BÖLÜM19*.*ZAMANI GELİNCE

48 2 0
                                    

...

Cesaret...

Bir karar için en önemli adım.

Çünkü cesaretin yoksa verdiğin karar için ilk adımı bile atamazsın. Tıpkı şimdi olduğu gibi... ya da aylardır süregeldiği gibi mi demeliyim?

Onları -annem ve babamı- gördüğüm günden bu yana dört ay daha geçmişti. Koskoca dört ay...

Konuşma çabalarının hiçbirine bir cevap verememiştim. CESARETİM YOKTU! İkinci önemli maddem ise, korkuyordum. Vereceğim tepkiden korkuyorum. Onları gördüğüm o andaki gibi kahredici duyguları yeniden hissetmekten korkuyorum. Hayatımı düzene sokmaya başlamışken yeniden yerlebir olmasından korkuyorum!

Ama merak etmekten de geri kalmıyorum.

"NEDEN?" sorusu beynimi kemirmeye devam ediyor. Cevabı bildiğim halde...

"NASIL?" hayatım nasıl bu şekilde kurgulanmış bir sahne gibi oluverdi? Bana bu rolün biçildiğini bile sonradan öğrenen bir oyuncu olmuştum. İşin garip tarafıysa kurgu yarım bırakılmış ve benim tamamlamam bekleniyordu.

Ama bir şekilde devam etmeliydi değil mi? Bomboş kalamazdı...

Belki cesareti eksilerde olan bir rolü oynuyordum şimdi. Yine de hiç bir şey yapmadan öylece duramazdım. Bir șeylerle meșgul olmalıydım, sürekli düșünmemek için...

Değişim öğrencileri olan itirafçı gençlerin bu sisteme alışmaları için temel derslerini vermek istemiştim. Tabi bu kararım başka kabul edilmemişti hamile olduğum gerçekçesiyle, ama bir şekilde kabul ettirebilmiştim kendimi ve buradaydım. Hem itirafçı hem de ölümgören müfredatını harmanlayarak bir sistem oluşturmuştuk. Bu konuda Zeynep ve Damla'nın da çok yardımı olmuştu tabi.

Gezginlerden sadece mezun olanlar bu sisteme dahil olabilmişti. Onların eğitimi çok daha farklıydı itirafçılara göre. Bu yüzden bu sürece sadece mezunlar dahil olabilmişti.

Evet! Ders anlatmaya başlamıştım! Başta öğrencilerin hepsi şok geçirmişti tabi. Öğretmenlerinin, zindanda sandıkları Krizantem kızı olduğunu öğrendiklerinde bu ifadeleri tabi ki olasıydı.

Ah! Size en önemli olaydan bahsetmedim değil mi?

Tam olarak üç ay önce Krizantem ve eşi Müşir kendilerini açığa çıkarmışlardı. Ölmediklerini, hala hayatta olduklarını göstermişler ve benim bu durumumun bir sınav olduğunu söylemişlerdi. Açıklamaları tabi ki de atom bombası etkisi yaratarak gündeme oturmuştu. Sadece itirafçı ve gezgin gündemine de değil. Ölümgören ve avcıların gündemi de buna dahildi.

Ve geçen ay avcıların lideri bizzat kendisi buraya gelerek sistemimize dahil olmak istediklerini söylemişti. Görünüşe göre altamışlar onlarında başına bela olmuştu.

Bir an önce yok edilmesi gereken ortak bir düşmana dönüşmüşlerdi.

Bunun içinde ortak eğitimlerin bir an önce tamamlanması şart olmuştu.

Şimdi, konumuza dönelim...

Kocaman olmuş karnımla daha fazla ayakta duramayıp sandalyeme yerleşerek anlatımıma devam ediyorum. "... atalarımız yani Akşaman kadınları sizce neden ikinci bir ayin gereği duydular? Neden sahip oldukları tüm bu nimetleri ruhlarından kopararak başka ırklara teslim ettiler, bunu açıklayabilir misiniz?"

Sınıfı kaplayan kısa sessizliğin ardından söz hakkı isteyenlerden birine izin veriyorum. "Aynı şekilde bir isyanın yaşanmaması olabilir."

Bir diğeri "Tüm şaman erkeklerinden bu güçlerin alınması içinde yapmış olabilirler. Sonuçta onlardan sonra gelecek tüm nesli etkileyen bir durumdu ve arkadaşımın da dediği gibi aynı olayların tekrarlanmaması için bu ritüeller yapıldı."

*-*DELİLER ŞEHRİ*-*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin