2.BÖLÜM: "ŞİFRE"🌟

3.7K 206 50
                                    

MULTIMEDIA: Bahar Zorlu ve Bahadır Günatan

-Bahar Zorlu-

Belimden boyuma kadar imzalatılacak dosyaları Haktan Bey'in odasına götürdüğümde yüzünü göremediğim bir adam bana yardımcı olarak kapıyı çaldı ve açtı. Görmemiş olsam da nezaketen teşekkür ederek dosyaları toplantı masasına bıraktım. Terlemiş ellerimi siyah kalem eteğime silerken bana ters ters bakan ve bunu yaparken gözlerini üzerimden bir saniye bile ayırmayan Haktan Bey'in dosyaları imzalamasını bekliyordum. Bana verdiği tüm işleri itinayla yapardım ama hep bana böyle ters sert davranmasını anlamıyordum. Anlamak içinde kendimi yorduğum söylenemezdi.

İmzaladığı dosyaları tekrar kucağıma alarak odasından çıktığımda güç bela arşiv görevlisine dosyaları verdim. Dosyaları bırakınca üzerimden büyük bir yük kalkmışçasına rahatladım. Masama doğru ilerlerken neredeyse herkesin öğle yemeğine çıktığını gördüm. Canım yemek yemek istemiyordu bu yüzden yemekhaneye gitmedim ve masama oturdum. Telefonuma bakarak sosyal hesaplarıma göz attım.

Çekmecelerde çikolata ararken önüme konan tostla başımı kaldırarak yakışıklı bir beyefendiyle göz göze geldim. Masanın önünde bulunan bekleme koltuklarına oturdu ve bana elini uzattı.

"Merhaba, Bahar Hanım. Ben halkla ilişkiler bölümünden Bahadır Günatan." Dediğinde elini sıktım ve gülümsedim. Dost canlısı gibi gözüküyordu, en azından insana verdiği ilk görünüm buydu.

"Bahar Zorlu." Diyerek kendimi tanıttım. Soyadım gibi zor biriydim. Takıntılıydım en önemlisi. Böyle bir anda insanlarla tanışamazdım, soğukkanlıydım. Kendi kendime halkla ilişkiler bölümünün ilişkilerinin bayağı bir geliştiğini düşündüm.

"Daha yeni başladım. Haktan Bey'e iletmek istediğim bazı dosyalar vardı. Çalışanlar sizi çok met edince bende gelip bir sizinle tanışmak istedim." Haktan Bey met etmez zaten anca arkadaşlarım.

"İsterseniz dosyaları bana verin Haktan Bey müsait olunca iletirim." Dediğimde elimi beyefendiye doğru uzattım. Başını iki yana salladı.

"Gerek yok. Kendi işimi kendim yapmayı severim." Dediğinde önüme koyduğu tosta baktım.

"Ah o mu? Sizin öğle yemeğine çıkmadığınızı görünce getirmek istedim. Nasıl işiniz yorucu mu?" dediğinde hem de nasıl dememek için kendimi zor tuttum. Yükselmek için sınavlar bir yandan Haktan Beyin çocuk gibi mızmızlanmaları bir yandan bir hayli zor oluyordu. Önüme düşen perçemi geriye doğru iterek başımı hafifçe salladım.

"Her işin kendine göre bir zorluğu oluyor elbette. Peki, siz daha yeni başladınız ama buradaki atmosfere alışabildiniz mi Bahadır Bey?" Rahat tavırları ben buraya aitim diyordu. Elini kolunu nereye koyacağına rahatlıkla karar vermiş kollarını birbirine bağlamış kol kaslarını belle edercesine oturuyordu.

"Burası gayet güzel ama bana lütfen Bahadır de. İş arkadaşlarım arasında resmiyet bana göre değildir." Dediğinde başımı tamam anlamında salladım. Sıcakkanlı mı yoksa çapkın olarak mı adlandırsam bilemedim. Gülüşü daha çok kız tavlamak için kullanılanlardandı.

"Aslında Haktan beyi hiç sevmem ve sana söylemem gereken çok önemli bir şey var ama burada söylemem ikimiz içinde için de risk teşkil eder iş çıkışı şirketin yanındaki kafede buluşalım. Ölümcül derecede önemli bir konu." Diyerek oturduğu yerden kalktı. Neydi ki bu kadar önemli olan? Ağır adımlarla uzaklaşırken aklım ölümcül derecede önemli olan konuya takıldı. Bahadır beyin getirdiği tostu yemeye başladım.

YALNIZ KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin