26.Bölüm ✣ CESET

10.2K 662 57
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir insanın bedeni, bir cesede dönüşmüş gibi aniden buz kesebilir miydi? Parmak uçları kendi bedenine dokunmak, bir yere tutunmak isterken oradaki buz parçaları kayar da tutunacak bir yer vermeyebilir miydi ona? Bir ruh saniyeler içerisinde tüm fısıltılarını öldürebilir miydi?

Bunların hepsini ben şu anda yaşamıştım. Kulaklarımdaki uğultular etraftan yükselen tüm konuşmaların önünü kesiyor, daha fazlasını kaldıramayacağını bilen zihnim hepsini reddediyor, hiçbirini duymuyordu. Gözlerim Ayaz'ın yüzünde, mimiklerindeki anlamların izindeydi. Bedeninin hareketleri ve tepkileri çok sakindi. Sırtı dikleşti, omuzları gerildi ve yüzündeki o keskin soğuğun kalıcılığı yeni hatlar oluşturdu, çok soğukkanlı davranıyordu. Beni korkutacak şekilde soğukkanlıydı.

Geriye doğru döndü ve ölümün soluğunu üfleyen bir sesle insanlara doğru bağırdı. "Bunu kim yazdı?"

Ses tonu alev almak üzere olsa da bedeni çok sakindi. Bunu nasıl başarıyordu?

Panikle etrafıma baktım, herkes bakışlarını kaçırıyordu. İlk başta yanımıza gelen çocuk bizim tarafımızdan bile hissedilen bir endişe ve korkuyla Ayaz'a yaklaştı ve kısık bir ses tonuyla cevap verdi. "Bilmiyoruz."

Ayaz öyle hızlı bir dönüş yaptı ki uzattığı elini çocuğun boğazına geçirip parmaklarıyla boynunun etrafını kavradı ve birkaç büyük adımla çocuğu arkasındaki duvara yaslayıp üzerine eğilmesi bir oldu. Çocuğun ayaklarının yerden kesildiğini gördüğümde çocuk can havliyle Ayaz'ın boğazındaki elinin bileğine yapışmış çırpınıyordu. Zorlukla konuşmaya çalıştı. "Atahan özür dileriz. Kontrol etmediğimiz bir an yapmış olmalılar. Bir şekilde kameraları etkisiz-"

Ayaz kollarını geriye doğru gerdi ve çocuğu hala boğazından tutan elleriyle havada tutarken kendisine doğru çekip duvardan ayırdı ve tekrar yüzüne doğru kükrerken duvara geri çarptı. "Ben size her siktiğim saniye kontrolde olacaksınız demedim mi lan!" Öyle bir öfke vardı ki sesinde o kükreyişi hepimiz yüzlerimiz hissetmiştik. Herkes aynı anda geriye doğru çekildi. Ben hariç. Ben birkaç adım öne gittim. "Ben size bunu emretmişken ne demek kameraları etkisiz hale getirdiler ulan!"

Buna dayanamıyordum. Buna katlanamıyordum. Şu an saklaması gereken bir şey varmış da bunun korunması iyi yapılmadığı için öfkelenmiş gibi davranmasına dayanamıyordum. Şu an öfkeli olması gereken kişi bu yalanı yazandı! Bunun yazılmasını önlemeyenler değil! Eğer bir iftiraya maruz kalıyorsanız yalana kızarsınız, yalancıya değil.

Öne doğru yürüdüm. Herkes bir anda benim hakkımda konuşmaya başlasa da, etrafımda "Ne yapıyor bu? Gitmesin sakın." sözleri uçuşmaya başlasa da öyle yapmadım. Ayaz'ın herkes tir tir titreten öfkesine doğru yürüdüm. Çünkü o öfkenin karşısında durabilecek kadar sağlam bir korkunun içindeydim. O, adamı boğazından kavramış havada boğarken uzandım ve elimi omzuna koydum. Bunu yaptığımda Ayaz'ın ellerinin arasında can çekişen adamın bile gözleri şaşkınlıkla irileşip hayret dolu bir ifadeyle bana döndüğünde Ayaz çok hızlı bir şekilde, ona dokunanın kim olduğunu görme isteğiyle bana doğru döndü ve yüzünün aldığı ifadeye bakılırsa bunun ben olacağımı beklemiyordu. Gözlerimi kıstım ve önüme bakışlarımdan, gözlerinin alevinin beni yakamayacağı çelik bir duvar inşa ettim.

Fırtınaya Dönüşen YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin