Bölüm Yirmi Dokuz

1.4K 68 8
                                    


'Acıyor mu?'

         Huzursuzca kıpırdandım.

'Biraz'

'Pekala burası'     dedi parmağıyla gösterirken     ' Burası, burası ve burası'       doğruldu              'Her gün özellikle bu kısımları vereceğim kremle temizleyip tampon yapman gerekiyor.'          Elindeki eldivenleri çıkarıp Bürge'ye doğru kısaca baktı

'Kabuk bağladığı takdirde soymamalısın iz bırakabilir. Şiddetli ağrı yada beklenmedik bir durumla karşılaşırsanız tekrar gelin.'      Eldivenlerini çıkarıp bir adım geri çekildi 

 'Sanırım bu kadar'

'Evet, teşekkür ederim'     dedim sırtımı rahatsız yatağın başlığına verebilmek için doğrulurken . Doktorun bakışları ayak ucumdaki Bürge ile benim aramda birkaç saniye daha gidip geldikten sonra kısaca öksürdü. Başıyla Bürge'ye işaret ettikten sonra her ikisi de son kez bana bakıp kapıya çıktılar.

               Yan taraftaki hastayla aramda ince kumaş perde haricinde bir şey olmayınca bende onun şikayetlerini dinlemeye başladım. Kendi kendime konuşmaktan iyiydi.

                                                                    //**//**//**//

       Bu kez karanlık yarımdı.

Odanın içine giren ay ışığı gölgelerin peşine düşmüş gibi her şey yarımdı.

        Başımın altındaki yastığı biraz daha aşağı çekip derin bir nefes aldım. Komodinin üzerindeki telefon beş dakikada bir rahatsız edici bir tonda çalmaya devam ediyordu ama umursamadım. Arayan kişiyi tahmin etmek zor değildi, bu saatte daha fazla keyfim kaçmasa da olurdu. Ellerimi başımın altında birleştirip tavanı izlemeye başladım. Aslında evin içinde gezmek istiyordum. Bürge'ye bakmak çoğu zaman aynaya bakmak gibi olurdu, his yok, beklediğim bir tepki yok, bir saniye sonrası için verilmiş bir söz yok... Otele gitmektense evinde olmamı tercih ettiğini söylediğinde cevap hakkım bile yoktu çünkü zaten evin garajına girmek üzereydik. Işıkları yakmaya ihtiyaç duymadan geniş koridor boyunca yürüyüp beni yatağa bıraktıktan sonra kapıya çıkmıştı. Sanırım sigara içiyordu. Bu ona ait bir şeyleri görmek için son fırsatım mı diye merak ettim. Ayağa kalkmak için aklımı ikna etmek kolaydı ama bedenim aynı fikirde değildi. Başımı bir kez daha kapı aralığına çevirdikten sonra tamamen vazgeçmiştim.

          Akşam hakkında düşünmek istemiyordum, başımı ağrıtıyordu. Bir an önce uyumak sonra da her ne olacaksa görmek daha cazip geliyordu ama midemin içindeki karmaşa buna izin vermiyordu. Ortada pek çok sebep olmasına rağmen o an aklımı kurcalayan bir tek neden yoktu, huzursuzluğa bir anlam veremiyordum. Sessizce Bürge'yi beklemeye karar verdim. Doktordan çıktığımızdan beri tek kelime etmemiştik.

'Arayan annen'

       Odaya girdiğinde dirseklerimin üzerinde doğruldum.

'Hiç şaşırmadım.'

'Konuşmak ister misin?'

         Telefonunu ve cüzdanını komodinin üzerine bırakıp benimkini eline aldı.

'Konuşmalı mıyım?'

        Muhtemelen benden önce Bürge'yi elli kez aramıştı.

'Seni geri götürmemi istiyor'

'Ah!'

         Bu utancı daha fazla yaşamak istemiyordum. Ona neler söylemiş olabileceğini düşündükçe... Kendimi geriye doğru bırakıp başımın altındaki yastığı yüzüme doğru çekip, kapattım. Birkaç saniye sonra oda yatağa oturdu.

ÇIPLAK (Sanal Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin