Ağacın altında kalmış bir bank. İçinde giderek büyüyen yaralar taşıyan bir kadın...
Saçları omuzlarını okşarken ürkek ürkek yürüdü..
Gecenin huzuru içini kaplarken,
Uğultularla boyanmış karanlık, ayak seslerine bölündü..
Aylardan Şubat, rüzgar yüzleri kızartıyor, kelimeleri kesiyor..
Dudakları morartıyor ve küçük çocukları kabuslarla uyandırıyor..
Kadının sözleri son nefesine kadar aynı.
Soğuk vazgeçirebilir mi bastırılamaz yalnızlık tebessümlerini.
Gece üç yerinden bölünüyor..
Bir minik dudağa, bir çift samimi söze hasret kalmış bakışlar ısınıyor.
Gözleri gülen adam sokak lambasına dalıyor.
Saatlerce boş sokağı inceleyen adama ,yabancı kaldırım taşları ,o cılız sarı bile fazla..
Yanlış yerde olduğunu düşünen adam yüreğini açıyor banktaki kadına.
Bir yabancıyla seviniyor özlüyor ve ağlıyor.
Saat 00:28.. güzel zamanlar bunlar..
Zamanın akıp gittiğini farkeden kadın süzülür gibi kalkıyor banktan.
Bir dost kazanmış gibi bakıyor çok yakından tanıdığı yabancıya.
Tek kelime etmeden ondan uzaklaşacak ilk adımı atıyor..
Uzun uzun yürüyor karanlıkta..
Umudunu ve belki yüreğini geride bırakıyor..
Sokağın sonundan sağa dönüyor kadın, karanlıkta, kendine en yakın olduğu yerde yürüyor.
Sonsuza...-yanıkkokulukadın

ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Kül Kokusu"
PoetryParmaklarımı birbirine geçirip bakıyorum yürüdüğün yollara. Sesim çıkmıyor,fısıldıyorum sen yine de duymaya çalış: "Vedaları sevmediğimi biliyorsun,hoşçakal diyemem sana. Hem,gidene hoşçakal denir mi hiç?" -hüzünsarmaşığı -yanıkkokulukadın