BÖLÜM9🌼YAS

110 13 0
                                    

...
Adam ağlayarak yere çökerken anlatmaya başlıyor. "Diğerlerinin bir suçu yok efendim. Bölgemizdeki dört kişi bu rezaletten sorumluyuz."

"Diğer iki kişi kim?" Diye soruyorum gözlerimi üzerinden ayırmadan.

Adamın söylediği diğer isimlerde kaçmayı başaramadan getiriliyor gardiyanların arasından.

"Neden yaptığınızı anlat."

Emrime uyuyor. "Zevk için." Diyor ağlayarak. "İnsani zevklerimizin esiri olduk. Susturabildiğimiz bir kaç itirafçı oldu. Ama çoğu çözümü intiharda buldu."

"Toplu intiharlarında sebebi sizdiniz yani?" sinirle homurdanıyor Seçil. "İdam talep ediyorum." Diye hınçla çınlıyor sesi salonda. Birkaç saniyenin ardından birçok itirafçınında sesleri yankılanıyor aynı kelimeyle.

Hırslı bir soluğun ardından devreye giriyorum yine. "Başka işlediğiniz, sebebi olduğunuz bir suç var mı?" diye soruyorum tüm dikkatimle. Etkiyi üzerinden kaldırmaya niyetim yok.

"Hayır. Yok efendim." ağlamaya başlıyor tekrar. "Efendim! Yaptıklarım için özürlerimi sunuyorum! Her cezaya razıyım! Çocuklarım daha çok küçükler. Rezilliklerimi bilmesinler. İşte o zaman yaşayamam." sesi cılızlaşırken bir gram bile acıma duygusu beslemiyorum. 

Madem çocuklarını bu kadar çok seviyordun, neden böyle hayvanca şeyler yaptın?! Alacağın ceza umurunda bile değil ama çocuklarının bilmesinden korkuyorsun. Senin için en büyük ceza bu olmalı işte!

"Aslına bakarsan..." diye araya giriyor Mihrigül. "Çocuklarının bilmiş olması senin için en büyük ceza olacak. Zindanlarda çürüdüğün her haftanın bir günü çocuklarınla yüzleşeceksin. Babalarının itirafçı tarihinin en büyük rezilliğine sebep olduğunu bilerek senden nefret edecekler." platformun basamaklarından inerken devam ediyor konuşmaya. "İkiz gezginlerin vardı değil mi?" adamın baş sallamayla onaylamasını umursamıyor. "Onların eğitimiyle bizzat ben ilgileneceğim. Senden nefret ederek büyümelerini sağlayacağım. Senin gibi rezil insanları adalete teslim eden cesur gardiyanlarımız olacaklar."

Adam ağlayarak ayaklarıma kapandığında gariplik o anda hissedilir hale geliyor. "Efendim! lütfen izin vermeyin buna! Çocuklarımın benden nefret etmesine dayanamam!" uğultular her bir yanı sararken öylece durup sakin kalmaya çalışıyorum.

Eğer acilen bir çözüm bulamazsam ifşa olacaktım!

Mihrigül yanımıza geldiğinde şaşkın bir ifadeyle "Ne demek bu?" diye soruyor. omuz silkmekle yetiniyorum.

kalabalıktan bir itirafçının sözleri tüm uğultuyu susturmayı başarıyor. "Ana itirafçımızın itibarını yok etmeye çalışıyorsun! Yoksa onun yerine mi geçmeye çalışıyorsun çaylak?!"

Keskin bir baş sallamayla "Hayır!" diyorum. Ardından sözlerim sadece Mihrigül'ün duyacağı şekilde fısıltıya dönüşüyor. "Öyle bir niyetim olmuş olsa çok farklı eylemlerde bulunurdum. hakkımı almaya girişmek gibi bir eylem mesela."

Sözlerimi duyduğu an ben olduğumu anlıyor. Büyük bir kumar oynuyorum. Akıbetimi tamamen Mihrigül'e bırakıyorum. Ya beni ifşa edecekti ya da oyunuma o da katılacaktı. 

Sessizliği her geçen dakika artarken salondaki uğultular da giderek artıyor. Seçil'in yüzüne kısa bir bakış atıyorum. Gözleri telaşlı. Ama aynı zamanda bana içinden sayıştırdığına da eminim.

"Cezasını verin efendim!" diyor itirafçılardan biri. "Sizin yerinize göz dikmek gibi bir hakkı yok." içimdeki telaş giderek artarken sakinliğimi korumaya çalışıyorum. Kalabalığa karşılık vermek gibi bir niyetim yok. Karşılık vererek kendimi savunmayı denersem karmaşayı daha da büyütecektim. Sessiz kalmayı tercih ediyorum bende. Kurbanlık koyun modunda.

*-*DELİLER ŞEHRİ*-*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin