Bir hafta boyunca o siyah arabalı adamı hiç görmedim. Galiba kendi kendime büyütmüşüm bazı olayları. Kafamda bunları düşünürken ocakta yanan yemeği unutmuş olmalıyım. Al işte Alara boş işler düşünürsen aç kalırsın ne yapacaksın şimdi? Buzdolabının kapağını açtım ve boş boş bakarken zil çaldı.
" -Aa Mert hoş geldin."
" -Hoş bulduk da sen iyi misin?"
" -İyiyim neden?"
"-Bu koku nereden geliyor?" "
"-He sen onu diyorsun. Yemeği yakmış olabilirim."
" -Ve şuan ne yiyeceğini düşünüyorsun."
"-Kesinlikle."
" -Gidiyoruz."
" -Nereye ve bu saatte mi?"
" -Korktun mu? Ben varken bir şey olmaz."
" -Bekle üstüme bir şeyler alıp geliyorum."
Bu çocuk gerçekten sürprizlerle doluydu ve ben sürprizlere bayılırım. Her zaman en kötü anımda yanımda olmayı nasıl da başarıyordu? Bilmediğim yerlerden geçiyorduk ve yaklaşık yarım saattir de yürüyorduk.Geçtiğimiz yerlere bakarak nerede yiyeceğimizi tahmin etmeye çalışıyordum fakat olmuyordu. Buraların tekin olacağını sanmıyorum. Nihayet bir yerde durduk ve içeri girdik. İçeriden enfes bir şekilde kızarmış tavuk kokuları geliyordu.Mert'e de bu yakışırdı. Girdiğimiz küçük restaurantın adı Sahil Restauranttı. Bir üst kata çıkıp cam kenarında bir masaya oturduk ve ben o an karşılaştığım manzara karşısında adeta büyülendim. Denizin ortasında duran gemi ve tekneler uzaklardan görünen evlerin ışıkları ve Ay bir bütün olarak o kadar kusursuzdu ki anlatamam.
"-Mert burası çok güzel."
" -Gerçekten beğendin mi?"
" -Büyülendim."
" -Ne yemek istersin?"
" -Fark etmez sadece bir şeyler yemek istiyorum. Çok açım."
" -O zaman tavuk sote yer misin?"
" -Olur."
Bir süre öylece sessizce oturduktan sonra mekana üç siyah takım elbiseli adam girdi ve yan masaya oturdu. O adamlardan birini tanıyordum.Evet kesin oydu.Yerimde biraz kıpırdanınca Mert ne olduğunu sordu ve bende lavaboya gitmem gerek diye bahane üretip masadan kalktım.Lavaboda neden sürekli benim olduğum ortamlarda bunlar da var diye düşünürken daha fazla Mert'i bekletmemek için yanına gittim. Yemeklerimiz geldi ve yavaş yavaş yemeğe başladık.Adamlar sürekli bizim masaya bakıyorlardı ve Mert'de rahatsız olmuş ki bana onları tanıyıp tanımadığımı sordu ve bende hayır diye kısa cevap verdim."-Ben doydum gidelim mi?" derken masanın üstündeki peçeteye uzandım ama su bardağı üstüme döküldü. Yanda ki adamlardan biri gelip peçete uzattı ve Mert sinirlenip "-Sen işine bak kardeşim." diye çıkıştı. Adam da altta kalmamak için "-Bakmıyorum." dedi. "-Kızdan uzak dur seni uyarıyorum." Mert'in bu tepkisine karşılık adam pis bir kahkaha attı ve sonra bir de ciddileşip bileğimden tuttuğu gibi beni sertçe sarstı. Mert ani bir hareketle adama yumruk attı.Adam o tepkiyle bileğimi bıraktı. Diğerleri de masadan kalktılar ve Mert'e yumruk ve tekme atmaya başladılar.Mert kendini savunmaya çalışsa da olmuyordu.Mekan sahibi araya girdiği sırada Mert yerden kalktığı gibi elimden tuttu ve dışarı çıkardı. Biraz yürüdükten sonra Mert'e "-Yavaşla artık!" desem de hiç tepki vermedi.Bu sefer elimi çektim ve "-Senin derdin ne?" diye bağırdım. Kendim bile bu ses tonundan rahatsız olurken. Sonunda ağzını açtı ve ağzından "-KORKUYORUM." kelimeleri döküldü.
" -Neden?"
"-Seni kaybetmekten."
" -Hiç bir zaman kaybetmeyeceksin,buna izin vermem."
"-Sana zarar vereceklerdi ve ben bir şey yapamadım."
"-Unutma sen varken bana hiç bir şey olmaz. Sen söylemiştin."
"-Sende gördün seni koruyamadım."
"-Sen çok cesurdun ve ben kaç sene sonra sahiplenilmenin ne olduğunu hatırladım. Teşekkür ederim Mert."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REENKARNASYON
Teen FictionSenin derdin ne? Diye bağırdım kendim bile bu ses tonundan rahatsız olurken. Sonunda ağzını açtı ve ağzından "KORKUYORUM" kelimeleri döküldü. Neden? Dedim seni kaybetmekten dedi...