Yürüyüp geçerken yanından boğazımdan yükselen acıya gülümsedim usulca. Gözlerimden akmasın diye uğraştığım yaşlar süzüldü bir anda yanaklarımdan. İnsanlar baktı,acıdı belki.
Acıma acıdım bende. Ben acıma acıdım,sen çok acımasızdın bana acımadın. Kıyabildin yüreğimde ki varlığına.
Kanlar içinde ciğerlerime yıkılışını hissettikten hemen sonra kapandı gözlerim.
Bu ölüme ramak kala son nefeslerdi belki. Duydum insanları. Gördüm. Ölmemişim.
Tuhaf bir sızı yayıldı parmak uçlarıma,gözlerimi kilitledim kaldırıma. Camlarla parçaladım bileklerimi.
Boşluk büyüdü ben izledim. Sen o boşluğa itekledin ben parmak uçlarına papatyalar sundum.
Dokun yüzüme,ben sana ihtiyacım var demeye korkarım sen anla beni.
Öylece saf korku asılı durur ruhumun ortasında.
Ruhum asılır her an halatlarla gökyüzüne.
Nereye baksam kan,nereye baksam acı. Nereye baksam yere yıkılan bedenler. Aralarından sıyrılıp gelemiyorum sana.
Elimi uzatsam sana dokunmadan kırılacak bileklerim.
Dur diyorum bana geçecek diye fısıldayan anneme. Ah be kadın,neden saçlarımı okşamayan o adamı bana getirmiyorsun?
Delirmedim bakmayın yüzüme acır gibi. Ben kendime çok acıdım size birşey kalmadı.
Gecenin bu saati zifiri karanlık odalardan yükselen çığlığımın sebebini düşünmeyecek kadar alıştım onlara.
Deliksiz uyuduğum huzuru özledim,beni huzurla sarmalayan seni de.
Yatağın ucuna oturdum bugün. Yatağın ucuna oturmak acı çekenlere mahsustur bilirsin.
Ben ölecek gibiyken yatağın ucuna oturmam güçlü olmaktan mı?
Hangi güç? Ben güçlü değilim. Dokunsan kemiklerim un ufak olacak,ruhum göz bebeklerimden süzülüp gidecek biliyorum. Güçlü olmak yaşamak demek değil.
Güçlü olmak sana gelmek isterken gelememek belki de. Hangimize ceza oldu bu?
Şimdi ağla adam,boğazın yırtılana kadar bağır adımı. Zira ben boğazımı kanlı yaralara terk ettim.
Zor oldu hiçbir cümle kurmadan seni anlatmak. Sana sarılmadan ayakta durmak gibi.
Camdan dışarı bakıyorum,gözlerimin önü karanlık. Burnumun ucu sızlıyor nefes alırken.
Korkma genç adam,henüz mezarıma gelmenin zamanı değil. Biz birbirimize yaşayacaktık,söz vermiştin. Kilometrelerce uzaktan bomboş nefes alacağız dememiştin ki. Böyle hayal etmemiştim. Beni bırakmayacak kadar güzeldi bakışların.
Bana "Hiç gitme anlaştık mı?" dedikten tam 1 hafta sonra akşam saatlerinde gidişini nasıl kabulleneyim ben?
Hani ben varsam gecelerin hep iyiydi ya,öyle demiştin. Ben yokum işte,o zaman hep kabuslar dolsun uykuna.
Kulaklarımda rüzgarın uğultusu var. Duyamıyorum dünyayı.
İlaçlar ne lanet şey. Bedeni uyuşturup ruhu acıyla başbaşa bırakıyorlar.
Oysa bu bana göre değil. Ben kanımın sıcaklığıyla ısınan tenime alışmıştım.
Otur yanıma,bedenin yakınımda olsun. Dokunmayacağım söz,varlığını bileyim yeter.
Hiç yıkılmazmış gibi duran bedenin gözlerimin önünde. Oysa ben ruhunun yıkıntılarına tanık oldum. O kadar güçlü değilsin.
Duygusuz bir insan olamadım ben. Acı çektikçe duygusuzlaşamadım.
Aksine,ellerim bir yere çarpsa oturup ağlayacak kadar duygu yüklüyüm. Kırılana kadar duvarlara vuran ben değil mişim gibi..
Merak ediyorum,bedenin eskisi gibi sıcacık mı?
Seni ilk gördüğüm günü düşündüm bugün. Bilebilir miydim hiç içime acının en kötüsünü bırakıp bana el olacağını.
Oysa birbirimize karışması gereken ruhlarımız vardı.
Ben ruhumu sana sundum,sen kaçtın. Ruhsuz,kansız,göz altları mosmor olmuş bir beden bıraktın dünyanın ortasına.
Beni bırakıp gittiğin yoldan geçerken yabancıya çarpıp geçiyor gibi geçip gidiyorumdur belki ruhumun yanından.
Zira ruhumu yollarda ezdiğini biliyorum.
Çığlıklar armağan ettim bu gece Ay'a. Küçükken nereye gitsem peşimden Ay gelirdi,büyüdüm Ay'ın yerini acılar aldı.
Geçmişe yürüyorum sanki,ileriye bakamıyor gözlerim. Çarpıyorum yabancı bedenlere. Kahretsin ki içlerinden birisi bile sen olmuyorsun.
Köşeyi dönünce seni göremeyeceğim bir yerdeyim,çaresizlik yaşadığın yere gelip karşına çıkmaktan deli gibi korkmak değil de nedir benim için?
Anıların yağmurda ki toprak kokusu gibi olmasını bekledim uzunca bir zaman. Bekledim,sandım ki hatırladıkça ufak bir gülümseme oturur yüzüme. Sonra dilimin ucunda ki şarkıyı mırıldanmaya devam ederim.
Ama öyle olmadı,anılar zaman geçtikçe keskin bir bıçak oldu. Hatırladıkça kesip kopardı etlerimi. Kulaklarıma dolan keyifli kahkahalarını dinledim bu gece. Sahi ben karşında çaresizce çırpınmaktan başka hiçbir şey yapmazken de gülüyor muydun böyle?
Karşında ellerim titrerken "Seni bir daha ne zaman görebilirim?" diye korkuyla sormuştum hatırlıyor musun? Sigarandan derin bir nefes çekip yüzüme üflemiştin. Ve "Belki 1 ay sonra,belki de... hiç." demiştin.
İşte o günden sonra hiç göremedim seni.
Karşına oturup gülümseyerek bakamadım gözlerine. "Bana şöyle bakmasana." diyemedin bir daha..
Şimdi yabancıyım kalbine. Bu yüzden belki hayata da.
Oysa tanrı biliyor,bizim birbirimize ihtiyacımız vardı. Yaşamam için sen,yaşaman için ben...
Sabah olması için güneşe ihtiyaç duyulmasıyla aynıydı bizim ki.
Belki paramparça bir bedenle yeniden gelip, kulağına seni sevdiğimi fısıldarım bir gün.
Sevginin yerini alan hırsınla iyi anlaşıyor musun? O kapkara hırs değil miydi dönüp arkanı gitmene sebep olan şey.
Oysa ben omzun ve boynun arasında ki boşluğun bana ait olduğuna eminim.
Aylar geçti üzerinden,ben senden geçip gidemedim. Ah ne kötü,bak yarım kaldı hayatlarımız.-hüzünsarmaşığı
![](https://img.wattpad.com/cover/45044522-288-k714655.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Kül Kokusu"
PuisiParmaklarımı birbirine geçirip bakıyorum yürüdüğün yollara. Sesim çıkmıyor,fısıldıyorum sen yine de duymaya çalış: "Vedaları sevmediğimi biliyorsun,hoşçakal diyemem sana. Hem,gidene hoşçakal denir mi hiç?" -hüzünsarmaşığı -yanıkkokulukadın