GÜZEL BİR DUYURU VE BÖLÜM KESİTİ

35.3K 1.2K 66
                                    

Merhaba canlarım, nasılsınız? Herkes iyi mi?
Ben hem iyi hem kötüyüm açıkçası. İyiyim çünkü güzel şeyler oluyor. Kötüyüm çünkü bu sene malum üniversite sınavı senesinde olduğum için sürekli ders çalışıyorum test çözüyorum. Bu da beni çok yoruyor ve yazmak da dahil birçok şeye enerjim kalmıyor. Kendimle bile ilgilenemiyorum malesef. Gelecek için her şey... Aranızda da sınava hazırlananlar varsa benimle beraber onlara da kolay gelsin. :)

Ben çok uzatmadan duyurumu yapmak istiyorum. Belki bazılarınız profilimden veya Facebook okuyucu grubundan görmüştür. Burada yayınladığım Mission isimli hikayem hayran kurgudan çıkarılarak Görev ismini alarak PEON Kitap farkıyla kitap oldu. Artık raflarda. Eğer benim bir başka kitabımı da okumak istiyorsanız D&R, İnkılap veya bağımsız normal kitapçılardan temin edebilir yoksa bile getirtebilirsiniz. Ya da internetten sipariş edebilirsiniz. Fakat söylemek istediğim şey bu değil, duyuruma geliyorum.

Bildiğiniz gibi Kasım'da büyüüük bir İSTANBUL TÜYAP KİTAP FUARI olacak. Ve ben de orada olacağım. Fakat bunun öncesinde benim heyecanımı yenmem ve TÜYAP'a daha tecrübeli okuyucularımla daha kaynaşmış gelmem için İstanbul'da bir imza günü yapalım dedik yayınevimle. Yeri ve saati aşağıda bildireceğim.

İmza günü evet Görev romanım için olacak FAKAT ben sizin de gelmenizi istiyorum. Kitabı okumuş olan olmayan tüm okurumu orada görmek isterim. Fırtına ve Yaprak okuyucularım da benimle tanışmak ve imza almak için gelebilirler diye düşündüm ve sizi de davet etmek istiyorum :) Amaç tanışmak sarılmak konuşmak kaynaşmak! :') dediğim gibi kitabı bilmeniz okumanız farketmez benimle tanışmak isteyen herkes gelebilir herkesi kollarımı açmış kucaklamak üzere bekliyor olacağııım. Ayaz ve Irmak'ımız hakkında konuşacak vakit buluruz diye düşünüyorum. <3

TARİH: 10 EKİM CUMARTESİ
YER: SAMANDIRA SAAT KULESİ MEYDANI SANCAKTEPE KİTAP FUARI / İSKENDERİYE YAYINLARI - PEON KİTAP STANDI
SAAT: 14:00 - 15:00

Dediğim gibi, gelebilme imkanı olan herkesi mutlaka bekliyorum! Beni yalnız bırakmayın :)

Sanırım bu duyurudan sonra merak edeceğiniz şey ise Fırtına ve Yaprak'ın da kitap olup olmayacağıdır. Ben bu konuda mesaj atanlara hep "Bakalım, kısmet. Bir ihtimal :)" diyordum. Yayınevim ise benim ve kitabımın arkasında durarak evet diyordu. Facebook grubuna -Zeynep1Dx (Wattpad) - bu yüzden gelin diyordum. Her gelişmeyi buradan duyuramayabiliyorum.

Şöyle ki evet böyle bir ihtimal var fakat önümüzdeki birkaç ay boyunca ben bu sınav temposundayken olması pek mümkün değil. Hatta imkansız. Bir süre bu olayı ertelemek mecburiyetindeyim. Çünkü Fırtına ve Yaprak benim kısmen ilk kitabım denilebilir. En çok mantık hatasını yaptığım ve en tecrübesiz kalemimi ve dilimi kullandığım kitaptı. Siz de biliyorsunuz ki yazdıkça geliştirdim ve şu anki ilk haliyle kitaplaştırma gibi önemli bir sürece sokamam içim rahat etmez. Kitap olacaksa hem bana hem size yakışacak haliyle olmalıdır. AMAAAAA... Bu üniversite sınavı temposu hafiflediğinde, çok sevdiğiniz o Ayaz ve Irmak'ın hikayesini -sevdiğiniz ve benimsediğiniz şeyleri bozmadan- baştan ele alacağım ve çok daha fazla seveceğiniz muazzam bir hale getireceğim. Üzerinde çok uğraşmam ve yoğunlaşmam gerekiyor. Çok sağlam fikirlerim ve planlarım var. Deneyeceğim, olur mu olmaz mı göreceğiz. Yalnız şimdilik bu planlarım rafta duruyor. Şuan değil. Eğer olacaksa hakedilen şekilde olmalı, kitap olsun oldu bitti diye değil. Bu yüzden ben açıklama yapmadan bir şeyler uydurup gelip burada bana kızanlar sessizleşebilir artık :) Böyle bir şey olursa ben zaten ilk size söylerdim değil mi kitabımız çıkıyor! diye. Şimdilik böyle bir şey yokmuş gibi bölümlerimize devam edeceğiz ikinci kitapta. Ha bir de, kitap çıkardın burayı ihmal ettin diyenler, ben çıkardığım kitabın ikinci kitabına fırtınaya dönüşen yapraktan daha uzun bir süredir bölüm eklemiyorum. Asıl orayı ihmal ettim biraz araştırıp eleştirin :)

SIRA GELDİ YENİ BÖLÜMDEN KESİTİMİZE. YENİ BÖLÜM SALI AKŞAMI GELECEK. BU DA KESİTİMİZ.

"Sen Ayaz Atahan'sın. Sen bunları yapmazsın ki! Sen Ayaz'sın. Senin insanların duygularına ayıracak vaktin yoktur. Zaten herkeste varolan duygularla ilgilenmezsin. Kendi duygularını yaratırsın. Bu somut örnekler sana göre değil, Ayaz. Sen gibi konuşmuyordun."

Bakışları beni ilk defa görüyormuş gibi bir çekince ve tanıma arzusuyla dolmuştu. Afallamış, yüzümün her kısmını inceliyordu. Bakıyordu. Görmeye çalışıyordu.

"Beni bu kadar sürede, bu kadar iyi tanımış olman beni korkutuyor."

Bedenimi biraz daha yakınlaştırdım ona. Gülümseyerek "Korkutmaz." dedim. "Bu korku değil. Bir ilkin heyecanı."
Kelimelerimle doğru orantılı bir şekilde gözleri kapandı ve kahverengi soğuk ateşlerini benden gizledi. Düşünüyordu.
"Seni nadiren gülümserken görüyorum. Mutlu olmanı istiyorum, Atahan. Bu seni mutlu etmeli. Korku değil."
Bir süre gözlerini yummasının ve hiçbir gereği yokken ama yapmak zorunda hissettiği için kendini korumaya alan sessizliğini korurken yüzüne baktım. Gözlerinin açık olduğunu hayal ettim. Her zamanki ateşlerinin yerinde olduğunu, ama yinede onlara bakarken nasıl üşüdüğümü, nasıl fırtınaların ortasında kaldığımı...
İçimde bir dürtü oluştu. Bir şey yapmak istedim ve kendimi dizginlemeyecektim.
Sarılır gibi kolumu yukarı doğru uzatıp elini sakallarının donattığı yanağına koymak, ona dokunmak istedim. Yüzünü okşamak...
Fakat elim daha tenine bile değmeden dokunuşumu hissetti ve çelik gibi bir refleks ile kolumu yakalayıp parmaklarından oluşan kelepçeyi koluma sardı.

Hareketinin şaşkınlığı içerisindeyken bunun bizi birbirimize bağlayacak bir kelepçe olmasını diledim. Fakat ona dokunmamı engelliyordu. O an onun tüm koruma kalkanlarını kırmak istedim. Parçalamak ve ona fırtınanın ortasında kalanın ben olduğumu hatırlatmak istedim. Kendini benden korumasına nasıl bir gerek olabilirdi?!

Kaşları çatıldı. Bedenine yaslı bedenimde derin nefes alışlarını hissedebiliyordum. Zorlanıyordu. Kendini tutmaya çalıştığını hissediyordum.

"Bir sur düşün." diye fısıldadı acı dolu bir ses tonuyla. "Yıllar boyunca ardında ne gizlendiğini kimsenin bilmediği ve görmediği bir sur."

"Ayaz sen sur de-"

"Sözümü kesme, Irmak."

Tane tane bir vurgulama yapmış, oldukça sert ve soğuk bir şekilde söylemişti. Bir emir gibi. Reddemeyeceğim bir emir.

Gözleri hala kapalıydı ve kaşları çatıktı. Sanırım odaklanmasını sağlıyordu. Sustum. Bekledim. Ve bu sefer kendine ait kelimelerini önüme sermeye başladı.

"Bu surun arkasında görülmeyen şey, görülmediği için kıymetlidir. Ve gördüğünde, gördüğün sandığın şey değilse..."

Fırtınaya Dönüşen YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin