BÖLÜM3*_*MAVİLİK

420 22 0
                                    

Yoğun duygular diye boşuna demiyorum ben. Yaşadığımız acının, hissettiğimiz yoğun duyguların, sinirin, öfkenin bile yararı oluyor yazmaya.
Tamamlayamadığım bölümü bitirdim ve sizlerle paylaşıyorum
Keyifli okumalar ...

...
"Gitmek zorunda mısın?" Çantasını toplamakta olan Günce de gözlerim. Gidecek olması üzüyor beni. Daha yeni bir araya gelmiştik oysa. Eski günlerdeki gibi olamamıştık. Bir daha ne zaman görüşecektik?

"Sen gelince burada yapacagım bir görevim kalmadı kuzen." Elindeki parçayı çantasına atıp bana dönüyor. "Sistemi biliyorsun. Bir görevde iki itirafçı olamaz. Baska bir göreve atandım. Kıyı şehrine gideceğim."

"Nasıl atadılar?! Seni başka bir yere atayabilmeleri için başka birini bulmuş olmaları gerek! Nasıl olabilir bu?" Panikliyorum birden. "Benim geldiğimi mi öğrendiler?!" Oraya tekrar gitmek istemiyorum!! O acıyı çekmenin cezam olduğunu düşünüyor olabilirim. Ama oradaki tüm mahkumlar gibi bende orada olmak istemiyordum.

"Hayır tabiki de." Omuzlarımı sıkıyor sakinlestirircesine. "Bay Oliver o konuyu hallettiğini söyledi. Buraya geldiğini bilmiyorlar. Sadece İmge adında ilk defa göreve atanan bir itirafçı oldugunu sanıyorlar."

Yinede içim rahatlamamıştı. "Yeni itirafçıları kontrole geliyorlar! O zaman anlaşılır!" Ve benim işim biterdi kesinlikle.

"Buradan gitmeden önceki son görevim buydu zaten." Kocaman sırıtıyor. "Çömez itirafçıyı onaylayıp yeni göreve gitmek. İçin rahat olsun kuzen. Burada güvende olacaksın."

Aklıma gelenle yüzümü buruşturuyorum. "Ağabeyim üniversite kaydı yaptırmış ben ve Bican için. Yarın başlıyoruz. Görevim olan kız da bir hafta sonra gelecekmiş." Görevim olan kız... daha önce birini korumaya çalışmamıştım hiç. Onu nasıl koruyacaktım? Dövmeler bir yere kadar ancak koruyabilirdi. Daha başka ne yapabilirdim ki?

"Görev için korkma. En iyi şekilde yapacağını biliyorum ben. Sana güveniyorum." Birinin sana güvendiğini belli etmesi harika bir duyguydu. Bu hissi çok sık yaşamıyorum. Haliyle garip geliyor.

"Umarım güvenini boşa çıkarmam."

"Çıkarmayacaksın. Sen başarırsın. Kuzenimi çok iyi tanıyorum ben." Bu sözleri ağabeyimden de duymak isterdim. Sadece bu sözlerle bile beni çok mutlu edebilirdi.

Sıkıca sarılıyorum Günce'ye. "Keşke gitmesen."

"Buna mecburum Afra. Burada kalıp göreve gitmezsem bir terslik olduğunu mutlaka anlarlar. Ve benim çömez itirafçıyı onaylamış olmam bile onların kontrole gelmelerine engel olamaz."

Onu yolcu etmeye aşağıya iniyoruz. Ağabeyimin de gelmiş olması beni şaşırtıyor. Anlaşılan duygusuzluğu sadece bana özeldi. Birde üstüne vedalaşırken Günceye sarılması... sanki... öz kardeşi olan Günceydi... sanki ben düşmandım... bir yabancı... yüzüne yerleştirdiği içten gülümsemeyi gördüğümde...

Daha fazla dayanamıyorum. Günce'nin arabaya binip gitmesini fırsat bilip ormana doğru koşmaya başlıyorum. Peşimden gelmiyor. Yaptığı hareketlerin bilincinde. Beni ne kadar üzdüğünü biliyor.

Sol yanımdaki sızı her adımda dayanılmaz bir hal alırken gözyaşlarımla perdeleniyor görüntü.

Gitmek istiyorum! Her şeyi, herkesi bırakıp gitmek... umursamamak, hiçbir seyi düşünmemek istiyorum! KENDİM OLMAYI BAŞARMAK İSTİYORUM. Ama bu baskı ve suçluluk duygusuyla yaşamak buna engel olan en büyük etkendi.

Ani bir fren ve bana çarpmasına santimler kalan siyah jip oluyor beni kendime getiren. Yada getirmeyi beceremeyen.

Ayakta kalamıyorum. Jipin dev kaputuna yaslanarak yere çöküyorum. Nefes alamıyorum. Boğazıma takılan koca yumrudan ziyade, ağabeyimin yüzündeki gülümsemeydi en büyük etkeni. Bana karşı olan soğuk tavırları... Günce'ye sarılırken yüzünü kaplayan içten gülümsemesi... Kalbimi yerinden sökmüş olsa bu kadar acıtmazdı. O gülümsemenin çeyreğini bile olsa bana göstermiş olsa bu kadar yıkılmazdım!

*-*DELİLER ŞEHRİ*-*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin