Nar gibi kızarmış etleri çekmeye başlamadan önce bileğimle alnıma dökülen birkaç tel saçı kulağımın arkasına itip bir kez daha Bürge'ye baktım. Önündeki biberleri etrafa hiç ilgi göstermeden doğramaya devam ediyordu ve bu oldukça sinir bozucu bir durumdu.
'O adamla aranın iyi olduğunu bilmiyordum' dedim. Sırf bir konu açmak için. Biberlerinden ayırdığı gözlerini bir saniyeliğine yüzüme dikip işine devam etti.
'İş yapacağız.'
'Neydi adı? Sezer? Sedat?'
Kenarları siyahlanmak üzere olan birkaç parçayı tavadan kurtarabilmek için Bürge'nin yanına gidip önündeki çekmeceyi açtım. Kesmeyi bitirdiği biberleri bir tabağa doğru iterken, bir adım çekilip büyük cam kaseyi bana uzattı.
Cevap buydu, sessizlik. Özellikle yüzüne bakmama rağmen soruyu duymamış gibi davranmaya devam etti. Bir kez daha denedim.
'Sabah kaçta çıkacağız?'
'Beşte havaalanında olmamız gerekiyor.'
'Saat kaç?' dedim hayal kırıklığı içinde.
Üzerimdeki yorgunluğu atabilmem için sıcacık bir banyoya, temiz kıyafetlere, sonrada kesintisiz bir uykuya ihtiyacım vardı ve gecenin henüz bilmediğim bir saatinde, sabahın köründe kalkacağımın haber verilmesi tüm bunlara hiç yardımcı olmuyordu. Elimdeki tahta kaşıkla hüsrana uğramış bir şekilde mutfağın ortasında dikilirken sessizliği ikiye ayıran karnımın gurultusu Bürge'ye koca bir kahkaha attırırken utançla geri çekildim.
'Sanırım önce karnını doyurmamız iyi olacak.'
Yanıma gelip belime sarılınca yüzümü boynuna gömdüm.
'Evet... İyi olur.'
Yüzüne bakmadan da gülümsemeye devam ettiğini biliyordum. Tavadaki etleri çekip diğer malzemeleri içine atarken bir elim göğsünde onu izledim. Yalnız yaşamaya alıştığı her halinden belli oluyordu. Ağırlığım onun için hiçbir engel teşkil etmiyormuş gibi tek eliyle kavradığı bedenimi önüne çektiğinde beklemediğim bir şey olduğu için sırtım göğsüne çarptı. Aldırış etmeyip başımın üzerine bir öpücük kondurdu.
'Atıştırdıktan sonra uyuruz.'
Belli belirsiz sallandım.
'Gerginsin misin?' dedi burnu saçlarımın arasında gezinirken.
'O kısmı çoktan hallettiğimizi sanıyordum'
İstanbul'u düşünmek istemiyordum. Ailemi. Duygu'yu. Levent'i. Kimseyi. Düşünecek olan uzuvlarımda bir ağırlık varmış gibi bir yenisini daha bünyem kabul etmiyordu ve o an aklıma gelebilecek olan seçeneklerin uykumu kaçırmasını istemiyordum. Ağzımı açıp bir şeyler söylemek istedim. Gittiğimizde ne olacağımıza ya da planlarımıza dair ama bunu her deneyişimde rahatsız bir hisle bulandım. Her şeyi en ufak ayrıntısına kadar düşünüp gereksiz detaylarda boğulan biri gibi görünmek istemiyordum. Özellikle önemli bir geceden sonra bunu yapan kişi ben olmamalıydım.
'Okulla ilgili bir sorun olmuş muydu?'
'Hayır.'
Her ne kadar benimle ilgili birçok yakın tahminde bulunmuş olsa da bunu kendime yakıştıramıyordum. Takıntılı, kontrol delisi bir kaçık gibi görünmek işleri benim açımdan korkunç bir hale sokardı ve bunu atlatmam, muhtemelen onu beklemekten daha uzun sürerdi. Daha iki ay öncesine kadar bu kadar küçük şeylerin üzerinde durup başımı ağrıtabileceğimden habersizdim. Ama şimdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIPLAK (Sanal Serisi 1)
Chick-LitMasanın üzerinde kıpırdanan parmaklar kararsızlıkla oynamaya devam ederken derin bir nefes aldı. Yapacaktı... Ve bundan zevk alacaktı... ----------- Bir mesaj : ...