26. BÖLÜM SİYAH RUHLAR

11.3K 560 157
                                    

SONUNDA KELİMELERİMİ GERİ ALDIM! SONUNDA YAZABİLİYORUM. YAZMAYI VE KİTABIMI ÖYLE ÖZLEMİŞİM Kİ AĞLAYARAK YAZDIĞIM BİR BÖLÜM OLDU. HİÇBİR YAŞADIĞIM ONLARI BENDEN ÇALAMAZDI, BİLİYORDUM; SADECE BİR SÜRELİĞİNE UZAK TUTABİLDİLER O KADAR. AMA ŞİMDİ BENİMLELER, YİNE BENDELER VE KALEMİMİN UCUNDALAR. BEN DE KALEMİMİ KAĞIDA SÜRTMEYE BAŞLADIM.

Bölüm şarkıları:

We Lost The Sea - Departure Songs (Albümün tamamı.)

Deniz Tekin - Karanlıkta

Deniz Tekin - Beni Vur

Balmorhea - Remembrance

Balmorhea - Winter

LP- Tightrope

AYAZ

Kapıyı kapattığı ve tüm kaosun zihnime verdiği öldürücü sessizliğin ortasında çınlayan kilit sesini duyduğum andan itibaren onu kaybettiğimi biliyordum.


Başımı yere eğdim ve üzerine bastığım bir fotoğrafa baktım. Ayağımı geri çektiğimde bu fotoğraf kameranın flaşının altında parlayan kanlı bir cesedin görüntüsüydü. Gözlerimi kıstım ve belki de fotoğrafın her bir noktasını ayrı ayrı incelemeye başladım.

Bu cesedin yaratıcısı ben miydim? Yere eğildim ve yavaş hareketlerle çömeldim, fotoğrafı elime aldım. Kanlarla kaplı bedenin yüzü daha önce görmediğim birine aitti. Ölü bir beden görüntüsünün içimde hiçbir şey uyandırmayacağı kadar çok şey yaşamıştım. Ama bu bedeni kendi ellerimle bu hale getirmiş olduğum düşüncesi? Bu düşüncenin de hissizlik yaratacağı kadar çok beden savurmuş muydum ayaklarımın altına?

Zihnimde gidebildiğim kadar geriye gittim ve o gece yaşananları tek tek hatırlamaya çalıştım. Yarış alanına gelişimi, Giray ile karşılaşmamı, söylediklerini, söylediklerimi.

Arabasının tüm detaylarını hatırlamaya çalıştım. İçinde biri olup olmadığını hatırlamaya çalıştım ama kendimi o kadar detaya inmeye çalışırken bulduğumda anıların bir anda dağıldığını gördüm. Sanki anılar birer mıknatıs olmuş, birbirlerini itecek kutuplarından tutmuşum ve onları birleştirmeye çalışıyormuşum gibiydi.

Kenetlenecekleri, birleşecekleri noktaya getirdiğimde bir anda kopuyorlardı.

Bir anda fotoğrafı avuçlarımın içinde buruşturdum. Yerdeki tüm notları ve fotoğrafları topladım ve ceketimin içindeki cebe koydum.

Geriye döndüm ve kapalı olan kapıya baktım. Üzerindeki yazılara baktım ama asıl görmek istediğim bu yazılarda yatan değil, içeride yatan gerçekti. Irmak nasıldı?

Kapıya doğru ağır adımlarla yürüdüm ve tam karşısında durdum. İçeriden hiç ses gelmiyordu. Bu beni kapının benim olduğum tarafında duran gerçeklerden daha çok korkutuyordu. Irmak'a en ufak bir zara vermek, birinin kanının ellerime bulaşmış olmasından daha fazla dibe çekerdi beni.

Elimi kaldırdım ve kapıyı çalmaya hazırlandım. Bir şey söyleyebilmek istedim. Onu bu kapının arkasında yere uzanmış bir şekilde hayal ettim istemsizce. Ağzımdan çıkacak sözlerin ona korunaklı, güvenli ve sıcak bir yatak olmasını isterdim. Hayatımın ona verdiği tehlikeli ve soğuk gerçeklerinin tam tersine, onu o yerden kaldırabilecek bir gerçek verebilmek isterdim. Ama elim havada kaldı.

Kapıdaki yazı, ona dokunmanın, ikinci bir ceset yaratabilme ihtimalini hatırlattı. Bu hayatta sevdiğim ve ölüme karşı bile korumayı göz aldığım tek kadının, üzerinde birini öldürdüğümü söyleyen bir yazının bulunduğu kapının arkasında yatıyor olması o an zihnimin içerisinde tüm dünya nüfusunun ölümünü yaratmama sebep oldu.

Fırtınaya Dönüşen YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin