Bölüm On Sekiz

3.7K 111 26
                                    


                Lobide duvara doğru yaslanmış ağırlığımı bir ayağımdan diğerine verirken elimdeki telefonu sıkmaktan ağrıyan parmak boğumlarımı umursamadan açılmasını beklemeye başladım.

                 Birbiri üzerine devrilen uzun saatlerin ardından birkaç metre ilerideki Bürge'nin geniş sırtında gerilen ceketi izlemeyi beklediğimden değildi belki de sıkıntıyla verdiğim nefesimi duymamış olmasını diledim. Yanındaki iki arkadaşıyla beraber içtikleri sigaranın etrafında dönen konudan hiç mutlu olmayacağımı söyleyen tarafıma söz dinletmeye çalışırken, diğer yanımda gözlerini kırpmadan kapıdakileri izleyen Duygu ile kalmakta pek yardımcı olmuyordu duruma.

                 Bu gecenin nasıl sonlanacağını düşünmeyi bu kadar çabuk bıraktığım için kendimi azarlamalıydım belki de... Gözlerimi kapatıp yüzümü ovuştururken nereye gideceğimizi merak ediyordum. Konuşmamız gereken tonlarca şey vardı elbette ama bunu arkadaşlarının yanında yapmamasını tercih ederdim. Ve benim arkadaşlarımın yanında da.

                Bilinmezlik beni boğuluyormuşum gibi sarmalamaya başladığında tanıdık bir sesin bana iyi geleceğini umarak annemi aramıştım. Evet sanırım en son aramam gereken kişi oydu ama saatin gece yarısına bu denli yaklaşması evdeki gerilimi de tırmandıracaktı ve aynı gece iki kez felaket yaşamak istemediğimi göstermek niyetindeydim. Kulaklarımı tırmalayan telefonun sesi son bulduğunda doğruldum;

'Anne?'

'Her şey yolunda mı?' 

                 Bende iyiyim...

'Evet... Sanırım yolunda...'

'Emin misin?'

'Değilim, bir yerlere gidip oturmak istiyor... Biraz geciksem sorun olur mu?'

                      Birkaç adım ilerde şu saçma bileklikleri dağıtan adam tarafından açıkça izleniyor olmak korkunçtu. Sesimi duymaması için sarf ettiğim çaba içerde olduğumuz süre boyunca dolan kulaklarım yüzünden pek gerçekleşemiyor gibiydi. Ya ben sessiz olduğumu sanırken aslında bağırıyordum yada yüzündeki iğrenç sırıtma bu konudaki uzmanlığını gösteriyordu. Kaşlarımı çatarak işime bakmasını söylemek istiyordum ama bunu da umursayacak gibi değildi.

'Seni eve o mu bırakacak?'

'Anne onun bir adı var...'  

                  bıkkınlıkla tısladıktan sonra devam ettim

 'Sanmıyorum... Aslında ne yapacağımızı bilmiyorum. Belki arkadaşlarıyla beraber takılmak ister'

'Takılmak? İlk randevunuzu 'takılarak' mahvetmek istemediğine eminim'

                 Bürge sigarasının son kısmını çekerken arkasına tam olarak dönmese de ne yaptığıma bakmak ister gibi başını çevirdiğinde sessizce gözlerine baktım. Her an vazgeçebilirmiş gibi hissediyordum her an...

                 Otuz yaşında kariyerinin zirvesinde birinin ilişki için daha iyi seçenekleri olmalıydı. En azından üç gündür aynı şeyle yatıp kalkıyormuş gibi görünmeyen bir kız olmalıydı. Duygu'nun aklına uymamam gerektiğini bir kez daha fiili olarak gördükten sonra bir üçüncüye yeltenirmiydim bilmiyorum ama Bürge arkasını döner dönmez sabah fırçaladığımdan emin olmadığım saçlarımı ellerimle düzeltmeye giriştim.

                      Korkunç görünüyordum. İki gündür gece gündüz 'Ne yapacağım?' diye ortalıkta dolaşmaktan şişen göz altlarım, kırış kırış bluzum, saçma spor ayakkabılarım... Bırakın yaşımı göstermeyi , aynı çevreden olduğumuzu söylesem inanacak birkaç kişiyi bulmam bile çok zor duruyordu.

ÇIPLAK (Sanal Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin