Bölüm Üç

14.6K 125 11
                                    

                  Kulaklarınızı kazınan çığlıklardan uyanamıyorsanız korkmayın kötü bir dünyada yaşamıyorsunuz... Kalbiniz kötü...

                                                              //**//**//**//**//**//**//

'Anlamı ne?'

'Canlı taşkın... Yaratıcı değil ha?'

                  Sabahın erken saatinde kalkmış mesajlaşıyordum... Aklımı kaçırıyor olmalıyım.Battaniyeyi tutan parmaklarım daha da sıklaştığında gönderdiğim mesaja cevap gelmesini beklemek yerine dışarıya bakmaya başladım.

                    Son bahar geliyordu... Büyük kumaş parçalarının altında bolca vakit geçirebileceğim zamanlar... Kimisine göre sorunlu olmamın nedeni buydu sanırım. Havalar bozduğunda izlemek için aldığım dvdlere sarılmam, kaç kalori alacağımı düşünmeden sıcak çikolata içmem beni diğerlerinin yanında pasif kılıyordu.

'Kimin sorunlu olduğu orta da'

                    Büyük bir isteksizlikle çıkardığım ayak parmaklarım soğuk zeminle buluştuğunda içimin ürpermesini engelleyemedim. Cama doğru attığım birkaç adımdan sonra geniş pencerenin önünde duraksadım.Koca bir hiçliğe sahiptik... Bir salıncak, belki temizlenmemiş otlar , yada birkaç gece öncesinden kalan ambalajlar, hiç biri yoktu. Geniş alanın ortasında kalmış merak edilecek ayrıntılardan aciz evden daha fazlasını ummak da akla yatkın gelmiyordu zaten. En son ne zaman biri koşuşturarak içeri girmişti hatırlamıyorum bile.

                       Soğuktan buğu tutmuş cama vuran nefesim daha da yoğunlaşırken parmaklarımla bir çift göz çizdim.Sonra da gereğinden büyük dudaklar. Ve elbette bir elfinki kadar dik kulaklar. Gözlerini perdeleyecek kadar saç eklediğim surata bakarken gülümsedim.Bana benziyordu sanırım.Minik bir burun için birazcık yer bırakmam gerekirdi muhtemelen ancak zaten görünmediği için sorun olmayacak gibi durdu.

'Tanrım... Çok çirkinim'

                           Avucumun içini kullanarak silmek için kaldırdığım kolum üzerime üç beden büyük elbise vari kazağın kolları tarafından zapt edilince gelişi güzel üzerinden geçtim.işin en güzel tarafı da buydu işte. Ne kadar kötü göründüğümü sadece ben biliyordum.Kimseye hesap vermek zorunda olmadığım dünyanın sınırlarını çatı katında çiziyordum. Arkamı dönüp geri kalan odaya göz atarken cama yaslanmamak için ellerimi yumruk yaparak sırtıma doğru kaldırdım.

                            Orta büyüklükte bir yatak , eski birkaç parça mobilya zaman içinde toz tutmuş bir iki taş plak, sonu gelmiyor gibi görünen kitap yığınları ve elbette televizyon... Var ettiğim dünya bundan ibaretti. Okula gitmek zorunda hissetmediğim kış günlerinde koşarak çıktığım çatı katında vaktin nasıl geçtiğini hiçbir zaman anlayamadım.Yapmak zorunda olduklarımla yapacaklarım arasındaki fark bu odadan ibaretti sanırım. Elle tutulabilir tek ayrım buydu.

                    Henüz kendimi veremediğim odanın içinde amaçsızca yürüdüm, yapacak bir iş arıyordum sanırım. Hala yazın sonlarını yaşıyor olsak da aniden bozan havalar beni birkaç hafta ilerisinin psikolojisine itse de ruhum tüm bu karmaşa için hazır değil gibiydi.Yerden tavana dek kötü biçimde istiflenmiş kitapların üzerinde gezdirdim parmaklarımı bir süre.Var olmayanlara takılmamın başlıca sebepleri oluyordu kendileri. Belki diyerek başlamamın altında yatan tek nedendi belki de bilmiyorum.

                     Tozlarını alarak düzenlemeye girişmemin yararlı olacağı kanısına varmışken odayı dolduran mesaj sesine doğru döndüm.

ÇIPLAK (Sanal Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin