaktı benimle beraber kalkan kimse yoktu. Ya niye ben? Niye ben önce kalktım ki? Sanki bi bok varda kalkıyorum. Tabi bi bok olacaktı. Cenk'i arayacaktık ve acele etmemiz gerekiyordu. Hemen aşağı indim ve Çağla'yı uyandırmak üzere yanına gittim. Tolga o kadar çılgınca uyuyordu ki gövdesinin yarısı resmen Çağla'nın üzerindeydi. Çağla'yı uyandırdım. Ama geri yattı. Allahım niye ben ya. Bir de bunlarla uğraşacaktım. Uzun uğraşlar sonucunda Çağla en soninda uyanabilmişti. Kalkarken Tolga'ya yanlışlıkla çarpmıştı ve yere biraz sert düştüğü için hemen uyanmıştı. Küçük bir küfür savurduktan sonra;
- Ne oluyor ya?
- Bişey olmuyor hadi kalk.
- Ya biraz daha.
- Tolga kalk dedim sana.
- Ya ne olur biraz dah ya.
- Ben şimdi göstereceğim sana biraz dahayı.
Acele etmemiz gerekiyordu. Ama Tolga bey illa ki uyuyacaktı. Kendisi istemişti. Mutfağa gittim ve bir Sürahiye su doldurdum. Ardından Tolga'nın başının ucunda dikildim.
- Tolga hadi uyan.
Ses gelmedi tekrar bağırdım.
- Tolga hadi uyan. Yoksa yüzüne su dökeceğim.
Ses yok bişey yok. Kendisi kaşınmıştı. Allahım Cenk bu durumdayken nelerle uğraşıyordum. Ardından Çağla da geldi ve kapıdan bana baktı. Gülüyordu. Anlamıştı heralde. Ardından suyu Tolga'nın yüzüne döktüm ve bir an da yerinden sıçradı.
- Kızım ne yapıyorsun sen?
- Uyan dedik uyanmadın.
- Her uyanmayana böyle mi yapıyorsun?
- Yok farklı tekniklerim daha var. Merak ettiysen başka bir gün bilerek uyanma da göstereyim sana.
- Özlem senden korkmaya başladım ben. Şimdi sen durduk yere su dökersin bişeyler yaparsın yani.
- Hahahaha. O kadar da değilim hadi hadi oyalanma giyin çabuk.
Ben de yerde ki yatağı topladım. Ve dolaba koydum. Çağla'ya baktım hâlâ Gülüyordu. O kadar komik miydi ya? Yani tamam komik ama Çağla'nın güleceği kadar komik miydi? Bilmiyorum. Her neyse daha Merve'yi uyandıracaktık. Tam yukarı çıkacaktım ki bi el bana engel oldu. Dönüp baktım ve Tolga'ydı. İnşallah benden intikamını çıkarmazdı.
- Ne oldu?
- Merve'yi uyandırmayalım.
- Neden?
- Fazlasıyla Üzgün. Bugün onu yormayalım. Sadece üçümüz çıkalım ve arayalım.
Mantıklıydı. Kafamı salladım ve banyoya doğru ilerledi. Ben de Çağla'nın kimseyi uyandırmaması için yanına gidip söyledim. O da olumlu karşıladı. Ben salon da oturmuş telefonumla ilgileniyordum. Yaklaşık 10 dakika kadar bekledim. Çağla ve ardından Tolga gelmişti. İçimden 'sonunda' dedim ve ayağa kalktım. Telefonumu cebime atıp kapıya doğru yöneldim. Kahvaltı yapmamıştık. Anlaşılan yolda yapacaktık. Çağla ve Tolga ayakkabılarını giydikten sonra dışarı çıktık ve Çağla'nın arabasına binerek dolaşmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
AdventureAylarca en yakın arkadaşına ulaşamıyorsun. İşin kötüsü Nerede ve ne yapıyor bunu bilmiyorsun. Hiç düşünmek istemediğin, ama düşünmeden de edemediğin "acaba öldü mü?" Korkusu... Ünlü bir arkadaşının kaybolması ardından televizyonlar da ve gazetelerde...