17.BÖLÜM

40 6 1
                                    

"Nerede olduğumu bilmiyorum tek bilmek istediğim çıkışın ne tarafta olduğu. Ben bu kırık dökük harabe gibi yere nasıl girmiştim? Korkuyordum,hemde çok korkuyordum. Karanlıktı ve ben önümü bile göremeden öylece yürüyordum. Bir çıkışı olmalı mutlaka. Tavandan damlayan su sesi beni iyice çıldırtmaya başladı. Kafayı yiyeceğim Allah'ım burası da neresi. Tek duyabildiğim ses tavandan damlayan su sesi ve korkudan çarpan kalbim. Önüme bir kapı çıktı ardında ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Girmek geçiyordu aklımdan ama mantığım oraya girdiğimde herşey eskisi gibi olmayacağını iddia ediyordu. Beni korkutan şeyler aslında gerçeklerse. Kaçıp, göz yumduğum, öğrenmek istemediğim şeyler ya kendi benliğimse. Yıllar önce kaybettiğim çocukluğum hakkında bilmem gereken önemli şeyler var ve ben bunu bulacağım. Yavaşça odanın kapısını açtım, içeriye göz gezdirdiğimde pek birşey göremedim çünkü ışık yeterli değildi. Yavaş yavaş ilerlemeye başladım ve oda kocamandı ortasında musalla taşına benzer birşey vardı. Daha çok yaklaştım. Saçları upuzun ve sarı, yanaklarında ve burnunun üstünde çilleri, incecik bedeni ile yatan bir kadın vardı. Dokumak istedim ama yapamadım. Ayak parmağında adı soyadı ve ölüm tarihi yazıyordu. Efsun Atabey - 18.01.1999 - 13.30. İnanmıyordum babam olduğunu iddia eden adamın karısıydı. Yani annem. Artık bir süredir içimdr biriktirdiğim gözyaşlarım yerçekimine kafa tutmayıp süzülmeye başlamıştı. Süzülürken yakıyordu tenimi. Elimi kadının yüzüne dokundurdum ve beni affet dedim. Bir anda kadın elimi tutup sen katilsin diye bağırdı."

Yerimden sıçrayarak uyandım. O an birinin bana sıkıca sarıldığını farkettim. Başımı okşuyor saçımı öpüyor ve " herşey geçti tatlım ben burdayım" diyordu. Sinirlenip hiçbir şey geçmedi asıl şimdi başlıyor dedim. Yerimden hızlıca kalkıp tuvalete girdim ve soğuk suyu açıp yüzümü iyice yıkadım. Mert kapının eşiğinden beni izliyordu. Gözlerinde o yabancı gelmeyen duygu vardı. Endişe. İçeri tekrar girdiğimde senin evinde ne yapıyoruz? Buraya ne zaman geldim? Gibi sorular sormaya başladım.
-Dün akşam film izlemek için geldik ya.
-Hatırlamıyorum.
-Sende uyuya kaldın.
-Neden bir şeyler hatırlamıyorum?
-Yaşadığın travmaya bağlı olabilir dert etme.

Kanepenin üzerine uzandım ve tavanı izlemeye başladım. Hâla tavandan suyun damladığını duyuyor gibiydim. Mert içeri elinde bir kupa ballı süt ile geldi. İç de yat uyu iyi gelir dedi. Hiç itiraz etmeden elime aldım ve içebildiğim en hızlı şekilde içtim. Mert'in yatağına kuruldum ve o da baş ucuma oturdu. Sessizce saçımı okşamaya başladı. Nefes alırken bile dikkat ediyordu.

Sabah erkenden kalktım ve Mert kanepenin üzerinde uyuyordu. Onu uyandırmamaya dikkat ederek mutfağa geçtim. Kahvaltı hazırlamak istedim. Dolabı açıp kahvaltı için yumurta,salatalık,domates, peynir, reçel filan çıkardım. Çayıda demledikten sonra herşey hazırdı. Çayım demlenmesini beklerken banyoya geçip saçımı tepeden topuz yaptım. Aynada kendime biraz baktım. Son 1 haftada ne kadar çok şey değişmişti hayatımda. Biraz zayıflamışım, göz altlarım şişmiş ve kararmıştı. Yaşadıklarım kolay hazmedilecek cinsten değildi. Çay olunca odaya geçip Mert'e seslendim. Duymadı beni gece başımı geç saatlere kadar beklemiş olmalı. Yanağına dokunup kahvaltı hazır hadi kalk dedim. Gözünü yavaşça açıp günaydın dedi. Mutfaga geçip çayları koydum. Mert de gelince oturdu ve tek kelime etmeden kahvaltı yapmaya başladı. İçimden ne olduğunu sormak geliyordu ama sessizliği bozmak istemedim. Sessizliği Mert bozdu ve " ne oldu biliyor musun?" Dedi hayır diye cevap verdim.
"Uzun sürdir hayalini kurduğum o filmin fragmanını yaşattın bana. Şimdi filmi izlemek için bir ömür daha beklerim."
O günlerde çok yakın Mert. Elimi tuttu ve dudaklarına götürdü. Nazikçe bir öpücük kondurdu. İkimizde birbirimizi söylemiş olsakta hala engellerimiz varmış gibi hissediyorduk. Doğru zaman şimdi değildi. Zamanını beklemeliydik.
Mutfağı toplayıp, üstümü giyindikten sonra beni eve bırakmasını söyledim. Arabayı binince radyoyu açtım. Radyoda "let her go-passenger" çalıyordu. Değiştirmek için elimi uzattığımda Mert elimi tuttu ve müziğin sesini biraz daha açtı. Arabayı sessizlik fethetti. Eve geldiğimde teşekkür edip arabadan inmek için hareket ediyordum ki Mert kolumdan tuttu kendine çevirdi ve yanağımı masumca öptü. Odama çıktığımda yanıma Elif Teyze geldi.
-Kızım kaç gündür seni doğru düzgün göremiyorum. İyi misin?
-İyiyim teyzeciğim.
-Masal okul alışverişine gidiyor sende hazırlan beraber gidersiniz.
-Elif Teyze hakkınızı ödeyemem. Herşey için teşekkür ederim.
-Sen düşünme bunları. Ben çıkıyorum sen giyin.

Gitmeden önce duş almak istedim. Banyoya girdim ve hızlıca bir duş aldım. Saçımıda kuruttuktam sonra bir güzel taradım. Aşağıya indiğimde Masal çoktan hazırdı. Yanıma koşarak gelip haftaya okul açılıyor nasıl bu kadar ruhsuzsun? Dedi. Gülmekle yetindim ve dışarı çıktık. Buffy'e selam vermeden gidemezdim. Başını okşadım ve onun iyi şanslarını almadan gidemedim. Gideceğimiz okulun kıyfatlerini satan mağazaya geldiğimizde içeri girdik. Mağazada görevli olan beyfendi Masal'ı tanıdı ve yanımıza gelerek size nasıl yardımcı olabilirim Masal hanım dedi. 2 tane okul üniforması istiyoruz dedik. Kendimize uygun bedenleri aldıktan sonra deneme kabinin de denedik. Denediğim etek gömlek ve ceket bama tam olmuştu. Birde ayakkabı almak için ayakkabı reyonuna gittik. Yeni çıkan koşu ayakkabılarından aldı. Masal ise başka tür bir spor ayakkabı aldı. Kasaya geldiğimizde babanız bizi aradı ve aldıklarınızın ücretini ödedi. İyi günlerde kullanın dedikten sonra mağazadan çıktık. Ne yapsak diye düşünürken ilk yemek yesek sonra ne yapacaksak yapsak dedi Masal. Güldük ve olur dedik. Bir tane restorana girdik. Ben biftek yemek istiyorum dedim Masal da o zaman bende dedi. Siparişleri beklerken birkaç tane fotoğraf çekindik. Yemeklerimiz gelince afiyetle yedik.
-Okuldan beklentilerin ne Alara?
-Ne gibi?
-İleride ki hedeflerin ne?
-Mimar olmak.
-Şimdi bana söz ver ileride çok ünlü bir mimar olacaksın.
-Söz veriyorum.

REENKARNASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin