Multimedya: Fırat BULUT
Bölüm yarın gelecekti ama ufak bir sürpriz yapmak istedim. :) Keyifli okumalar...
Bu çocuk benden taş çatlasa, patlasa, hatta atomlarına bile ayrılsa en fazla iki dakika önce çıkmıştı fırından. Ne ara biriyle kavga etmeye başlamıştı ki? Baran aldığı ekmekleri yan taraftaki duvarın dibine bırakmış, karşısındaki çocukla yumruk yumruğa kavga ediyordu.
Karşısındakini daha önce görmüştüm ama adını bilmiyordum. Oda tıpkı Baran'lar gibi serseri dediğimiz bulaşılmayacak tiplerdendi. Baran'la aynı boyda ve onun gibi kaslıydı. Baran'ın aksine mavi gözlü, kumraldı. Dolgun dudakları ona ayrı bir hava katıyordu. Birçok kızın hayalini süsleyecek kadar da yakışıklıydı.
Neden burada dikilip onları izlediğime bende bir anlam vermemiştim. Omuz silkip yürümeye başladım. Ayıracak halim yoktu ya...
Eve gidince annemden güzel bir azar işiteceğim kesindi. Evden her zamankinden erken bir vakitte çıkmıştım. Her zamankinden de geç dönmüş olacaktım muhtemelen. Ama ekmeklerin geç çıkması benim suçum değildi ki. Çalan telefonumla ikisinin de bakışları beni buldu. Hadi ama... Oradan geçenlere hatta size müdahale etmeye çalışanlara bile aldırmayıp zil sesime aldırmakta neyin nesi? Bildiğimiz Samsung melodisi işte.
Baran ani gelen yumruk darbesiyle bir an geriye doğru sendeledi. Vakit kaybetmeden atılan ikinci yumrukla da dengesini tamamen kaybedip yere düştü. Doğrulmaya çalışan Baran'ın göğsüne ayağıyla vurup kalkmasına engel oldu. Hemen üzerine çıkıp ardı ardına yumruklarını indirmeye başladı adını bilmediğim ve bilme gereği de duymadığım şahıs. Baran' da karşılık vermeye çalışıyordu. Ama ardı ardına gelen yumruk darbeleri ona başarılı olma şansı vermiyordu.
Ben bir şey yapmadan susan ve tekrar çalmaya başlayan telefonumu önemsemedim. Elimdeki 2,5 Lt'lik kolama özür dilercesine bakıp iç çektim. Markete uğrayıp kola almıştım, evden de bu yüzden erken çıkmıştım. Ekmekleri dikkatlice yan tarafa koyup kola şişemi sertçe çocuğun kafasına vurmaya başladım. Baran'da hemen üzerinden itip bir hamlede üstüne çıkıp yumruk atmaya başladı.
Cebimden biber gazımı çıkarıp '' Çekil bi çekil,'' dedim Baran'ın kolunu tutup. Sert bakışlarını bana yöneltti. Elimdeki şişeyi sallayıp ''Hadi!'' dedim sabırsızlıkla. Çocuk bu boşluktan yararlanıp Baran'ı sertçe üstünden itti. Geriye doğru yalpalarken 'Bunu hak ettin,' diye geçirdim içimden, bir yandan da gözüne spreyi sıkıyordum. Fırsatları çok iyi değerlendiren bir pislikti! Kolam onun yüzünden patlamıştı tabii ki pislik diyecektim. Ona hakaret etmem için tanımama gerek yoktu ki.
Neredeyse tüm spreyi çocuğa sıkmıştım. Ettiği küfürler yüzümün kızarmasına neden olsa da vazgeçmemiştim. Ama ettiği son küfürle, elimle ensesine sertçe bir tane geçirip ''Terbiyesizlik yapma!'' dedim. Gerçekten bravo Katre tamda söylenecek söz!
Kolam kafasında patladığı için ensesi de kola olmuştu doğal olarak. Ona vurduğum için kirlenen elime yüzümü buruşturarak bakmaktan kendimi alamadım. Çocuğa biraz daha yaklaşıp giydiği hırkanın ön tarafına elimi sildim. İki eliyle de gözlerini tutması işimi kolaylaştırmıştı. Gerçi küfür etmek ve ellerini gözlerine bastırmaktan yaptığım şeyin farkında bile değildi.
Bana sırıtarak bakan Baran'a 'Ne var?' anlamında bir bakış attım. ''Onun yüzünden elim kirlendi. Ne yapsaydım yani?'' dedim hırçın bir sesle. Bu tavrım onu güldürmüştü. Ters bir bakış atmakla yetindim.
Ekmeklerimi alıp susmayan telefonumu açtım.'' Valla ekmekler geç çıktı anne benim hiç suçum yok. Yoldayım zaten.'' Dedim bir şey söylemesine izin vermeden. ''Acele et!'' deyip suratıma kapattı telefonu. Neyse canım en azından tüm sinirini eve saklamıştı bu da bir şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Umuda Kiracı
Roman pour AdolescentsSustukça canını acıtan bir yumru vardır boğazında. Yutkunmaya çalıştıkça geçmeyip acı veren yutkunmayınca da gittikçe büyüyüp nefesini kesen... Ne yaparsan yap geçmeyen bir sancı durur kalbinde. Çığlık çığlığa ağlar kalbin ruhunun gölgesinde... İste...