3. BÖLÜM

2.6K 162 16
                                    

Peki sen mutsuz musun?

Niye mutsuz olayım ki hep  yanımdasın.

Ben güvenilecek  bir insan değilim leyla.

    Ben sana aşık oldum demir. Beni sevmiyorsan  neden hep yanımdasın? Neden seni unutmam için bana zaman vermiyorsun?  Niye umut etmemi sağlıyorsun?

  Bazen mutlu etmek yetmiyor.  İnan  bana gerçek beni tanısaydın  arkana  bakmadan kaçıp giderdin.

    Ben kalbini tanıyorum. Benim için orası  önemli ne senin  kendini  gördüğün yer nede bir başkasının  gözünde sen umrumda bile değil.

     Umrunda olmak zorunda ben yapamam  anla beni. Benim karanlığım senin saf temiz dünyanı boyamasına  izin veremem. Bu son görüşmemiz.

   Bir elvadaydı  Dudağına bıraktığım son buse. Aşk bizi  elimizden tutup kaldırırmıydı?  Karanlığın içinde kalmış bir bedeni diğeriyle  bir bütün etme cesaretini  gösterirmiydi? Vazgeç gönül. Bu aşk hem seni hem onu boğar. Vazgeç ki gönlün  solmuş bir çiçeğe yenilerini eklesin. Vazgeç ki ömrünün  her günü diğer gününe   zehir katsın. Adı gibi karanlık gecelere  bin kat atsın.  Yok ol demir , sen ne leylalı  nede leylasız  bir halt yapamazsın.

     Sahildeki  o geceden sonra 2 gün dışarı çıkmadım. Kitabımı  bitirmek için gece gündüz  çalışmaya kendimi  odakladım. Bu lanet olası borçlardan  kurtulup  rahat bir nefes almam  gerekiyordu. Alpten  iki gün ses  çıkmayınca  onunda işlere daldığını  tahmin edebiliyordum. Tek işi ben değildim. Alp bir cafenin  sahibiydi. Bu sıralar işler yoğun olmalı diye düşünerek  sigaramdan  bir dal  alıp dudaklarıma  sıkıştırdım. 

O gece olanlar aklımda canlandığında 'Kendine gel 'Kerem'Dedim . 

Aklımda canlanan  ince narin sesiyle 'Ben mutsuz sonları sevmem '

  Elime saçlarımı  daldırdığımda  neden dedim neden hep mutsuz son?  Kafamı kaldırıp evi gözlerimle  taradığımda  saat sabahın  9 u olmasına rağmen evin neden bu kadar karanlık olduğunu  düşündüm.  Dağılmış bir salon yerlere dağılmış zarflar, yazılıp beğenilmeyip  buruşturulup  atılmış kağıtlar. .. Duvarda yamuk duran tablo. 

  Ayaklanarak  mutfağa  gittiğimde  musluk üzerinde duran kupalar, bira şişeleri,  sigara izmaritleri,  kapakları  olmayan dolaplar...  Başım dönmeye başlarken  elime aldığım montumla  kendimi  dışarıya attım.  Nereye gideceğime karar vermek zor olsada Alp 'e ihtiyacım olduğunu  anlayıp ayaklarımın  beni yönlendirmesine  izin verdim. 

  Büyük caddeden  geçerek  ilerlerken insanları inceleme  fırsatı kaçınılmazdı. Elele  tutuşup gezenler , bir tarafta arkadaşlarıyla  turlayanlar,  işe giden insanlar,  balık tutan amcalar , köşede ağlayan  bir genç kız... Çokta  ilginç olmayan bu hayatta  neşeli yaşamlar içimi ısıtırken  yine düşünmeme  sebep oldu.  Içimden sadece geçen bir kelime  'Sonsuz bir aşk, karanlıktan  aydınlığa  ulaşan  saflık , mutlu sonla biten ilk kitap.'

  Ara sokaklardan geçerek eski kapısını hayal meyal hayırladığım kafeye geldim. Zaman o kadar çabuk geçmiş olmasına rağmen Alp'le bu kafeyi satın almak için geldiğimiz gün gözlerimin önüne serildi.  Bu kafeden adam olmaz dediğim zamanlar bana itiraz ederek adam edeceğim demişti. Zorlukla başlayan bu kafe serüveni şimdi ise ağzına bir dolu müşterileriyle ve canlı müziğiyle ünlüydü. Alpe ne kadar kızsamda bazı şeyleri yoluna koymam için hep yardım etmişti. Zor zamanlar geçirdiğim dönemlerde  yazma fikrini bana  alp aşılayarak bu günlere gelmeme neden oldu.

Kafenin kapısından içeriye girip çevreyi gözlerimle tarayıp o şaşkın gözlerle denk geldim.

Gözlerini daha da açıp ellerini havaya kaldırarak ; "Tanrım yanlış mı görüyorum yoksa  Kerem bey benim kafemi mi şereflendiriyor!"

LEYLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin