27. BÖLÜM "KIRILMA NOKTASI"

12.6K 525 211
                                    

Bu bölümü, aniden, tek gecede ama sadece gerçek hislerle ve emin olduğum şekilde yazdım. Yazmadığım konusunda artık özür dilemeyeceğim çünkü dilediğim her seferinde, yine özür dilememi gerektirecek şeyler yaptım. Şimdi ise özür dilemek yerine şimdi artık kelimelerim ve zihnimden başka hiçbir şeye sahip olmadığımı göstereceğim. Her şeye yeniden başlıyorum. Her biriniz gitmişsiniz gibi, her şeye en baştan başlıyorum. Artık sadece yapacağım. Söz vermek yok, beklenti yok, geleceği düşünmek yok. Oturup, yapıp, kalkacağım. Size de bunu tavsiye ediyorum. Umarım bölümü ve içinde barındırdığı hisleri beğenirsiniz.

Pasaj yorumları yaparsanız çok sevinirim. Değişik ve kişiden kişiye değişebilecek düşünceler içeriyor bölüm. Fikirlerinizi sunmaktan çekinmeyin. Keyifli okumalar.

AYAZ

(hatırlatma: ayaz'ın birini öldürdğüne dair bir yazı ve fotoğraflar yurda gelmişti, tartışma olduktan sonra ayaz yurdu terk etmişti, ırmak odaya kapanmıştı, ayaz ise bir otobanın ortasında yağmurun altında uzanıyordu, sonra ise ırmak odadan çıktı ve bu yurdun kurallarını bitirecek, kimsenin cesaret etmemiş olduğu bir şeyi yapacağını söylemişti. Bu sırada da ayaz yurda geri dönüyordu.)





Metreler öteden gördüğüm duman ve alev zihnimdeki her şeyi susturmuş, kocaman bir yarık açmış ve içine gömmüştü. Nasıl hızlandığımı, nasıl yaptığımı bilemeden yurdun önüne geldiğimde bindiğim motorun üzerinden yuvarlanırcasına indim. Kapının önünü, duvarları, çatıyı her bir yanını sarmış olan yangın gözlerimde tüm o kırmızı renkleriyle büyürken o an aklımı yitirdiğimi düşündüm. Yurt yanıyordu. Yurt, yanıyordu. Irmak'ın en son içeride olduğu yurt cayır cayır yanıyordu. O an, geçmişimin yanması zerre umurumda olmamıştı. Umurumda olan tek şey Irmak'tı.

Beni alevlerin arasına hiç düşünmeden atabilecek tek bir şey vardı. O da, buraya gelirken onun yüzüne nasıl bakacağımı düşünürken, şu an, gelmiş geçmiş tek dileğimin onun yüzünü bir kez daha görebilmek olmasıydı. Etrafıma sarılmaya çalışan, beni durdurmaya çalışan kolları birer cılız ot parçasıymış gibi savurdum.

"Ayaz! Abi gitme! Çok tehlikeli çok kötü bak alevler her yerde! İtfaiye gelir şimdi!"

Tüm gücümle koştum, alevlerin arasına. Hiçbir şeyi zamana, ihtimale ve riske bırakamazdım. Bu, onunla ve onun yaşamıyla ilgiliyse. Onu oradan çıkarmak zorundaydım. Kollarımı öne doğru kaldırıp yüzüme bir siper oluşturarak kapının ortasında oluşan, alevsiz tek bölüme daldım. İçeriye girdiğimde gözlerimin görmesini kısıtlayan ve eriyip yuvalarından akacaklarını düşünmemi sağlayan kocaman alevler her yerdeydi. Tavana kadar uzanıyorlardı, yeri tutuşturuyorlardı, sarmaşık gibi duvarlara dolanıyorlardı.

Hayatımda yaşadığım en büyük panikle üst kata çıkmanın bir yolunu aramaya başladım. Kolay hiçbir yolu yoktu. Zorundaydım. Ceketimi çıkardım ve çabuk olmak zorunda olduğumu anlayarak merdivenlere doğru yürüdüm, ceketimi alevlerin üzerine atıp, ceketin onları bastırabileceği tek saniye içerisinde yukarı basamaklara atlamak zorundaydım. Ve hiç düşünmeden yaptım, ceketi boyumu aşan alevlerin üzerine doğru savurup onları aşağıya çekerek kendimi yukarıya fırlattım. Sıçrarken bileğimin kenarının aleve değdiğini hissettim. Umursamadan alevlerin henüz sıçramadığı bir üst merdivene çıkmaya başladım. Delirmiş gibi bağırmaya, alevlerin arkasına haykırmaya başladım.

"IRMAK!"

Kanın rengini anımsatacak kadar canlı renklere sahip alevler sanki karşılarındaki benim diye daha da öfkelilerdi. Her bir alev ölümle dans eden bir şeytan gibi etrafımı sarıyordu. Nefesimin kesildiğini hissettim, ama bunun etraftaki dumanla ilgisi yoktu. Henüz ona ulaşamamıştım ve iyi mi değil mi bilmiyordum. Onun bu alevlerin arasında bir yerde olma düşüncesi bedenimdeki her bir hücreyi tek tek yakıp kül ediyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fırtınaya Dönüşen YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin