6. Bölüm

1.8K 159 16
                                    

Zamanı karşılamak gerek bazen ellerinden tutup hayatına buyur etmek demek. Zaman getirisi nedir ki hayatın akışına bir çift el dışında. Arkadaş mı? Aşk mı? Diğer yazımdaki gibi ben gelene çayını demleyip arkasından el sallayıp göndermem. Bana gelene bir bardak rakı sunar derdini kalbimle dinlerim.

Derdi derdim olduğunda beni ona bağlayan bir gerçek oluşur. Ben o olmuşumdur o ise ben. Eğer bir kadın kafasını dayayabileceği bir omuz arıyorsa içindeki yangın kendini kül etme aşamasında demektir. Omzundaysa o büyük kalp, kalbine güvenmiş demektir.

Şaşkın gözlerimi, beynimde neler olduğunu anlamaya çalıştığım düşüncelerimi bir kenara bırakarak 'Zeynep' diyebildim sonunda.

Stresli halini gözler önüne sunması savunmasızlığını gösteriyordu. Tek bir narin hareket... Sağ eliyle atkısını biraz çekiştirip ince boynunu kaşıdı.
'Sana ihtiyacım var galiba.'

Ürkek hali dikkatimi daha da çekerken gözlerini gözlerime dikti. Ardından aynı çekingen ifadeyle hemen gözlerini ayaklarına indirdi. 'Buraya gelmem yanlıştı galiba , özür dilerim!'

'Yok sen beni yanlış anladın Zeynep. Sadece şaşırdım. İçeriye geçmez misin?'

'Kendini kötü hissetme kerem. Gerçekten ben gideyim.'

Yanlış anlaşılma durumuyla vücudumda beliren ani refleks hareketiyle kolundan tutarak kendime çevirdim.

'Zeynep gerçekten özür dilerim. Sadece seni karşımda görünce şaşırdım. Hadi içeriye gel, hem sana göstermem gereken şeyler var.'

Buruk yüzünün üstüne düşen hafif gülümsemesiyle sanki güneş açmıştı. Gülmek o kadar çok yakışıyordu ki... Anlamadığım tek şey ne zaman kolundaki elimi elinin üzerine indirip Zeynep'i evin içine soktuğumdu.

Şaşkın bakışları evin her yerinde gezdi ilk önce ardından gözleri gözlerimi buldu. ' Dün geldiğim evin bu ev olduğuna emin misin?'

Bu kelimesiyle yüzümdeki gülümseme iyice yayılarak kahkahaya dönüşürken ; ' İnanması zor ama tamda bu evdi.'

'Bence yardım almışsın , bu imkansız!'

Bir adım atarak koltuklardan birine kendimi attım. ' Hayır. Hepsini ben kendim yaptım. Bu arada odamı topladığın için çok teşekkür ederim.'

' Bayım teşekkürler bana ait. Kendinize başka bir çözümler bulmalısınız.'

'İlk olarak seni dinlemeyi tercih ederim.'

Düşen yüzünün ardından; ' Hatırlamak istemesemde beliriyor her yerde.'

'Eğer bir olumsuzluk varsa hayatında o her yerden karşına çıkar buna alışarak yaşaman lazım.'

'Alışık olduğum bir yaşam tarzı değil bu.'

'Hayatın demişken ben senin hakkında bilgiye sahip değilim.'

'Ne öğrenmek istiyorsun? '

' Bilmem mesela öğrenci misin? Çalışıyor musun?'

' Bir atölyede resim öğretmenliği yapıyorum.'

' Atölyen mi var?'

'Evet öyle çok büyük bir yer değil , küçük sıcak ve samimi bir ortamı var.'

'Güzelmiş. Sanırım resim konusunda iyi olmadığım için bu konu hakkında fikir yürütemiyorum.'

'Bir gün gelmek istersen senide götürebilirim.'

' Olabilir çizdiklerini görmek isterim.'

'Başka sorun var mı?'

'Kitaplarla çok ilgilisin galiba?'

'Her kitabı okumam sadece bazılarını... Duman gibi mesela. Senin kitaplarla aran nasıl? En çok ne okumayı seversin?'

' Arta kalan zamanda şiir okurum. Sanırım bende okuduklarımın esintisine kapılıp gitmekten korktuğum için çok kitap okumam.'

'Ben onların içinde kendimi buluyorum. Kendi dünyamdan kaçabildiğim tek yer.'

'Niye bu kadar kendinden kaçıyorsun?'

'Bilmiyorum. Aslında bu sıralar kafam o kadar karışık ki... Ne yaptığımı bile bilmiyorum. Ama seninle konuşmak bana iyi geliyor.'

'İçinde bulunduğun konudan kaçıyorsun bu kolayına gidiyor.'

'Sanırım.'

' Rakı sever misin?'

'Buda nerden çıktı?'

'Bakalım iyi bir arkadaştan sonra iyi bir dert ortağı mıyım onu anlayacağız.'

' Bu durumda yardım etmem gerekiyor.'

'Belkide.'

Mutfağa doğru gidip dolabı açarak mezeleri çıkardım ilk. Bugün biraz daha hazırlıklı olmamı Alp'e borçluydum. Zeynep çıkardıklarımı masaya götürerek beni bekledi. Bardakları , suyu ve rakıyı alarak içeriye girdim. İlk önce onun bardaklarını sonrasında ise kendi bardaklarımı dizerek masaya oturdum. Zeynepin bardağını doldurmanın ardından kendime sek koyarak rakı şişesini masaya bıraktım. Yavaşça bardağı havaya kaldırarak ilk yudumunu aldığında değişen yüz şekli gülmeme sebep oldu.

'İlk içişin mi?'

' Evet. O günde sahilde karşılaştığımız günde ilk içişimdi.'

'Bu durumda kötü bir arkadaş oldum ben galiba.'

'Birazcık.'

' Anlat.'

'Handeyle ikisini gördüm bugün. İnanabiliyor musun? '

'Bunu yapacağını kendi gözlerinle gördün daha önceden de.'

'Ama gerçekleri gördükten sonra daha zor. Dün gece Defneyi aramış. Olanları anlatmış beni arıyormuş. Defneyi zorlamış hatta nerede olduğumu bilip söylemediği için. Pişmanmış lafta tabi. Bugünse beraber gülüp gezerlerken gördüm benim suçum ne ? Onlar böyle yaşarken niye acı çeken taraf benim kerem?'

' Çünkü sevgin herşeyin önüne geçmiş. Aslında bu kadar kör olduğun için kendine kızıyorsun.'

'Bunları ben kendime söyleyemezken bir başkasından duymak canımı yakıyor.'

' Sana herşey düzelecek diyemem. Bunu başaracak olan ancak sensin ama bu yolda yanında her zaman yol alabilirim.

'Güvenmek benim için bu kadar zorken sana neden güveniyorum.'

'Belkide seni iyi anladığımdandır.'

'Bazen kendimi büyük bir rüyada gibi hissediyorum veya kötü yazılmış bir kitabı okuyormuş gibi , sayfaları biran önce bitsin istiyorum çünkü yarım bırakmak benim tarzım değil. Sonrada hepsinin geçip gideceğini düşünüyorum. Kerem geçer mi bu içimdeki acı?'

''Herşeyden biraz kalır' diyor birileri,
Çoğunlukla haklılıktır.
Kavanozda biraz kahve,
Kutuda biraz ekmek,
İnsanda biraz acı.' 

'Kimin bu?'

'Turgut Uyar'ın. Ve emin ol ki doğru söylüyor.'

LEYLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin