8.Bölüm ✣ Güvenli Kollar

99.2K 4.3K 650
                                    

MERHABAAAAAA! :D Bu benden size karne hediyesi olsun. Sonunda okul uzun sayılacak bir tatile girdi. Ve ben sizler sayesinde çok mutluyum! 7.Bölümün oy ve yorum sayıları MÜKEMMELDİ! Mükemmelsiniz çok teşekkür ediyorum inanın. Beni çok mutlu ettiniz. Resmen patlama oldu geçen bölüm. BÖYLE DEVAM :D Tek dileğim bu bölümde öyle bir patlama yapmanız ve bu bölümü de coşturmanız oy ve yorumlarınızla güzelleştirmeniz! :D Seveceğinizi umduğum keyifle yazdığım bir bölümdü.

Malum tatildeyiz, oy ve yorumlarla dinamiği yüksek tutarsak bol bol bölüm yazmak istiyorum tatilde. Hazır okul yok geç gelen bölüm açıklarını kapatırız ha ne dersiniz? Anlaştık? :D Sizleri çok seviyorum ve diğer bölümdeki gibi yine mutlaka oy ve yorumlarınızı bekliyorum diyor, 12 sayfa bölümle keyifli okumalar diliyoruuum :*

BÖLÜM ŞARKISI: BETH CROWLEY - WARRIOR

Dudakları, her bir hücremi keşfe çıkmışlar gibi bir tutkuyla beni öperken ellerimi omuzlarına doğru kaydırdım. Sağ elimi başının arkasına götürüp uzun ve yumuşak saçlarına parmaklarımı daldırıp onu ensesinden kavradığım gibi daha çok kendime çektim. Artık ona dokunmaktan, bana dokunmasından korkmuyordum.

Aksine... Ona dokunmak istiyordum. Korkusuzca. Tutkuyla. Ama her seferinde bir şey önüme çıkıyor, beni ürkütüyordu; Sırlar.

Beni ürküten sırlardı. İnsan bilmediği şeylerden korkardı. Ayaz Atahan'ın hayatında her zaman sırlar vardı. Onların ne olduğunu bilseydim, ne ile savaşmam gerektiğini de bilebilirdim.

"Irmak..." diye soludu dudaklarını dudaklarımdan kısa bir an için ayırırken. Ardından onları tekrar birleştirdi. Dişleri dudaklarımı sıyırdı.

Onun dokunuşlarının gücü buydu işte. İnsanların içinde olduğumu unutturabiliyordu. Bu tutkuyu tatmaktı beni vazgeçmekten çeviren.

Dudaklarımız, nefes alabilmek için birbirlerinden istemsiz ve zorlukla ayrıldılar. Alnını alnıma dayadı ve ellerini belime doğru kaydırdı. Güçlü elleri bel oyuntumu bulup, giydiğim ceketinin altına girerek sakladığım sırt dekolteme ulaştı. Ellerinin tenime değişiyle ürperdim ve gözlerimi kapattım.

"Ayaz Atahan..." diye soludum. "Seni anlayamıyorum."

Elleri çıplak belime iyice yerleşip beni vücuduna doğru bastırdı. Dans eden ve bazı bize bakan insanların arasında neredeyse tek beden pozisyonunu almıştık.

"Ben bile kendimi anlamıyorum, Doğan." Dedi gözlerini kapatıp suratını biraz daha benimkine yaklaştırırken. Sanki ne kadar yakınlaşırsa yakınlaşsın bir şeyler yeterli olmayacaktı...

"Anladığım tek şey sensin. Bildiğim tek şey; Benimle yanman gerektiği... Birlikte yanmamız gerektiği..."

"Bu bencilce..." diye fısıldadım ben de gözlerimi kapatırken. Artık tamamen kaybolmuştum.

"Biliyorum." O çarpık gülümsemesinin suratında olduğunu görür gibiydim. "Ben zaten bencil bir adamım. Hep en kötüsüyüm."

Yalan söylemedim. "Evet...Öylesin."

"Ama yine de fırtınamı senden uzakta tutmaya gücüm yetmiyor. Yanmak acıtacak olsa da benimle yanmanı isteyecek kadar bencilim. Fırtınam ne kadar yıkıcı olursa olsun, benim fırtınamın içinde kaybolmanı istiyorum."

"Bana yalan söyledin..." diye fısıldadım bu seferde. İçimi acıtan bu gerçeği dillendirmek o acıyı biraz daha arttırmıştı.

"Evet." Dedi hiç beklemeden. "Söyledim. Ama söyleyemediğim doğrular da var." Dekoltemin açığa vurduğu tenimin üzerindeki parmakları hareket etmeye başladılar. "Sana bu kadar büyük bir yalanı söylediğim gerçeğini geri alamam, Irmak. Ama sana benim tek doğrum olduğunu hissettirebilirim."

Fırtınaya Dönüşen YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin