11. Bölüm

530 90 38
                                    



Multimedya; Katre & Korel Hayırlı Cumalar ve keyifli okumalar...

Hayallerimiz...

Senaristliğini ve yönetmenliğini yapmakla kalmayıp başrolünde de oynadığımız filmlerimiz. Her şeyin yolunda olduğu, mutluluktan uçtuğumuz anlarımız... Sonrasında iç çekip 'keşke' dediğimiz zamanlarımız. Ama en çokta İnşAllah olur dediğimiz umutlarımız...

Uyumadan önce hayal kurardım. Tavanın boş kalması hoş değildi bende kendimce boyar, süslerdim düşlerimle. Bazen kulaklığımı da takardım. Arka fonda hafif bir müzik iyi giderdi. İstemsizce yastığıma sarılırdım. Sonra da yüzümdeki o buruk gülümsemeyle uykuya dalardım...

Bide kitap okurken hayal kurardım. Gözüm sayfada olurdu ama beynim, kurguladığı bambaşka bir hikâyenin olay mahallinde... Kendime geldiğimde kitabın artık elimde olmadığını fark ederdim. Eğer yüz üstü uzanıp okuyorsam kitabı yastığımın üstüne bıraktığım üzerine de kafamı koyduğum olurdu. Sırt üstü uzanıp okuyorsam da göbeğimin üstünde olurdu...

Hayallerimde Korel benimdi.

Yanında ben vardım. Tıpkı aklında ve kalbinde sadece ben olduğum gibi. Dilediğimde ona sarılabiliyordum, huzur veren kollarında can bulabiliyordum, baş döndürücü kokusunu içime çekip tüm dertlerimden arınıp rahatlayabiliyordum, kahve çekirdeği gözlerine rahatça bakabiliyordum, orada gülümseyen aksimi görebiliyordum, gülünce kısılan gözlerinin çevresinde oluşan o kırışıklığa dokunabiliyordum, elimi çenesine götürüp sakallarını okşayabiliyordum...

Dedim ya işte benimdi... Her şeyiyle...

Bunları hayal etmesine ediyordum ama gerçekte nasıl olduğunu bilemiyordum tabii ki. Düşüncesi bile bu kadar mutlu edip, heyecanlandırıyorsa gerçeği de elbette ki daha fazlasını yapardı. Bir gün olur inşAllah diye dua edip umut ediyordum.

Hayallerimiz de umutlarımızın senaryosu değil miydi zaten?

Bu hayallerimden, gerçeği böyle olurdu diye düşündüğüm, tahmin ettiğim anlardan farklıydı. Çünkü o zaman şaşırmıyor, böyle kalakalmıyordum. Beynim algılıyordu algılamasına ama sonrası yoktu, işlevini birazcık kaybetmiş gibiydi.

Öpmüştü beni...

Elim öptüğü yere gitmek için can çekişse de bunu engelledim. Her iki yanımda yumruk yaptığım ellerimle ona baktım şaşkınca. Zihnimin bir oyunu değildi dimi bu? Öpmüştü beni... Yoksa öptüğü yer böyle karıncalanmazdı.

Kahve çekirdeği gözlerine baktım. İçimi titreten gözlerine... Fotoğraflarda böyle değildi. Bu kadar muhteşem, bu kadar anlamlı, bu kadar kendine çeken, bu kadar yok eden...

''Abi!'' diye seslendi biri. Kime dediğini ve kimin dediğini umursamadan bakmaya devam ettim gözlerine. Ama o gelen sözle ona yöneltti o değil kırk yıl tüm ömrümü feda edebileceğim kahve çekirdeklerini. ''Bulduk!'' dedi aynı ses. Şimdi daha yakından geliyordu sesi.

''Katre Ilgar. De-'' Kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Beni görmesiyle cümlesini yarıda kesmişti. Bir anlık duraklamadan sonra ''Bu işte, flaşı alan kız.'' Dedi sesindeki şaşkınlıkla. Sol eliyle de beni gösteriyordu.

Adımı soyadımı bile mi bulmuşlardı? Yok artık!

''Tamam. Git sen.'' Dedi soğuk sesiyle bile içimi ısıtan adam. Başını sallayıp yanımızdan ayrılan çocukla tekrar Korel'e baktım. Tam olarak kendime gelebildiğim söylenemezdi. Ki böyle bir şey beklenemezdi de.

Bir Umuda KiracıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin