Bölüm 2

387 8 0
                                    

Evime geldim. Hemen rahat bir şeyler giyme gereksinimi duydum. Üzerimi değiştirip makyajımı sildim ve oturup bütün günü gözden geçirdim. Yazmak istediğim şeyler vardı. Kalbimin bu atışı, böyle atışı hayra alamet değildi. Yine tutuluyordum, seviyordum, kim bilir belki aşık oluyordum. Kitaplarıma sığındım yine ama onlarda iyi gelmedi. Elimdeki kitabı bitirmiştim. Ve içime öyle bir oturmuştu ki o kitap, o kadının güveninin kırılması, bir ömür sevdiği adamı beklemesi... Ağlamaktan gözlerim kan çanağı olmuştu ve şişkinliğini tarif edecek bir kelime bile bulamıyorum.

Bu sözü bilenler vardır. Ben çok sevmiştim. ''Yazmak hapşırmak gibidir geldi mi tutamazsın.'' Gelmişti bir kez tutamazdım. Yaktım masa lambamı ve o çok sevdiğim sandalyeme oturdum. Kağıtla konuşmaya başladım. En eskilere gitti. Yazdıklarım bile canımı yaktı. Benden olan, benim zihnimden çıkan bile bana zararlıydı. Ne zaman mutlu olsam o gece bütün hüzün gelip omuzlarıma otururdu. Bütün terkedilişlerim, yalnız kalışlarım, piç gibi hissedişlerim, yaktığım bütün sigaralar, içtiğim bütün biralar, beni seven ve benim terkettiğim adamlar... Hepsi... Her şey geceyi beklerdi. Kendimle konuşmak için yalnız kaldığım zaman beni benimle konuşturmayan şeylerdi bunlar.

''Cemre!''

''Efendim?''

Masum masum bakıyordum aynaya.

''Hatırlıyor musun o günü?''

''Evet. Ama bunu konuşmak yada düşünmek istemiyorum.''

''Ama düşünmek zorundasın. Hadi hatırla Cemre. Günlerden salıydı. Sen okuldan gelmiştin. Altıncı sınıfta okuyordun hatırladın mı?''

''Evet hatırladım ama sus artık yeter! Duymak istemiyorum! Allah'ım sabır ver bana.''

''Hayır Cemre! Hatırlamak ve bunları duymak zorundasın. O adama aşık olmaya başladın. Gözlerinde kayboluşunu gördüm. Bunu yapma. Ben senim. Bizi bizden başka kim düşünür?''

''Sevmek istiyorum. Güvenmek istiyorum. Rahat bırak beni.''

''Sevemezsin. Seversen o da gidecek cemre. Sevdiğin ve sende kalan kim var? Baban seni terk ettiğinde sen kaç yaşındaydın? Sevdiğin ve gelecek düşündüğün adam seni terk ettiğinde kaç yaşındaydın? Artık daha büyüksün! Güçlü olmak zorundasın. Sen bir adama muhtaç mısın? Onsuz olamaz mı? Kendine gel Cemre! Sevemezsin onu!''

''Lütfen zamana bırak. Bu sefer inanmak istiyorum. Lütfen.''

Yalvarır gözlerle baktım. İçim acıdı, gözlerimden yaşlar süzüldü ve o da hissetti. Sonunda sustu iç ses. Sustu. Ama haklıydı. Ben güçlü falan değildim. Güçlü olmak zorunda kalmıştım. Serseriyle serseri, efendiyle efendi olmak zorunda kalmıştım. Nerde nasıl davranmam gerektiğini çok iyi kavramam gerekti. Eğer bunu yapamazsam istemediğim şeyler olabilirdi. Böyle yetişmiştim hep. Amerikan traşı saçlarım, erkek tişörtlerim olmuştu benim. Kadın olduğumu 19'umda anladım ben. 19'a kadar erkektim. Ataerkil bir toplumda ve bizim sevgili mahallemizde(!) kadın olunmazdı. O mahalleden çıkana kadar erkektim ben. Başka yere taşınana kadar erkektim. Babama aşıktım, erkek olmak onun yanında olmak demekti ve bu beni çok mutlu ediyordu. Araba teslim etmeye giderdik, kokoreç yemeye giderdik, içmeye giderdik (o içerdi ben küçüktüm)... Babamla dünyayı alt üst ederdim. Küçük dünyama büyüktü bunlar. Sonra büyüdüm. Babam gitti ve ben büyüdüm. Annem ağladı ve ben büyüdüm. İçim acıdı, ben büyüdüm.Ağladım, ağladıkça büyüdüm. Büyüdüm büyüdüm...

Ağlayarak yattım yatağıma. Göz yaşlarım ağırlaştırdı göz kapaklarımı. Eğer için çok acıyorsa çok sesin çıkmazdı, çıkamazdı. Sessizlik eşlik ederdi göz yaşlarına. Benim gözyaşlarıma sessizlik eşlik etti. Gözlerim kendiliğinden yumuldu. Bu gecede yastığım ıslanmıştı. Ona sarılınca, o da bana sarılmıştı. Kim demiş yastık cansız diye. Bana en çok o sarıldı. Beni kollarında uyuttu. Sarıldık ve uyuduk...

HAKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin